Ağustos20 , 2025

“Tepeden tırnağa samimiydim, bu da herkese tutkumu hissettirdi”

İlgili Yazılar

Sinemaya adanmış bir yaşam: Şerif Gören

1944 doğumlu Şerif Gören, 8 Aralık 2024’te aramızdan ayrıldı....

“Tepeden tırnağa samimiydim, bu da herkese tutkumu hissettirdi”

Başarılı müzisyen Soner Arıca İthaf Sanat’ın yeni sayısında sorularımızı...

Bir çocuk kaybetti ama milyonlarca çocuğa “ana” oldu: Adile Naşit

Sinemayla birlikte televizyonun hayatımıza girmesi, sadece tiyatroda oynayan ve...

“Sanatın gelişmesi için hamilik önemli”

Zeynep Kamil Türbesinden Ayasofya’ya, Galata Mevlevihanesinden Yenikapı Mevlevihanesine, Süleymaniye...

“Baksı’yı müze olarak değil bir sanat eseri olarak düşünüyorum”

40 yılı aşkın sanat deneyimini gençlik hayalleriyle buluşturarak Baksı...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Başarılı müzisyen Soner Arıca İthaf Sanat’ın yeni sayısında sorularımızı içtenlikle yanıtladı: “Beni tanısınlar, herkes beni çok sevsin, buradan para kazanayım” gibi şeyler aklımın ucundan geçmedi yolun başındayken. Bu çok inandırıcı gelmiyor olabilir ama gerçekten iyi hissedebileceğim tek yol buydu, buna girmeliydim. Zamanımın çok büyük bir kısmını şarkı dinlemeye, film izlemeye, kitap okumaya ayırıyordum. Doğal olarak bunun içinde bir yol bulmak istiyor insan kendine, bu yüzden tepeden tırnağa samimiydim, bu da herkese tutkumu hissettirdi diye düşünüyorum.”

SÖYLEŞİ: ALİ DEMİRTAŞ
FOTOĞRAFLAR: ÇAĞRI ÇAPIK

Herkesin kendinden bir şey bulabileceği, birbirinden özel ve özgün şarkılara imza atan, sadece çalışmalarıyla değil kişiliğiyle de güzel bir yerde duran başarılı bir isim Soner Arıca. Sadece belli bir döneme damgasını vurmamış, o damgayı günümüze kadar taşımayı başarmış bir müzisyen ve ne mutlu ki hala hayatımızda, hala üretmeye devam ediyor. İthaf Sanat’ın yeni sayısı için bir araya geldiğimiz sanatçıyla yaşamına, müziğine ve hayata dair konuştuk. Ortaya da çok keyifli okuma çıktı. Buyurun o halde keyifli sohbetimize…

Soner Bey nasılsınız? Şu ara hayata, yaşama dair neler düşünüyorsunuz, gündeminizde neler var?
Standart bir “iyiyim” yanıtı vermem zor, çoğu zaman kafası karışık bir haldeyim. Genel olarak duygularıyla hareket ederek yaşayan ve üreten biri olduğum için teknolojik değişim ve hız faktörü beni biraz zorluyor. Aynı zamanda ailemde ve sanat camiasındaki kayıplar, yaşam yolculuğundaki sevgi ve empati azlığını sürekli yüzümüze vuran olaylar sanıyorum bu konuda etken.
Bütün bunların arasında ayakta kalmamı sağlayan şey müzik yapmak, sığındığım bir liman gibi. Belki de bu yüzden sahne, stüdyo ve set, hayatımda son yıllarda daha fazla. Sürekli sahnedeyim, yeni şarkılar yazıyorum, YouTube kanalı için proje hazırlıkları içindeyim. Böyle geçiyor zaman…

Soner Arıca, Cumhuriyetin 100. yılında çocuklara armağan ettiği bir marş yazdı. Sanatçı, sözleri ve müziği kendine, düzenlemesi Miraç Kutlu’ya ait olan “Cumhuriyet Marşı”nı, doğduğu ilçenin korosu olan Fatsa Çocuk ve Gençlik Korosu ile birlikte seslendirdi.

Söz yazmak, beste yapmak, şarkı söylemek kısacası müzik sizin için ne demek?
En temelde, bir ifade biçimi. Hayatı anlamak ya da anlamaya çalışmakla ilgili kendimizi de sorguladığımızda bunu sadece düşünmek yetmiyor. En azından benim için bir dışa vurum şart. Söz yazmak, beste yapmak benim için tam da bunu karşılıyor. Ama bunu çok içe dönük ve sadece kendimi ilgilendiren bir durum diye düşünmemek lazım. Tanık olduğum her şey, başkalarının hayatı, hayatın dinamikleri bu duruma dahil. Genel olarak aşka dair şeyler söylüyorum gibi görünse de en temeldeki derdim hayata dair. Seslendirmek istediğim duyguları konuşarak değil, yazarak yapıyorum.

