Ağustos20 , 2025

Henri Matisse’in başyapıtı: Rosaire Şapeli

İlgili Yazılar

Sinemaya adanmış bir yaşam: Şerif Gören

1944 doğumlu Şerif Gören, 8 Aralık 2024’te aramızdan ayrıldı....

“Tepeden tırnağa samimiydim, bu da herkese tutkumu hissettirdi”

Başarılı müzisyen Soner Arıca İthaf Sanat’ın yeni sayısında sorularımızı...

Bir çocuk kaybetti ama milyonlarca çocuğa “ana” oldu: Adile Naşit

Sinemayla birlikte televizyonun hayatımıza girmesi, sadece tiyatroda oynayan ve...

“Sanatın gelişmesi için hamilik önemli”

Zeynep Kamil Türbesinden Ayasofya’ya, Galata Mevlevihanesinden Yenikapı Mevlevihanesine, Süleymaniye...

“Baksı’yı müze olarak değil bir sanat eseri olarak düşünüyorum”

40 yılı aşkın sanat deneyimini gençlik hayalleriyle buluşturarak Baksı...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Renk kullanımı, akıcı ve özgün çizim ustalığıyla tanınan ressam Henri Matisse, yaşamının son yıllarını “Başyapıtım” diye söz ettiği Rosaire Şapeli’nin tasarımına adar. Seramik panolarıyla, eşsiz vitraylarıyla dikkat çeken bu şapel büyük ilgi görür. Ancak sanatçı dostları onu dini bir yapıya eser ürettiği için eleştirir. O ise bu eleştirilere, “Bu şapel benim için tüm sanat hayatımın özetidir” diye cevap verir.

 

20.yüzyıl resim sanatının oluşmasında önemli bir rolü olan Henri Matisse (1869-1954), yaşamının son yıllarını Rosaire Şapeli’nin (Chapelle du Rosaire of the Dominican Nuns of Vence) tasarımına adamış ve bu eserinden “Başyapıtım” diye söz etmiştir. Bu mimari projesi Matisse’in kariyerinin özeti gibidir. Güney Fransa’nın Vence kentindeki bir Dominiken manastırına ait olan bu şapel, özellikle seramik panoları ve vitrayları ile dikkat çekicidir.

1215’te Aziz Domingo de Guzman tarafından kurulan Dominiken tarikatı, gezginci bir tarikat olup önce İspanyol ve Portekizli sonra da Fransız kaşiflerin yanında “Avrupa’nın genişlemesi için çalışan” ilk misyonerler olarak bilinirler. Doğu Akdeniz ülkelerinde ve Hindistan’da Hristiyanlığı yaydılar. Asıl görevleri vaaz vermek olan Dominikenler, tarikatın kuruluşundan başlayarak düşünmeye dayanan bir yaşama biçimiyle etkin din görevlerini birleştirdiler. İlahiyat ve felsefeyi bağdaştırmaya çalıştılar.

20. yüzyılın başından itibaren Dominikenler, dinsel sanatın yenilenmesinde önemli rol oynadılar. 1935’te yayımlanmaya başlayan dergileri L’Art Sacre’de, Peder M. A. Couturier ve Peder Pie Raymond Regamey tarafından yazılan “kutsal sanat” hakkındaki incelemeler, çok etkili oldu. Bu yazılarda ortaya çıkan fikirler, Fransa’nın Plateau d’Assy bölgesindeki Notre-Dame de Toute Grace ve Vence’daki Chapel du Rosaire’de (Rosaire Şapeli) hayata geçirildi.

Aynı zamanda vitray tasarımcısı olan Peder Couturier, 20. yüzyıl sanatçısıyla kilise arasındaki ilişkileri ve 20. yüzyıl sanatının amaç ve sorunlarını irdeleyen biriydi. O, modern sanat örneklerini dini binalarla bütünleştirmek istiyordu. Peder Couturier’in algısal zekası ve farklı ekollerden sanatçıların yapıtlarını biçimsel yönden kavrama yeteneği, onun Henry Matisse, Fernand Leger, Jean Lurcat, Georges Rouault ve Jacques Lipchitz gibi sanatçılarla birlikte çalışmasına olanak vermiştir. Peder, kilisenin yerleşmiş hiyerarşik düzenine rağmen içlerinde agnostik ve komünist olanların da bulunduğu sanatçılarla Notre-Dame de Toute Grace’de iş birliği yapmıştır.

Matisse, ilk seramik çalışmalarını “Fauves-Vahşi Hayvanlar” akımına dahil olduğu dönemde gerçekleştirir. “Nabis” ve “Fauves” sanat akımının önde gelen sanatçıları Denis, Valloton, Roussel, Bonnard, Valtat, Rouault, Valminck, Friesz, Van Dongen ve Puy ile birlikte 1907-1909 yıllarında sanat taciri Ambroise Vollard’ın teşviki ve yönlendirmesiyle seramikçi André Metthey’in atölyesinde çalışır. Matisse, Notre-Dame de Toute Grace projesine katkıda bulunması için davet edilir (1948). O sıralarda Vence’daki Rosaire Şapeli’nin tasarımının eskizleri ile uğraşan Matisse, Notre-Dame de Toute Grace için bir seramik pano yapar. Bu eserde St. Dominik figürü, sarı fon üzerine siyah kontürle çalışılmıştır.

