Ekim11 , 2024

Kemança benim ruhum!

İlgili Yazılar

Sınırları Aşan Bir Beğeni Olarak Saz Üslubu ve Ressam Şahkulu

Boyanmamış renksiz kağıtlara, mürekkeple hafifçe renklendirilmiş hareketli desen ve...

Bihrat Mavitan’ın düş yolcuları

Galeri Selvin’deki Bihrat Mavitan heykel sergisi, kentin hareketli kültür...

“Her roman bana yaşamak için bir neden sunuyor”

Son yıllarda özellikle Alâmetler Kitabı ve Dünyadan Aşağı kitaplarıyla...

“Sanat eseri, sosyal statü göstergesi değil, iç mutluluk aracıdır”

Sanat hukuku alanındaki çalışmaları ve eser sahiplerinin haklarını korumaya...

Sanatı, tuvalden çıkıp zihinlere, duygulara uzanıyor

Sanat, ona bir kez olsun temas edenlerin peşini hiç...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Dünyaca ünlü kemança üstadı İmamyar Hasanov, “Yaratanın bana verdiği istidadı, ruhuma verdiği ilhamla bütünleştirip onu kemança ile notalara döküyorum. Kemançayı her yerde çalmamaya özen gösteriyorum” diyor.

RÖPORTAJ: SEDAT TULUMDAŞ

İnsanoğlu içindekini dışa vurmak, yüreğinden geçenleri başkalarına aktarmak, gönülden gönüle bir köprü inşa etmek adına türlü yöntemlere başvuruyor. Bunu da sanat yoluyla yapıyor. Kimileri “Sanat, sanat içindir” dese de işin özüne indiğimizde sanatın aslında insan için olduğunu ve bunun da bir ihtiyaç halini aldığını kolaylıkla görebiliyoruz.
Sanatçı, kimi zaman kendi duygularının ifade etmek için kimi zaman da koca bir ulusun hislerine tercüman olmak için ifa eder sanatını. Üstelik sanatın, aynı dili konuşmayan, benzer hikayesi olmayan insanların aynı his dünyasında buluşmasına olanak sağladığını görmek de hiç zor değil… Azerbaycan’ın dünya sahnesine armağan ettiği en büyük virtüözlerden, ünlü kemança üstadı İmamyar Hasanov ile keyifli bir söyleşi yapmak üzere yola koyulduğumda aklımdan geçenler bu düşüncelerdi.

Sedat Tulumdaş, İmamyar Hasanov’la sanatçının çok sevdiği Üsküdar’da buluştu.
Foto: Ramiz Kölemen

İstanbul’un belki de en güzel yerlerinden biri olan Kız Kulesi’nin karşısında, bir kafede buluştuk. Bu kafenin sahiplerinin köklerinin de Azerbaycan’a uzanması söyleşimizin bir başka rengi oluyor. İmamyar Hasanov, artık bir Üsküdarlı diyebiliriz. Çünkü San Francisco’da bulunduğu birkaç ayı saymazsak yılın nerdeyse tamamında Üsküdar’da yaşıyor. “Neden Üsküdar?” diye sorduğumuzda bu seçimin ardında manidar ve bir o kadar da dokunaklı bir hikaye olduğunu hemen anlıyorsunuz. İmamyar Hasanov, 2000 yılında Azerbaycan’dan ABD’ye gidiyor ve oraya yerleşiyor. Bu süre zarfında babasını göremiyor. İstanbul’a ise ilk defa 2009 senesinde geliyor ve babasını 9 sene sonra ilk defa burada görüyor. “O yüzden bu şehrin bendeki anlamı çok başkadır” diyor ve ekliyor:
“Türkiye’de birçok şehirde konser verdim, birçok şehre gittim ama dünyanın merkezi olduğunu düşündüğüm İstanbul’a başka bir muhabbetim vardı. Bu yüzden iki sene önce İstanbul’a yerleşmeye karar verdim.”
İstanbul’un tarihi mirasının, burada yetişen sayısız müzisyen ve sanat adamının kendisine ilham kaynağı olduğunu belirten Hasanov, “Bunların hepsini Üsküdar’da buldum” diyerek Üsküdar’a olan sevgisini sıklıkla dile getiriyor.

“38 YILDIR BU SANATI ÖĞRENİYORUM”

İmamyar Hasanov Kardeşi Rüfat Hasanov
ile birlikte

Kendisini henüz bir öğrenci olarak tanımlayan İmamyar Hasanov, 1975 yılında Azerbaycan’ınbaşkenti Bakü’de dünyaya gelmiş. Ailesinin, özellikle de babasının yönlendirmesi ile müziğe ilgi duymaya başlamış ve 7-8 yaşlarında klarnet ile müzisyenliğe adım atmış. Babası da nağara (bir tür davul) ustası olan İmamyar Hasanov, ilerleyen yaşlarında yine babasının yönlendirmesiyle Azerbaycan’ın milli halk çalgılarından olan kemançaya başlamış.
Kemança, perdesiz ve yayla çalınan bir çalgı. Keman boyutunda olmasına rağmen tıpkı çello gibi oturularak çalınır. Çıkardığı nağmelerle yüzyıllardır hislere tercüman olan kemançanın dünyada sayılı -kendi deyimiyle- ifakatçısı (virtüöz) olmanın nasıl bir duygu olduğunu içtenlikle “Yaşım belli olgunluğa erişince anladım ki bu ilahi bir yazgıydı benim için. Ben bir aracım. Çaldığım, ifa ettiğim ne varsa hepsi vardı ve bana ilham oldu” diye cevap veriyor. Bu cevap, Sokrates’in “Öğretmen öğrenciye hiçbir şey öğretmez, o zaten öğrencinin zihninde vardır, öğretmen onu açığa çıkarır” teorisine de gönderme yapıyordu sanki. Cevabını biraz daha ayrıntılandırmasını istediğimde bunu, “Eğitim herkes için önemlidir elbet. Her sene konservatuvardan yüzlerce kişi mezun oluyor ama içlerinden biri bu yola baş koyuyor. Allah herkese bir istidat veriyor ama kişinin de bu istidadı doğru yönde kullanması onu başarıya götürecek en büyük faktördür” diye açıklıyor.

