Temmuz27 , 2024

Kendi çizgisini sürekli sınayan bir ressam

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Bu yıl 45. sanat yılını kutlayan ressam Ahmet Yeşil, sürekli soran, sorgulayan, araştıran yapısıyla tuvale yansıyan farklılığın nedenlerini de ortaya koyuyor bir bir… Her seferinde kendini sınayan, risk alan yönüyle dikkat çeken, sanat çevrelerinde hızla yükselirken kalıcı yer edinen sanatçı ile yaptığımız söyleşide onun hiç bilinmeyen çocukluk dünyasına da davet ediyorum sizi…

SÖYLEŞİ: SENUR AKIN BİÇER

Senur Akın Biçer, kendine has tarzı ve halat resimleriyle yaşamın her rengini tuvale yansıtan dünyaca ünlü ressamımız Ahmet Yeşil ile sanatçının Mersin’deki atölyesinde buluştu.

Kendine has tarzı ve sanatsal bir objeye dönüştürdüğü halat resimleriyle yaşamın her rengini tuvale yansıtan dünyaca ünlü ressamımız Ahmet Yeşil ile buluştuk İthaf Sanat yaz sayısı için… Arnica Art Land Sanat Çalıştayı sergisi için Mersin’e gidince değerli sanatçımızı atölyesinde ziyaret etmeden dönmek olmazdı. Mersin’in adını sanat dünyasında bilinir hale getiren, eserleri dünyaca ünlü çok sayıda müze koleksiyonunda ve özel koleksiyonlarda bulunan, sayısız sergiyle sanatseverlere ulaşan Ahmet Yeşil, “Sanatçılık sadece malzemeyi alıp resim yapmak, eser üretmek değil. Sanatçı, kendini geliştirecek, araştıracak, soracak, soruşturacak, bozacak, dökecek, yıkacak ve yeniden inşa edecek. Bunu yapmazsanız zaten kendinize ait bir yeniliği, farklılığı ortaya koyamazsanız. Ben ilham diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Çünkü ilhamın kendisi, düşünme yoğunluğunuzdur” diyor.

45 YILDIR RESMİN VE BOYALARIN İÇİNDE

1954 yılının ilk gününün ilk saatlerinde, Mersin’de, ailenin beş kuşağına yuva olmuş bir evde dünyaya gelmiş Ahmet Yeşil. Hayli yaramaz, haylaz bir çocukluk dönemini, futbola sevdalı olduğu gençlik yılları izlemiş. Yaşadığı sağlık sorunun ardından uygulanan yanlış tedavi yürüme yetisini kaybetmesine neden olmuş, yaşam yolunu bambaşka bir rotaya sokmuş. Ancak o, bu durumu bile “Sen çok koşturdun, dur otur biraz demek istediler herhalde” diye anlatıyor. 1973-1985 yılları arasında Nuri Abaç, İlhan Çevik ve Ernur Tüzün atölyelerinde resim eğitimi almış, 2015’te Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü tamamlamış. Türkiye’de birçok özel koleksiyonda yapıtları yer alan sanatçının, Almanya, ABD, Kanada, Hollanda, İngiltere, Çin, Tayvan ve Hindistan başta olmak üzere önemli yabancı koleksiyonlarda da eserleri bulunuyor. UNICEF Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği üyesi de olan sanatçı; şimdiye kadar 132 kişisel sergi açtı, 321 karma ve yarışma sergisine katıldı. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda 25 ödülü bulunuyor. Sanat yaşamını 1979’da yaptığı resimle başlatırsak tam 45 yıldan bu yana resmin, boyaların içinde… Peki, resme nasıl başladı? Sanata ilgisi ailesinde nasıl karşılandı? Yeni projeleri neler? O anlattı, biz dinledik, yeni sorularla araya girdik ve onun resimleri kadar derin sohbeti, çocukluk anılarına eşlik eden kahkahalarımızla şenlendi…

“ASLINDA BENİM FUTBOL GEÇMİŞİM VAR”

Bu atölyede olmak sizin yaptığınız resimlerin içinde yaşamak gibi… Resme nasıl başladınız? Hep hayaliniz miydi ressam olmak?
Aslında benim futbol geçmişim var. Hastalandığım yıl, beni önemli futbol takımları istemişti İstanbul’dan. Beyoğlu Spor vardı, 1. Lig’de oynayan beni transfer etmek istemişlerdi. Ama annem izin vermiyordu top oynamama.

