Mart19 , 2025

“Her insan, hayatının bir döneminde mutlaka dans etmeli”

İlgili Yazılar

19. yüzyıldan günümüze uzanan desenler: Lapta işi

Günümüzde yaşayan, yaşatılmaya çalışılan her geleneksel sanatın ardında insan...

İş Kültür Okur Buluşmaları’nda Cumhuriyet ve Müzik Konuşulacak

  Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın ses getiren yazarları ve...

Bozcaada Caz Festivali’nden Müzisyenler için Açık Çağrı! 

2017 yılından bu yana Bozcaada’nın ilham veren coğrafyasını mesken...

Hayallerine Tutunan Bir Gencin Hikayesi “Hayalperest” 

Enis Arıkan’ın başrolünde yer aldığı, otuza yakın dansçı ve...

Bursa 22. Kitap Fuarı Yeni Yerinde Kapılarını Açıyor!

Merinos AKKM Fuar Alanı'nda gerçekleşecek olan fuar, 12-20 Nisan 2025...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Dans topluluğu Anadolu Ateşi’nin kurucusu Mustafa Erdoğan, İthaf Sanat’a konuştu: “Biz çıktıktan sonra ülkenin gündeminde dans daha çok konuşulur, daha çok görünür oldu. Bizden önce bir meslek sayılmayan bir şey şu anda hem bir meslek hem de bir yaşam tarzı olarak görülüyor. Çocukların ilgisini çok çekiyor ve aileleri de dansın çok faydasını görüyorlar. Dersleri daha iyi, yaşamdaki duruşları daha güzel oluyor. Hayatları daha estetik bir çizgide sürüyor… Bence her insan hayatının bir döneminde mutlaka dans etmeli. Dans sadece fiziksel bir fayda sağlamıyor, insanların yaşamlarındaki duruşlarını da estetize ediyor.”

SÖYLEŞİ: ALİ DEMİRTAŞ

Ülkemizin önemli bir değeri olan, yolculuklarında 25. yılı geride bırakan dans topluluğu Anadolu Ateşi, varlığını tüm ritmiyle parlayarak sürdürmeye devam ediyor. Anadolu Ateşi hem okullarında verdiği eğitimlerle ve yetiştirdiği yeni dansçılarla hem de yaptığı gösterilerle ülkemizde ve dünyada adından övgüyle söz ettiriyor. Biz de İthaf Sanat’ın yeni sayısında Anadolu Ateşi’nin kurucusu Mustafa Erdoğan ile yoğun turne programı arasında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Dansa, sanata ve yaşama dair konuştuk, buyurun keyifli sohbetimize…

Ali Demirtaş, Mustafa Erdoğan ile yoğun turne programı arasında keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Fotoğraf: Çağrı Çapık

KENDİMİ ÇOK MUTLU HİSSETTİĞİM BİR DÖNEMDEYİM

Nasılsınız, şu ara gündeminizde neler var?

Bizim açımızdan en yoğun olduğumuz ve yeni çalışmalar başlattığımız bir dönemdeyiz. Özellikle okullarımıza bu dönemde yeni kayıtlar alıyoruz. Yeni okulların altyapı çalışmaları devam ediyor. Çanakkale’de ve İstanbul Anadolu yakasında yeni birkaç okul açıyoruz. Bu okulların eğitmen kadrosu çalışmalarını sürdürüyoruz. Troya’dan sebep Çanakkale’deki çalışmalarımızı çok önemsiyorum. Neredeyse orada yaşıyorum artık, orayla özel bir bağım var. Dün, 4 yaşında başlayan arkadaşlarımın bugün okullarımızda hocalık yapıyor olması bizim için çok kıymetli. Bununla beraber yurt dışını çok önemsiyoruz. Amerika turnesi bize yeni kapılar açtı. Türkiye’nin milli takımı muamelesini yurt dışında da görüyoruz. Önce Miami’de sonra da New York’ta bir okul, daha sonra Avrupa turnesiyle birlikte Hollanda’da bir okul projemiz var. Tüm bunlar heyecan verici şeyler. Ayrıca oğlum Atlas’ın eğitimi için yurt dışına gitmesini buruk bir sevinçle karşıladık. Bana gelecek olursak kendimi çok mutlu hissediyorum. Bağımsız bir çizgide üretmeye ve çalışmaya yönelik bir yaşam tarzı içindeyim. Eskiden bu böyle değildi. Şimdi daha bağımsız olmanın verdiği bir özgür yaratıcılık hissediyorum kendimde. Eskiye göre de daha çok çalıştığımı daha çok okuduğumu görüyorum. Dolayısıyla benim için iyi bir dönem diyebilirim. 