Rosaire Şapeli’nden görüntü

HER HAREKETİ İZLENİYORDU

Matisse’in Vence’daki Rosaire Şapeli’ne ilgi duyması Rahibe Jacqueline sayesinde olur. 1941 yılında geçirdiği hastalık sırasında Matisse’e hemşirelik yapan Monique, Rahibe Jacqueline’den başkası değildir. Matisse’e baktığı dönemde ona modellik de yapan ve resimle ilgilenen Monique daha sonra Dominiken tarikatına katılıp Vence’daki manastırda görev alır. Verem hastaları için bir dinlenme evi olan ve Dominikenler tarafından işletilen Foyer Lacordiare’in küçük şapeli bir yangın sırasında hasar görür. Yeniden inşa edilerek genişletilmesi gerekir. Bu amaçla çalışmalara başlanır. Rahibe Jacqueline, sanata olan eğiliminden ötürü şapelin vitray tasarımlarını üstlenir. Çizdiği eskizleri görüşlerini almak üzere o sıralar o bölgede oturan Matisse’e gösterir. Bu ziyaretler sırasında Matisse, projeye ilgi göstermeye başlar. Bizzat kendisinin de çalışmaya katılabileceğini ima eder. Bunun üzerine o sıralar dinlenme evinde nekahet dönemini geçiren Rahip L. B. Rayssiguier ile Matisse arasında şapelin tasarımı hakkında bir diyalog başlar. Yapı hem hizmet edeceği dinsel amaç için uygun olmalı hem de Matisse’in sanat anlayışıyla bağdaşmalıdır. Bunun üzerine ressamın dostlarından biri olan ünlü mimar Auguste Perret’e danışmanlık yapması teklif edilir. Perret ve Matisse, 1948 Temmuz’unda Paris’te buluşurlar. Ama Perret’in önerileri, Matisse’in sanat anlayışına pek uymaz. O yüzden aralarındaki diyalog kesilir.

O günlerde H. Matisse, Fransa’nın çok sevilen “büyük babası”ydı. O yüzden hemen her hareketi ilgiyle izlenmekteydi.

Matisse’in Rosaire Şapeli projesiyle ilgilendiği, kısa zamanda sanat çevrelerinde duyulur. Basında yazılar çıkmaya başlar. Başta Pablo Picasso ve Louis Aragon olmak üzere dostları onu, agnostik olduğu halde böyle bir projeye ilgi duyduğu için eleştirir.

Alfred H. Barr, “Matisse His Art and His Public” adlı kitabında o dönemi şöyle aktarır:

“1948 yılının sonuna doğru The New York Times için bu konu ile ilgili bir yazı hazırlayan Joseph A. Barry,  eleştiriler doğrultusunda Matisse’i sıkıştırmak ister. Matisse’in cevabı şöyle olur: Ben kendimce Tanrı’nın ve onun yarattıklarının büyüklüğü için hep şarkı söylemişimdir. Ben değişmedim. Bu eser bana hayatım boyunca sürdürdüğüm araştırmalarımı uygulama şansı sağlayacak.”

Plateau D’assy’deki Notre-Dame de Toute Grace’de yer alan H. Matisse ait seramik pano: Heiliger Dominikus

ELEŞTİRİLERE MEYDAN OKUDU

Matisse,1950’de daha çok komünist çevrelerin ilgi gösterdiği Maison de la Pensee Francaise’de açtığı resim sergisinde şapelin maketlerini de Louis Aragon’un muhalefetine rağmen sergiler. Matisse bu davranışlarıyla adeta bütün eleştirilere meydan okur, sanatçı olarak yolundan şaşmayacağını gösterir. Aslında bütün bu eleştirilere yanıt, Matisse’in 1947’de yayımladığı “Jazz” adlı kitabında vardı. Matisse orada şöyle diyordu: “Ben çalışırken Tanrı’ya inanırım.”

Matise, “L” şeklindeki şapelin kuzey yönü için iki adet, doğu yönü için bir adet siyah-beyaz seramik pano tasarlar. Picasso, her ne kadar Matisse’in projesine muhalif olsa da ona duyduğu saygı ve sevgiyle seramik panoların yapımında yardımcı olmak ister. Picasso, o sıralarda Vallauris’de yoğun bir şekilde seramik çalışmaktadır. Matisse’e kendi çalıştığı Atölye Madoura’yı önerir. Fakat ağırlıklı olarak çömlek formları üreten atölyenin olanaklarının böyle bir çalışma için yetersiz olduğu görülünce seramik karoların yapımı ve ilk pişirimi Atölye Madoura’nın gözetiminde Marsilya yakınındaki Aubagne’de bulunan seramikçi Bourdillon’un atölyesinde gerçekleştirilir. Buradan resimlenmek üzere Matisse’in Hotel Regina’daki (Nice) stüdyosuna nakledilir. Son derece zahmetli olan bu süreç Matisse’in iradesi, yardımcılarının fedakarlıkları sayesinde problemsiz bir şekilde tamamlanır.