Neden izin vermiyordu?
Benim dayım 18 yaşındayken spor yaparken ölünce annem de korkusundan benim futbol oynamama izin vermedi. Ben de 17 yaşındaydım o zaman. O izin vermese bile gizli gizli oynardım yine de.

Anneniz otoriter bir insan mıydı?
Annem ilkokul mezunu ama terzilik eğitimi almıştı. Çok üstün bir yetenekti annem. Gördüğü modeli ezberden çıkarırdı. Çok öğrenci yetiştirdi. Bizim de tanrıçamız gibiydi. Altı kardeşiz biz. Bizim okumamızı isterdi, gözünün önünden de ayırmazdı. Ama nafile! Ben arka pencereden ip sarkıtır kaçardım.

“SANATSAL YÖNÜM ANNEMDEN KAYNAKLANIR”

Gerçekten mi, kaçıncı kattan olurdu bu kaçışlar?
Biz Mersin’in merkezinde, çok tarihi, yüksek tavanlı bir evde otururduk. Düşünün, beş kuşak o evde yaşamış. Evimiz kentin en eski eviydi diyebilirim. Benim de kaçtığım kat, şimdinin binalarının dördüncü katına eş değer yükseklikteydi.

Sanatsal yönünüz annenizden geliyor o zaman…
Evet, annemden kaynaklanır. Gördüğü bir şeyi çizerken hiç şaşırmazdı, yaratıcı yönü de çok fazlaydı. Babam da çok zeki adamdı. Ama babam sanatla değil, ticaretle uğraşmamı isterdi.

ÖĞRETMENLERLE YAŞANAN SORUNLARIN ŞEKİLLENDİRDİĞİ YILLAR

Söyleşiden önce hazırlık yaparken özellikle ilkokul döneminde çeşitli disiplin sorunları yaşadığınızı okudum öğretmenlerinizle…
Benim çocukluğum problemliydi. İlkokulda her hafta sonu disiplin cezam vardı. Dördüncü sınıfta öğretmen, “Bununla uğraşamam” dedi, sınıfta bıraktı beni. Yeni hoca da çok sertti. Kendi kendime “Ben bununla da okuyamam. Bu da bırakırsa hiç olmazsa bir kadın öğretmene düşerim, yumuşak huylu olur” dedim çocuk kafasıyla. Bir de üstüne üstlük o sene yaptığım bir resimden dolayı öğretmenimdem çok fena dayak yedim.

Ne kadar anlaşılmaz bir tepki vermiş öğretmen… Bu resmin hikayesi neydi?
Nü bir resimdi… Tabii, bir hikayesi var bu resmin de. Mersin’de, Bizanslardan kalan bir hamam vardı. Bize de çok yakındı, annem bizi de götürürdü. En son gittiğimizde beni, biraz da boy attığımdan hamama almadılar. Beni neden almadıklarını da anlamadığım için eve gidince “Herhalde kovuldum ben” deyip üzüldüm. Bu durum çok zoruma gittiği için hamamda gördüğüm kadınları, çocukları çizdim aslında.

Ahmet Yeşil, 2021 yılında 20’nci kez düzenlenen ‘Scope Miami Sanat Fuarı’nda. ART Basel Miami Sanat Haftası’nın bir parçası olan sanat fuarları, küresel sanat pazarlarının nabzını ölçen prestijli organizasyon olarak biliniyor.