DANS İNSANLARIN YAŞAMINDAKİ DURUŞLARINI DA ESTETİZE EDİYOR

Anadolu Ateşi’nin yeni okullarının açılmasını, dansa talep artıyor diye, değerlendirebilir miyiz?

Biz çıktıktan sonra ülkenin gündeminde dans daha çok konuşulur, daha çok görünür oldu. Bizden önce meslek sayılmayan şey, şu anda hem bir meslek hem de bir yaşam tarzı olarak görülüyor. Çocukların ilgisini çok çekiyor ve aileleri de dansın çok faydasını görüyorlar. Dersleri daha iyi oluyor, yaşamdaki duruşları daha güzel oluyor. Hayatları daha estetik bir çizgide sürüyor… Bence her insan hayatının bir döneminde mutlaka dans etmeli. Dans sadece fiziksel bir fayda sağlamıyor, insanların yaşamındaki duruşlarını da estetize ediyor. Örneğin, parlamentodakiler hayatının bir döneminde dans etmiş olsaydı parlamento daha şık ve nazik bir yer olurdu. Bir de bizden sonra dizi ve filmde mutlaka dans sahneleri yer aldı. Bütün bunlar da doğal tabii, 25 yıldır varlığımızı sürdürüyoruz çünkü. Anadolu Ateşi, kendi etrafında bir kültür yarattı. Dünyanın neresine gidersem gideyim mutlaka bir öğrencimle karşılaşıyorum. Bu, benim açımdan çok gurur verici.

Sizin okullarınızın özelliği nedir?

Bizim okullarımız yaratıcıdır. Sıradan bir dans okulu değiliz. Bizde her okulun kendine özgü bir senaryosu ve akışı vardır. Hepsi farklı farklı metin ve destanların içeriğini sahnesine koyar. Bunların başlıklarını yazar ve okullara veririm, daha sonra her okulda toplantısı yapılır, hayata geçirilir. Ayrıca bizde yetişen çocuklar dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir dans topluluğunda oynayabilir, yer alabilir…

“SANAT İYİLEŞTİRİR” İFADESİNE KATILMIYORUM

Sanat sizin için ne demek?

Sanat, saf iyinin peşinde bir yolculuktur. Mutlak ve göreceli olmayan, bağımsız bir iyilik teorisini kuran estetik bir güzergah yaratmaktır. İzleyeni de içine katan, birlikte bir öfori halinde ve kendinden geçip evrenle ortak bir devinimde olmaktır. Tabii, bazen de bunların tümünü reddetmektir, başkaldırmaktır. Öte yandan “Hayat sanatı estetize eder, iyileştirir” gibi ifadeleri dikkatli kullanmak lazım, ben bunlara katılmıyorum. Sanat ve dünya tarihi açısından bakıldığında da bunun böyle olmadığını görürüz. Örneğin, Hitler’in hemen hemen bütün subayları entelektüeldi. Dünyadaki bütün faşist diktatörler klasik müzik dinliyorlardı. Bu sebeple sanatın biraz daha aykırı olması lazım. Var olandan biraz daha farklı bir yaratıcılık içermesi lazım.

 

YOLCULUĞUMUZU ŞU ANDA YETERSİZ GÖRÜYORUM

Anadolu Ateşi’nin yolculuğundan memnun musunuz?

Memnun olmamaktan ziyade yeterli değil. Daha çok proje yapmamız lazım. Her sene veya altı ayda yeni bir oyun yapmamız, eser üretmemiz lazım. Biz sadece mevcut yapıyı koruyup belli şartları oluşturduktan sonra proje üretebiliyoruz. Bunun da zaten maddi olanaklarla ilgisi var. 300 kişilik bir gövdeyiz ama bize destek olan herhangi bir kurum yok. Sadece bilet gelirleri ile geçinen bir dans topluluğuyuz.

Dünyadaki benzerleri ile karşılaştırıldığında da bu anlamda nadir topluluklardan biriyiz. Koskoca bir pandemiyi atlattık ama Anadolu Ateşi’ni kapatmadık, herkesin de maaşını vermeye devam ettik. Bunun için önceliğimiz insanlarımızın daha iyi yaşam koşullarıyla yaşarken üretmeye devam etmesi… Ama bu anlamda şu an kendimizi yetersiz görüyorum.