Ağır bir hastalık geçiren Matisse, seramik panoların eskizlerini stüdyosunun duvarlarının elverişli olmasından dolayı gerçek boyutlarda bir çubuğun ucuna taktığı fırça ile defalarca çalıştığından bir arada yere dizilen seramik karoları da oturduğu yerden aynı yöntemle seramik boyalarıyla resimlemiştir.

Matısse Altardaki İsa Heykelini Çalışırken

VİTRAYLARDAKİ AYRINTILAR

Rosaire Şapeli’nin kuzey cephesinin sol tarafında 472 cm yüksekliğinde St. Dominik figürünün resimlendiği seramik pano yer almaktadır. Bu figür için Peder Couturier’in Matisse’e modellik yaptığı söylenir. “Station of the Cross-Haçın Durakları” adlı 533×304 cm boyutlarındaki seramik pano, şapelin doğu cephesinde yer almaktadır. 14 farklı sahnesiyle adeta bir resimli roman gibidir. Bu iki seramik panonun dışında şapelin kuzey cephesinin sağ tarafında 640×304 cm boyutlarında “Virgin ve Çocuk” adlı başka bir seramik pano yer alır. Bu üç büyük seramik panonun dışında şapelin dış kısmında çatıda yer alan mavi-beyaz kiremitlerle uyumlu iki küçük çini kompozisyon vardır.

Şapelin dikkat çeken özelliklerinden biri de vitraylarıdır. Matisse’in tasarımları Parisli vitray sanatçısı Paul Bony tarafından gerçekleştirilmiştir. Şapelin güney cephesinde yer alan ince uzun pencerelerdeki sarı, mavi ve yeşil camlardan oluşan vitray tasarımı devasa bir kaktüsü andırır. Altarın arkasında bulunan “Tree of Life-Hayat Ağacı” isimli vitray çalışması ise ikiz pencerelerde yer alır. Bu kompozisyon, Matisse’in yine hastalığından ötürü yaşamının son döneminde çok kullandığı renkli kağıtları kesip yapıştırma tekniğini hatırlatır biçimdedir. Bu teknikle Matisse sanat yaşamının en soyut düzenlemelerini ortaya koymuştur. Matisse, aynı teknikle rahip giysilerini de tasarlamıştır. Günün her saati vitraylardan süzülerek geçen gün ışığı, şapelin içinde renkli pırıltılara yol açarak Matisse’in şu sözlerle dile getirdiği amacını gerçekleştirir: “Şapelime gelenlerin kendilerini huzurlu ve tüm sıkıntılardan arınmış olmalarını istiyorum.”

Mimar L. Milon de Peillon denetiminde inşa edilen 15 metre uzunluğunda, 6 metre genişliğinde ve 5 metre yüksekliğinde olan, ilk bakışta bölgedeki diğer dinsel yapılardan pek farklı görünmeyen şapelin (Chapelle Du Rosaire) altarında yer alan küçük bronz İsa heykeli, mihrap örtüsü, günah çıkarma odasının kapısına oyulan desen, bizzat Matisse tarafından tasarlanmıştır. 1947 yılında tasarımlarına başlanan şapelin temeli 12 Aralık 1949’da Monsignor Raymond’un katılımıyla atılır. 25 Haziran 1951’de yapılan açılış töreni ise oldukça görkemli olur. Rahatsızlığı nedeniyle açılışta yer alamayan Matisse’i eşi, kızı ve oğlu temsil eder.

Şapel açıldığı sıralarda eserden ziyade Matisse’in din anlayışı sorgulanır. Basında daha çok bu yönde yazılar yer alır. Bütün bunların dışında kalmak isteyen Matisse ise duygularını şöyle özetler: “Bu şapel benim için tüm sanat hayatımın özetidir.”

Rosaire Şapelin’de yer alan seramik panolar
Dünyevi unsurlara değer vermeyen Dominikenler, mal-mülk edinmeden gezici vaizlik yaparak, üniversitelerde kurdukları kürsülerle ve engizisyon mahkemelerinde aldıkları görevlerle Hristiyanlığın yayılmasında önemli roller üstlendi.

KAYNAKÇA

1- Catalogue of Chapelle Du Rosaire of Dominican Nuns of Vence

2- Alfred H. Barr ,Jr. , Matisse His Art And his Public, New York, The Museum of Modern Art, 1951

3- Françoise Gilot, Matisse and Picasso A Friendship In Art, London, Bloomsbury, 1990

4- Sakine Çil, “The Chapel Notre-Dame d-Rosaire”, Ceramics Art and Perception dergisi, Avustralya-Aralık 2000