Duygularınızın yansıtma yolu olmuş bu resim…
Evet ve o zamanlar sınıfta kalma olduğu için ben, 11 yaşında olsam da aynı sınıfta okuduğumuz 15-16 yaşında çocuklar vardı. Eline geçince onların tepkisi farklı oldu. Öğretmen yakaladı resmi, “Kim yaptı bu terbiyesiz resmi?” dedi. “Ahmet Yeşil” dedi çocuklar hemen. Zaten disiplin cezam vardı. O resim nedeniyle bana attığı tokatlardan yüzüm kıpkırmızı oldu. Kulağımdan tuttuğu gibi “Bu sefer” dedi “seni okuldan uzaklaştıracağım”. Müdürün odasına gittik tabii, içeride birileri var diye kapıda bekliyorduk. O sırada bir kadın geldi, “Hocam, bu çocuğa ne oldu? Hasta mı?” diye sordu. Yüzüm kızarmış ya ateşim var zannetti. Hoca da elinde resim “Ya hocam, bıktım bu çocuktan. Ele avuca sığmıyor, kurallara uymuyor. Bir de terbiyesiz, ahlaksız resimler yapıyor” diye anlattı. Kadın resmi merak etti ama benim öğretmenim göstermek istemedi. Ama kadın “Uzaktan bakabilir miyim?” dedi. Öylesine, kerhen gösterdi resmi hoca. Sonra o kadın, hocayı biraz kenara çekip bir şeyler söyledi. Hocam, yine kulağımdan tuttu; “Gir sınıfa” dedi “Bundan sonra adam gibi resimler yap”. Ve ben, o kadın kim bilmiyorum ama benim hayatımı kurtardı diye bakıyorum. Okuldan atılmak umrumda değil ama anneme nasıl hesap vereceğim? Bütün derdim o.

Sonra neler değişti hayatınızda?
O sınıfa girdim. Öğretmen o hafta, Hayat Bilgisi dersi için bir köy çeşmesi resmi istedi. Ben de yaylada gördüğüm köy çeşmesini yaptım; testiyle gelen köylü kadınlar, çeşmenin taşlarının dokusu filan… “Bak böyle resimler yap, ahlaksız resimler yapma” dedi öğretmen, aldı o resmi panoya astı. Ben ondan sonra hiçbir disiplin cezası almadan ilkokulu birincilikle bitirdim. Bütün meselem aslında anlaşılmaktı.

ilk dürüstlük dersi…

Resimle esas tanışıklığınız bir komşu sayesinde olmuş…
Üst katımızda İstanbul’dan gelen bir kadın otururdu, “Ressam teyze” derdik ona. Galeriye giderdi. Beni de götürürdü. İlkokul üçüncü sınıftaydım. Onu izlerdim çalışırken. Eve gelirdik. Balkonda resim yapmasına bakardım. Bankalar o zaman küçük el kadar ajandalar verirdi. Onları biriktirirdim, içlerine resim yapardım. Karikatürler çizmeye başladım. Hürriyet’in bir yarışması vardı. Bir masal vermişler, onu en iyi resimleyen 50 kişiye de yağlıboya takımı hediye edecekler. Ben masalı resimledim ama iki ayrı resim yaptım. İki takım boya almak için. İki resmim de ödül aldı. Bekliyorum ödül gelsin diye. Gelmiyor, gelmiyor. O zaman Hürriyet’te “Yıldırım Servis” vardı. Şikayetlerinizi bildirirsiniz, onlar da bulur, sonuçlandırırdı. Ben de oraya mektup yazdım. “Sözünüzde durmuyorsunuz, ödüllerimi alamıyorum” diye. İki cümlelik cevap geldi. “Evlat, bundan sonra düzgün resim yap. İkisini de sen yaptığın için, dürüst olmadığın için sana ödül yollamıyoruz” diye. İlk dürüstlük dersimi oradan aldım. Dördüncü sınıftaydım yine.

Ahmet Yeşil, 2021 yılında 20’nci kez düzenlenen ‘Scope Miami Sanat Fuarı’nda. ART Basel Miami Sanat Haftası’nın bir parçası olan sanat fuarları, küresel sanat pazarlarının nabzını ölçen prestijli organizasyon olarak biliniyor.