Hepimizin bu konuda birer yorumu olabilir; ama siz kendi bakışınızla kendi müzik üslubunuzu teknik, içerik, tat ve duygu olarak nasıl tanımlıyor ve adlandırıyorsunuz?
Bir tanım çerçevesine nasıl sığdıracağımdan emin değilim ama genel olarak çeşitliliği çok olmasına rağmen kendine has stilini oluşturmuş, harekete geçirme gücü yüksek ve aynı zamanda sakin ve derin diyebilirim. Bir iki farklı denemem olmuştur ya da olacaktır ama yaptığım müzik tam da pop müzik.

90’lı yılların başı, mankenlik zamanları ve manken arkadaşı Şebnem Dinçgör ile

ANA YOL OLARAK SANATI SEÇTİM

Müzisyen olmadığınız bir hayatı hayal ediyor musunuz hiç?
Açıkçası çok fazla hayal edemiyorum. En önemli kısmı, duygularımı nasıl ifade edeceğimi hayal edemiyorum, yoksa tanınmış bir müzisyen olmakla ilgili değil konu. Çünkü şu konuda çok netim, zaten şarkılarımı kitlelerle paylaşmasam bile, başka bir iş yapıyor olsaydım da şarkı yazmaya devam ederdim. Eğitim hayatım da dahil yolculuğum başka alanlara gitmek üzere hazırlanmıştı sanki, akacak kan damarda durmadı ve ben bütün yollar arasından ana yol olarak sanatı seçtim.

Sizce neden tutuldunuz ve bu kadar sevildiniz? Türkiye müzik haritasında iz bırakan sanatçılar arasına girdiniz, bunu neye bağlıyorsunuz? Sizi Soner Arıca yapan detaylar ne oldu size göre?
Bunu bir insanın kendi adına anlaması ve anlatması çok zor. En temelde müziği çok sevmem, bu yola çıkmış olmamla ilgili olduğunu düşünüyorum. Beni tanısınlar, herkes çok sevsin, buradan para kazanayım gibi şeyler aklımın ucundan geçmedi yolun başındayken. Günümüz dünyasına bakıldığında bu çok inandırıcı gelmiyor olabilir ama gerçekten iyi hissedebileceğim tek yol buydu, buna girmeliydim. Ailemin benden beklentisi farklıydı, başka alanlarda da iyi bir öğrenciydim ama hayatta en sevdiğim şeyler müzikle ilgiliydi.
Zamanımın çok büyük bir kısmını şarkı dinlemeye, film izlemeye, kitap okumaya ayırıyordum. Doğal olarak bunun içinde bir yol bulmak istiyor insan, bu yüzden tepeden tırnağa samimiydim.
Bu da tutkumu hissettirdi herkese diye düşünüyorum. Samimi ve tutkulu olduğunda sanki sadece bunun için var olduğun bir hale geliyorsun; yapay bir şeyden bahsetmiyorum, gerçek olanı kast ediyorum.

Soner Arıca, babasının da sesinin çok güzel olduğunu söylüyor. (soldan ikinci)

Siz de aynı zamanda ‘90’larda üretimde bulunan bir sanatçı oldunuz. Sizce o zamanı ayrıcalıklı, hala unutulmaz kılan neydi? Bu dönemde yer almış olmaktan mutlu musunuz?
Zamanların hiçbirine takılmıyorum, bunun da çok yanıltıcı olduğunu düşünüyorum çünkü her dönem kendi dinamikleriyle domine oluyor ya da ediliyor. O yıllarda şarkılar yazarken bir önceki jenerasyon şarkılarını sevenler de bizi eleştirmişti. Bu da çok garip gelmiyor bana açıkçası ama sosyolojik bir tarafı var bu hikayenin. Ülkenin ve hatta tüm dünyanın içinden geçtiği enteresan bir dönem ‘90’lı yıllar. Oraya denk gelen şeyler de otomatikman biraz daha farklı algılanıyor ama kesinlikle çok ayrıcalıklı olduğunu düşünmüyorum ben, o tarafından bakacaksak ‘80’lerde ve hatta ‘70’lerde yapılmış şarkılarda da çok özel örneklere rastlamak çok mümkün.

GÜNAHIYLA SEVABIYLA İYİ Kİ BU YOLU YÜRÜDÜM

Tüm bu yolculuğunuza baktığınızda neler geçiyor aklınızdan? Bu yolculuğu nasıl tanımlıyor, adlandırıyorsunuz? Kaçırdığınız şeyler olduğunu düşünüyor musunuz hayatta? Veya “İyi ki”leriniz, pişmanlıklarınız var mı?
Evet, tam karşılığı bu benim yolculuğumun, benim yolum, yaşam biçimim “iyi ki”lerim daha çok, kesinlikle. İyi ki müzik yaptım fakat elbette yoğun emek verdiğin her şey başka alanda emek veremediğin bazı şeylerin de karşılığı oluyor. Bu noktada kendim ne kadar eğlendim, ne kadar kaygısız yaşadım bilmiyorum. Kendime ait bir aile düzeni kuramadım mesela ama bunu pişmanlıkla söylemiyorum yol bunu gerektiriyordu, böyle oldu. Başlangıçta heyecana yenik düşmüş kararlarım olduysa da bugünkü aklımla günahıyla sevabıyla iyi ki bu yolu yürüdüm, diyorum ama zaten seçeneğim yoktu sanki. Zorundaydım bile diyebilirim açıkçası, tuhaf ama öyle.