“ANCAK MÜZİSYENİN RUHUNDAN GEÇEN MÜZİK ŞİFA OLABİLİR”

Kemançasıyla birbirinden farklı eserleri ustalıkla yorumluyor. Peki, hangi eserleri çalıyor, kimlerden etkileniyor? Her güzel ezgiyi, şarkıyı dinlediğini ancak hepsini çalmadığını anlatıyor Hasanov:
“Kemança benim ruhum. Yaratanın bana verdiği istidadı, ruhuma verdiği ilhamla bütünleştirip onu kemança ile notalara döküyorum ve onu her yerde çalmamaya, ifa etmemeye özen gösteriyorum. Çaldığım eseri ruhumdan seslendirmem lazım, eğer ruhuma hitap etmiyorsa o esere bir dinleyici olarak yaklaşabiliyorum ancak.”

İmamyar Hasanov henüz 10 yaşındayken seyirci karşısındaki ilk performansı, Azerbaycan 1985

Hep söylenir, “Müzik ruhun gıdasıdır” diye. Bu bir ezber haliyle ama bu gıda ne şekilde işliyor insana? Hasanov, bu soruya “Ancak ve ancak müzisyenin ruhundan geçip notalara işlenmiş müzik, ruhun gıdası, şifası olabilir. Gelişigüzel bir müzik anlayışının ötesinde, enstrüman ve notalarla, ezgilerle hemhal olmuş bir müzisyenin insan ruhuna etki etmesi, onu gıdalandırması, doyurması daha mümkündür” diye cevap veriyor.

“DOĞADAN İLHAM ALIYORUM”

İmamyar Hasanov – Şuşa Zafer Projesi Azerbaycan 2022

Müziğinde doğadan ilham aldığını dile getiren İmamyar Hasanov, İstanbul’daki eviyle Kız Kulesi arasında 45 dakikalık yürüme mesafesi olduğunu, neredeyse her gün kat ettiği bu yolda, her seferinde farklı bir ses ve tınıyı keşfettiğini anlatıyor. “Ancak doğadan alınan ilhamla insanın yüreğinde yer edebilecek ezgiler oluşturulabilir” diyen sanatçı, bu alışkanlığını sadece İstanbul’da değil, Azerbaycan, San Francisco ve daha başka kentlerde de sürdürmeye gayret ettiğini belirtiyor. Azerbaycan’da Hazar Denizi, San Francisco’da okyanus kenarında olmanın bir enerji ortaya çıkardığını ifade eden İmamyar, eve gelip kemançayı eline aldığında bu enerjinin kendisini yönlendirdiğini ve doğanın her zaman insana bir hikaye anlattığını ifade ediyor.

“İZİN ÜSTÜNDEN GİDENEN İZİ KALMAZ”

Sanat yaşamında birçok ustası, muallimi, ilham aldığı birçok kişinin olduğunu ifade eden İmamyar Hasanov, bir sanatçının kendi tarzını, kendi kişiliğini ve sanatının farklılığını ortaya koyması gerektiğini savunuyor. Kendi tarzını oluşturmayan, farklılığını ortaya koymayan sanatçıların zaman içinde silinip gideceğini söylüyor. Kendi ülkesinde sıklıkla kullanılan bir atasözünü de eklemeyi ihmal etmiyor: “İz üstünden gidenin izi kalmaz.”
İmamyar Hasanov, 38 yıldır bu işi öğrenen biri olsa da 28 yıldır da kemança konusunda her yaştan sayısız kişiye eğitim veren bir sanatçı. Sanat anlayışı konusunda belli bir seviyeye erişmiş kişilere eğitim verirken “Ben de onlardan bir şey öğrenmeliyim” anlayışıyla hareket ettiğini vurgulayan sanatçı, öğrenme yolculuğunun hiçbir zaman bitmeyeceğini dile getiriyor.


Türk müziğine git gide aşina olduğunu ve yakın çevresinin de kendisine bu hususta tavsiyelerle yardımcı olduğunu anlatıyor Hasanov. Karşılaştığı, sohbet ettiği her insanın daha üst seviyede eserleri dinlemesi, onları öğrenmesi adına tavsiyelerde bulunduğunu ve Türkiye’deki hayranlarından bu konuda çok olumlu tepkiler aldığını söylüyor. Popüler müziğin asla miras olarak kalmayacak bir tür olduğunu, tüketim çılgınlığının sanat üzerindeki etkisinin popüler müziğe yansıdığını ifade eden Hasanov, kalıcı olmanın bir sanatçı ve sanat eseri için önemine dikkat çekiyor. Neşet Ertaş ve Zeki Müren gibi sanatçıların eserleriyle her zaman yaşayacağını, kalıcı olduklarını belirtiyor.