Anneniz spor yapmanızı istememiş ama resme olan ilginize nasıl yaklaştı?
Annem çocukken değil de profesyonel olarak resim yapmaya başladığım zaman çok destekledi. Ama babam “Bu resimlerle aç kalacaksın” derdi. O tüccar olduğu için bu açıdan bakardı. Evin bitişiğinde Tevfik Sırrı Gür Lisesi vardı. Nizami ölçülerde futbol sahası vardı. Türkiye’nin en önemli atletleri oradan yetişirdi. Oradan mezun olunca, üniversitede çok iyi bir yere girerdiniz. Kayıt için gittik, annem kıvranıyor.

OKULDA KIRILMA ANLARI

Niye, sizi almayacaklarını mı düşünüyor?
Hayır, tam tersi. Biz arkadaşlarla beraber hayal kuruyoruz “Çok güzel futbol sahası var. Özgürce futbol oynarız” diyoruz ama annem arkadaşlarımla oraya gitmemi istemiyor. O sıra rahmetli dayım geldi, Ticari İlimler’de okuyordu İstanbul’da. Annem onu görünce “Seni Allah gönderdi. Bak bu çocuk burada adam olmaz. Bütün çetesi burada. Al bunu senin okula götür” dedi. Nereye? Mersin’in dışında Ticaret Lisesi’ne. Oraya gittik, kaydımı yaptılar. Ortaokulun en son öğrencisiydim. Sağıma bakıyorum soluma bakıyorum. Her şey farklı. Moralim bozuldu, ders çalışmıyorum. Dedim ki “İki ay ders çalışmam. Okuldan atılırım. Beni buradan alırlar diğer okula gönderirler”. Bir gün okuldan dönüyorum bir arkadaşımın annesi beni seviyor ama bir yandan da “Annen hata yaptı. Bak işte Ercan okuyacak, adam olacak, sen olamayacaksın” dedi. Ben o gün kitap açtım. Liseyi 9,4 ortalama ile bitirdim. Ercan orta 3’ten terk…

Ne zaman okuldan atılmayı kafanıza koysanız çok büyük bir başarıya imza atmışsınız…
Kırılma anı oldu benim için. Bir de ortaokula başladığımda resim hocamız okul müdürümüzdü. İlk akademik resim derslerimizi o verdi. İlk derste çizgilerimi gördü. “Ders aldın mı sen?” diye sordu. “Yok hocam” dedim. Ben tıp fakültesine gitmek istiyordum. Onun için de fen lisesine gitmek lazımdı. Ortaokuldan sonra fen lisesi için kayıt formu almaya gidince müdür bana “Güzel sanatlar okuyacaksın” dedi. Ben de “Hocam zaten evdekiler top oynamama kızıyorlar. Bir de güzel sanatlara gideceğim desem kıyamet kopar” dedim. Aldı formu attı. “Git sen ortaokulu bitir önce” dedi. Hocanın dediği oldu sonuçta!

HALAT YAŞAMIN YANSIMASI GİBİ…

Halat çizmeye geçişiniz birdenbire mi oldu ve sıkça sorulan bir soru size ama halatlar sizin resminizde ne anlam ifade ediyor?
Halatları, ipleri çizmeden önce farklı çalışmalarım vardı. Bu geçiş birdenbire olmadı. Halatın neyi temsil ettiğine gelince… Halatın statik ritmiyle yaşamın dinamik ritmi arasında kurduğum diyalektik ilişki sonucu ortaya çıkan bir kozmos var resimlerimde. Plastik anlatım dilini yakaladığım ip, halat, nesnel tanımından sıyrılarak kendi sözünü kurmaya başladı. Halat, benim sanatımda öznel bir güç kazanıyor ve heyecanlar, coşkular, sosyal, ekonomik her şeyle beraber yaşamın bir yansıması haline geliyor. Kısaca yaşamın kendisi oluyor halatlar.