ANADOLU’NUN HER ŞEHRİNDE AKM GİBİ  SALONLAR AÇILMALI

Gösterilerinizi yapmak için salonlar çok önemli. Türkiye’deki salonlar yeterli mi sizce?

Atatürk Kültür Merkezi’ni çok seviyorum. Çok güzel oldu AKM. Hakkını verdiler, teşekkür ediyorum T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile emeği geçen herkese. Orada oynuyoruz ve bize yakışan bir salon. Biz dünyanın bütün en iyi salonlarında oynadık ve AKM’yi de onların yanına koyduğumuz zaman gurur duyacağımız bir salon oldu. Anadolu’nun bürün şehirlerinde, bütün kasabalarında salonlar açılmalı. Biz Anadolu’ya turne yaptığımız zaman spor salonlarında oynuyoruz. O akustikle başa çıkmak için neler yaptığımızı anlatamam. Her kentte ve her kasabada mutlaka AKM gibi salonlar açılmalı.

Anadolu Ateşi’nin adı öylesine Anadolu Ateşi değil, bunun bir felsefesi ve altyapısı var muhakkak. Peki, Anadolu Ateşi’nin adı bu olmasaydı ne olurdu sizce?

Mutlaka Anadolu kökenli bir şey olurdu. Ateş meselesi dans ile çok örtüşen bir kavram. Diğer dünya kültürleri de mutlaka ateşle bağlantılıdır. Ki zaten ilk dans da bir ateşin başında yapıldı. Bu anlamda ateş kültürünün Anadolu kültürlerinde çok önemli bir yeri var. Bu sebeple başka bir şey düşünemiyorum Anadolu Ateşi’nin dışında… Ama bir gün bir Türkiye müzikali yaparsak ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatırsak ona da “Anadolu İhtilali” diyeceğiz. Sabahattin Selek’in de böyle bir kitabı var.

 

ÇİN’DEN BAŞLAYIP İSTANBUL’A UZANAN BİR YOLCULUK…

“İpek Yolu” projenizden bahseder misiniz?

Çin’den başlayıp İstanbul’a kadar olan bir yolculuk… Bunun içinde Anadolu’nun kültürel kodları ve arka planları var. Türklerin tarihte yaşadığı yolculuğun da ayak izlerini takip ediyoruz bu projeyle. Ama İpek Yolu’nun medeniyet ve kültür yaratan izleğinin kaynağını da gören bir bakış açısıyla projeyi hayata geçireceğiz. Çinli dansçılarımız da olacak, Kazak dansçılarımız da. Bir müzikal yolculuk aslında bu. Üzerinden geçtiğimiz ülkelerin ve kültürlerin sesi ile danslarını göreceğiz bu projede. Beni çok  heyecanlandıran bir proje, harflerin yolculuğu olacak bu…

 

DANS VE FELSEFE ZORUNLU DERS OLMALI

Bir toplumun dans ile kültür ve sanatla hem izleyici olarak hem de bir üretici olarak ilgileniyor olması sizce neden önemli?

Görkemli Rus halkına bakın ve Rus halkının sanatla ilişkisine bakın… Bir de bizdeki duruma bakın, aradaki fark ortaya çıkacaktır. Sanatta ne kadar ileri olursan teknolojin, bilimin, felsefen de o kadar ileride olur. Bu sebeple sanat ve eğitimi çok önemli. Sözünü ettiğim salonlar ve kültür merkezlerinin içinde aynı zamanda sanat akademileri olmalı. Sadece sahnedeki bir temsil üretecek kadar değil, sahneye çıkmayacak olanlar için de bir köy enstitüleri modeline benzer oluşumlar üretilmeli. Sanat eğitimi toplumu eviren bir şeydir. Dolayısıyla bu konuda çok eksiğiz, Türkiye’ye ve tarihine hiç yakışmayan bir durumdayız. Öte yandan Türkiye’de bundan sonra yapılacak bir kültür hareketinin 50 yıllık planının olması lazım. O bilinçte bir eğitim sisteminin kurulması lazım. İlkokulda da felsefe dersleri verilmeli. Örneğin hayallerim arasında Anadolu Ateşi repertuvarının bütün okullarda öğretilmesi de var. Yani felsefenin ve dansın okullarda zorunlu ders olarak verilmesi lazım.

 

#alidemirts_ #mustafacerdogan #anadoluatesi #ithafsanat