Hala üretmeye devam ediyorsunuz…
2025 birçok projeyi beraberinde getiriyor, bir “best of” çalışması yapıyorum, iki yeni şarkı var, klipleri dahi bitti. Büyük olasılıkla bir arkadaşımın şarkılarından mini bir albüm yapacağım, bir de türkü ve şiir albümü yapmak istiyorum.
Türkiye müzik endüstrisinde sorun olarak gördüğünüz konular var mı?
Dünden bugüne oluşma ve yaşanma şekilleri değişse de sorun hep var. Sanatla ilgili bir üretimi, ticari pazarlama alanına taşıma fikriyle zaten sıkıntı başlıyor, ortaya çıkma ve başkalarına ulaştırma dürtü ve dinamikleri o kadar farklı ki! Özellikle kapitalist sistemde reklam ve pazarlama yolundaki güçlerin devreye girişiyle ne değerli ne değersiz karışmaya başlıyor, nicelik nitelikten daha önemli gibi algılanıyor. Her açıdan en büyük sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Her dönemde de değişik şekillerde ve dozlarda olmuş bu ve olacak görünüyor. İçimizi az da olsa ferahlatabilecek şeyse gerçekten değerli bir sanatsal üretimin, arzu edilen zamanda arzu edildiği kadar geniş kitleye ulaşmasa bile bir gün mutlaka fark edildiği, görünür hale geldiği gerçeği… Bu konuda hiçbir kayıp yok, kesinlikle.

Ödül almak, alkışlanmak neden önemli sizce? Ödül aldığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Bu ödül konusu her zaman tüm dünyada da şaibeli olmuştur. Sinemada da öyle ya da en azından yakın tarihe kadar öyleydi. Elbette, insan emeği karşılığında onurlandırılıyor. Benim, yaşadığım ve inandığım bir şey var. Bir konserde yazdığım bir şarkıyı herkes hep bir ağızdan söylediğinde her seferinde o ödülü alıyorum diye düşünüyorum, çok ama çok başka bir his.

YOLA YENİ ÇIKACAK ARKADAŞLARIN KONUYA AŞKLA BAĞLI OLMALARI GEREKİYOR

Gençlere, müzik yolculuğuna yeni çıkacak olanlara neler önerirsiniz?
Kesinlikle tutkulu ve sabırlı olmaları gerektiğini düşünüyorum, kısa yoldan ünlü olmak ve para kazanmak için yapmak isteyenler adına hüzünleniyorum. Çünkü en sonunda mutsuz olacaklar. Gerçekten sanatçı ruhu taşıyanların kendilerine sorması gereken sorunun şu olduğunu düşünüyorum: “Çok daha iyi imkanlar sunulsa müziği bırakır başka bir şeye öncelik verir miyim?” Buna “Evet” diyorlarsa lütfen müziği bıraksınlar ve başka ne varsa ona öncelik versinler, kesinlikle daha mutlu olurlar. Bu yolun en gerçek olanı emek ister, ter ister, sabır ister, büyük tutku ister fakat her şeyin çok hızlı gerçekleşmesinin istendiği günümüzde -ki bu kimsenin suçu değil sistem hepimize bunu dayatıyor- benim sözlerim biraz garip kalabilir. Ama yola yeni çıkacak arkadaşlar bana inansın, sanat üreterek mutlu olmak istiyorlarsa konuya aşkla bağlı olmaları gerekiyor.

Soner Arıca’nın söz ve müziği kendisine ait olan “Bambaşka” isimli şarkısının balat versiyonunun single kapak fotoğrafı.

UMUT HEP VAR!

Gelecekle ilgili kaygınız, planınız, hayaliniz nedir? Bundan sonrası için hedefiniz nedir?
Yapmak istediğim, içinde olmayı hayal ettiğim çok şey var. Müzikle ilgili yolculuğum zaten devam edecek, uzun zamandır tiyatro sahnesinde olmadım, güzel bir oyunla tekrar tiyatro sahnesinde olmak isterim ve bilmiyorum ne zaman, nasıl olur ancak sinemayla da ilgili bir şey mutlaka yapmak istiyorum. Oyunculuk öncelikli değil, bu söylediğim hikaye oluşturmak olabilir, bir filmin müziğini, şarkısını yapmak olabilir… Ama tüm dünyadaki hissizleşme dalgası ile ilgili kaygılı mıyım? Evet kaygılıyım, burası çözümlenmeden başka şeyleri çözebilmemiz çok kolay görünmüyor. Kendinden başka hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmeyen ve önemsemeyen insanların sayısı çoğaldıkça duyarlı olanların işi biraz, ne yazık ki zor ama umudu elden bırakmak yok, bunu hatırlamalı ve birbirimize hatırlatmalıyız, umut hep var…