Dönüşüm nasıl gerçekleşti peki?
Sürekli okuyan, düşünen bir insanım. Sanatçı, sadece malzemeyi alıp resim yapmak, eser üretmek değil. Sanatçı, kendini geliştirecek, araştıracak, soracak, soruşturacak, bozacak, dökecek, yıkacak ve yeniden inşa edecek. Bunu yapmazsanız zaten kendinize ait bir yeniliği, farklılığı ortaya koyamazsanız. Yaratıcılığınız olmazsa zaten yapamazsınız. Ben ilham diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Çünkü ilhamın kendisi, düşünme yoğunluğunuzdur. Düşünerek, araştırarak, inceleyerek o ipucunu yakalıyorsunuz.
Yoğunlaştığınız zaman sanat tarihi bilginiz de güçlüyse yakaladığınız malzeme neyse onun üzerinden kendinize ait bir atmosfer kurgulayabiliyorsunuz. Halat, önce detay olarak giriyordu figüratif dönemdeki çalışmalarıma. O detaylara yoğunlaşınca o yoğunluğun içinde düşünmeye başladım. Burada bir farklılık var, nasıl bir yol haritası çıkarabilirim diye. Üzerine ekleye ekleye bir baktım, karşıma çok farklı bir şey çıkıyor. Heyecanlandım tabii. Teknik araştırmalara başladım.

KENDİME YAZDIĞIM MEKTUPLAR

Bu eserlerinizde de farklı dönemsel özellikler göze çarpıyor…
Halatlar, kendi içinde dokuz dönem esasında. Işık ve gölgeler, görsel dokunuşlar, tarihsiz günlükler, sesler ve gizler, en son da art-ık zamanlar var. Bir de gönderilmemiş mektuplar var. Benim rahatsızlandığım iki yılda kendime yazdığım mektuplar vardı. Mahallede Ahmet olarak bilinirdim, okulda da Yeşil. 1974 – 1976 yıları arasında Ahmet Yeşil bir mektup yazardı, postaya verirdim. O mektup gelird, i bu kez Yeşil olarak ona cevap yazardım.

Ahmet Yeşil, 1974 – 1976 yılları arasında kendine yazdığı mektupların sanatının gelişiminde önemli bir rol oynadığını belirtiyor.

Nasıl sona erdi bu mektuplaşma?
Bir restoran sahibi için Kıbrıs’ta reprodüksiyon resimler yapmıştım ve 600 lira para almıştım. Onunla inanılmaz çok resim malzemesi aldım. Ondan sonra mektuplaşma kesildi…

Resim yapmaya başlarken nasıl bir ruh hali içinde oluyorsunuz?
İlham kaynağı, insanın, bir dile sahip olan sanatçının yaşadığı reel dünya ile kendi kurduğu dünyanın sınırlarının perdesini kaldırma kudreti olarak açıklanabilir. Bu çok da mistik bir durum değildir. Yoğunlaşma ve derinleşme sorunu olarak açıklanabilir. Sanatçının bilgi ve teknik birikimi, dünya görüşü, yaşam felsefesi, sezgileri yeteneği ve en önemlisi de yaratıcılığıdır.

İçinizden gelmese bile resim yaptığınız oluyor mu? Bir isteğin gelmesini mi bekliyorsunuz yoksa muhakkak fırçaların, tuvalin başına mı geçiyorsunuz?
Öyle zorlama ile olmaz. Çalışmaya başladığınızda aklınızdaki soruları resme dönüştürme coşkusu, heyecanı bitene kadar çalışırsınız, sonrasında yeniden bir hazırlık başlar. Bu benim için bir yaşam biçimi; yeni değerlendirmeler, yeni araştırmalar, eskiz, desen çalışmaları, kitap okumaları, güncel yaşamı takip etme. Hayatın her alanında, dünyada ülkemizde olup bitenleri takip etmek. Bu benim için malzeme toplama anlamına geliyor.

Genç sanatçıları destekliyorsunuz. Sanat da sizce usta – çırak ilişkisi ile güçlenen, gelişen bir uğraş mı? Bu ilişki yeterince sağlam mı?
Gençlerin yeteneklerini, yaratıcılıklarını gördüğümde benden destek de istiyorlarsa elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Ancak disiplinli çalışmalarını, ilkeli duruşlarını, kendilerini geliştirmek için duydukları heyecanı, çabalarını görünce gelişme süreçlerinde destek veririm. Usta – çırak ilişkisi gibi değil de bilgi birikimi ve deneyim paylaşımı açısından yaklaşıyorum. Yurt içi ve yurt dışı sanat mekanlarını tanımalarını sağlamaya ve tüm etkinliklerime götürmeye çalışırım. Bu, onların sanatlarına dünya görüşlerine sanatsal gelişmelerine katkı sağlar. Bundan yararlanan da sanat yaşamında yoluna, üreterek devam eder. Aldıklarının üzerine kendilerini katamayanlar da iyi ressam olurlar ama sanatçı olmaları zor. Gösterilmek isteneni değil, görmek istediklerinizle yaşamı sorarak, sorgulayarak, iradenizi boşluklarda egemen kılarak, anlamlı özgür ve özgün yaratabilirsiniz.

FRİDA KAHLO İLE OLAN BENZERLİĞİ

Sanat akımlarından çok performanslardan etkilendiğinizi belirtiyorsunuz. Frida Kahlo ile olan yaşam benzerliklerinize değiniyorsunuz. Nedir bu benzerlikler ve sizi çeken ne oldu Frida Kahlo’da?
Frida Kahlo ile ilk tanışmam Cumhuriyet gazetesindeki bir yazı ile oldu. Frida Kahlo’nun hayatını anlatan bir yazıydı. O da tıp fakültesinde okumak istemiş, 17 yaşında kaza geçirmiş. Omurilik rahatsızlığı. Ben de tıp fakültesi okumak istiyordum ve 17 yaşında benim başıma gelen o oldu. Sonra onun yaşamı ile ilgili çok kitap okudum. Benim en yakın arkadaşlarından Buket Şahin, onun hayatını yazdı. Kitabını okuduğumda Frida Kahlo hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Çok müthiş bir kitaptı.

Dünyanın kültür sanat başkenti sayılacak birçok kentte eserleriniz var. En çok neresi etkiliyor sizi ve neden?
New York ve Barselona’yı seviyorum en çok. Barselona’da yaşam çok kolay. Bir ucundan bir ucuna taksi kullanmadan dolaştık. Bizim Mersin’e benziyor. İkincisi kozmopolit bir kent. Bizim Mersin de öyle. Mersin Mezarlığı’nda (eski mezarlıkta) ayrı gayrı yoktur. Tüm dinlerden herkes koyun koyuna yatıyor orada. Öyle bir ortamda büyüdük biz.
New York da zaten dünyada sanat deyince akla ilk gelen kentlerden. Çok etkileyici bir kent.

“ARNİCA ART LAND SANAT ÇALIŞTAYI MERSİN İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”

Söyleşimizin sonuna gelirken özellikle Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’na yönelik desteğiniz için çok teşekkür etmek isterim. Bir de bu çalıştay hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Arnica Art Land Sanat Çalıştayı, Mersin için çok önemli. Artistik direktör Denizhan Özer, işini bilen, eğitim düzeyi yüksek bir insandır. Bu çalıştayın bir önemi de bu yolun müzeye kadar açık olması…

Evet, hedefimiz müze açmak. Siz Mersin’in kent müzesi ihtiyacını sıklıkla dile getiriyorsunuz.
Mersin’e bir müze şart. Sizin de Mersin Çağdaş Sanat Müzesi açmanız şahane olur. Mersin, kültür-sanat potansiyeli, insan potansiyeli çok yüksek bir kent. Levanten kültürü, Türkmen kültürü, Yörük kültürü, Arap kültürü harmanlanmış çağdaş bir kent. Mersin’e gelen dönüşür, buraya benzemeye başlar.

YENİ SERGİ HAZIRLIKLARI

Yeni projeleriniz neler? Sergilerin yanı sıra özellikle desteklediğiniz projeler hakkında da bilgi verir misiniz?
Bu dönemde ötelenen sergilerim oldu. Ancak bu yılın aralık ayında İstanbul’da bir sergim olacak. Ayrıca 15 Eylül – 15 Ekim 2023 tarihleri arasında yine İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nde 45. sanat yılım dolayısıyla iki galeride eş zamanlı eserlerim sergilenecek. ABD’nin Miami ve New York kentlerindeki sergiler için de hazırlıklarımız var.

Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’nın ikincisinde buluşmak üzere…
Ben de çalıştay için sabırsızlanıyorum. Söyleşi için teşekkürler…