Aralık9 , 2024

Piyanonun büyülü dünyasında tutkulu bir yolcu

İlgili Yazılar

Bir mimarlık ve sanat arşivi: Şehrin panoları

Kolektif bütünlüğün birer estetik simgesi olan seramik-mozaik panolar; Türkiye’de...

Çağdaş sanatta nefes alanı: K2 Güncel Sanat Merkezi

K2 Güncel Sanat Merkezi, Avrupa Birliğinden Mardin’e, Çanakkale’den Hatay’a...

“Çağdaş sanatı anlamak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirir”

Sanat danışmanı, sanat yazarı, sergi küratörü ve sanat eğitmeni...

“Çağdaş sanatçı, toplumun teorisyenidir”

İran asıllı çağdaş minyatür sanatçısı Arya Kamalı, İzmir’de kendi...

Sinema dünyasının ortasında Kalkütalı bir komple sanatçı

Sinemayla dopdolu yirmili yaşlarım geri gelmese de eski...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Kazakistan’da Eurasian Stars Uluslararası Piyano Yarışması’nda olağanüstü Rachmaninoff performansıyla birinci olan genç piyanist Salih Can Gevrek, “Sahneye çıktığımda içimdeki coşku, heyecanla birleşiyor, sahne benim için bir sığınak haline geliyor. Müziği her hücremde hissederek adeta uçuyorum” diyor.

RÖPORTAJ: SELİNAY YÜKSEL

Beş yaşından beri hayatında piyano olan ve “Müzik, hayatımın her aşamasında çok büyük rol oynadı” diyen genç piyanist Salih Can Gevrek, Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık ve İlköğretim Bölümüne burslu olarak yedi yaşında başladı. 2011’de Londra’da Royal College of Music’in lisans bölümünü birincilikle ve tam bursla kazandı. Ulusal ve uluslararası birçok yarışmaya katılarak derece aldı, çeşitli sanatçıların ustalık sınıflarında bulundu. Uluslararası alanda “istisnai bir Chopin yorumcusu” olarak tanınan piyanistimiz Gülsin Onay ondan, “Umarım başta ülkemizde olmak üzere dünyada güzel konserlerle dinleyicilerin kalplerini fethetmeye devam ederek, hak ettiği dünya çapında kariyerinde başarıları artarak sürer” diye bahsediyor. Salih Can Gevrek ile müziği, idollerini, gelecek planlarını ve daha fazlasını konuştuk.

Sanatçı, müzik öğretmeni olan annesi ve ses sanatçısı babasının desteği ile çocukken bir Rus öğretmenden piyano dersi almasının, kariyerinin başlangıcı olduğunu belirtiyor.

“ANNEMİN VE BABAMIN EMEĞİ ÇOK”

Müziğe olan tutkusunun çocukluktan itibaren geliştiğini belirten başarılı piyanist, 1992 yılında Sivas’ta dünyaya gelmiş. Salih Can Gevrek, müzik tutkusunun oluşmasında ailesinin önemli bir etkisi olduğunun altını çiziyor: “Annem müzik öğretmeni, babam ise ses sanatçısı. Bu yüzden çocukluğum hep müzik ile geçti. Müzik yolculuğum, ben beş yaşından eve gelen piyano ile başladı. Yani beş yaşımdan beri piyanonun hayatımda olduğunu söyleyebilirim. Eve gelen bu piyanonun ardından Rus bir öğretmenden özel ders almaya başladım. Bu süreci annem de destekledi. Annemin ve babamın müzik hayatımın oluşmasında ve dolayısıyla kariyerimin şekillenmesinde çok fazla etkisi oldu.”

Salih Can Gevrek, sanat diploması eğitimine Queen Elizabeth Music Chapel’de devam ediyor.
Fotoğraf: Antonin Weber

MÜZİĞE, KENDİNİ KAYBEDECEK DERECEDE BAĞLI

Bu sanata olan bağlılığını çocukluğundan beri hissettiğini belirten Gevrek, müziğin hayatla olan ayrımsızlığının onu her geçen gün önce müziğe sonra hayata bağladığını söylüyor: “Müzik, benim için bir tutku ve yaşam kaynağı. Her türden iyi müziği dinleyerek, keşfederek ve kendimi ifade ederek müziğin büyülü dünyasında var olacağım. Çünkü her yeni şarkı, her yeni besteci veya müzikal tarz, beni derinlemesine düşünmeye, araştırmaya ve öğrenmeye teşvik ediyor.”
İlk sahne deneyimini hatırlamayan başarılı piyanist, küçük yaşlarda sahneye çıktığında şimdiki kadar heyecanlanmadığını anımsıyor ve unutamadığı sahne performanslarına dikkat çekiyor: “Sahne deneyimlerim arasında ilk kez orkestra eşliğinde çaldığım Rachmaninov’un 2. Piyano Konçertosu konserini kariyerimde ayrı bir yere koyuyorum. Orkestranın ve eserin yarattığı güç beni çok etkilemişti. Diğer müzisyenlerle sahneyi paylaşmak, birlikte müzik yapmak ve çalmak kesinlikle unutulmaz bir deneyimdi.”

“SAHNE BENİM İÇİN BİR SIĞINAK”

Her performansının bir serüvene dönüştüğünü belirten Gevrek, “Bazen sahneye çıktığımda içimdeki coşku, heyecanla birleşiyor ve bana kendimi çok iyi hissettiriyor. İzleyicilerin yüzündeki gülümsemeler, alkışlar ve olumlu tepkiler, müziğin büyülü gücünü bir kez daha hissetmemi sağlıyor. Bu anlarda sahne benim için bir sığınak haline geliyor, müziği her hücremde hissederek adeta uçuyorum. Bazen de performansın sonucu, izleyicilerin reaksiyonu veya kusursuz olma beklentisiyle başa çıkmak zor geliyor. Bu nedenle, sahne deneyimlerimde tek yapmaya çalıştığım müziğe odaklanmak oluyor. Sahneye çıktığımda kendimi tamamen müziğe vermek, notaların ve duyguların içine dalmak benim için en önemli şey. Her nefeste, her parmak hareketinde müziği hissetmeye çalışıyorum. Böylece, dış etkenlerin beni etkilemesine izin vermeden, içsel bir bağlantı kurarak performansımı en iyi şekilde ortaya koyabiliyorum” diyor.
Genç piyanist, çalmaktan zevk aldığı birçok eser olduğunu ve repertuvarına eklemek için hala öğrenmesi gerekenlerin olduğunu da belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Şu anda, farklı dönemlerden eserler çalıp anlamaya çalışıyorum. Kendimi belirli bir besteciye odaklamak için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Belki de ilerleyen yıllarda daha spesifik bir odak alanı belirleyebilirim. Ancak şu an müziğin sunduğu geniş yelpazede keşif yapmayı ve kendimi geliştirmeyi tercih ediyorum. Bach, Beethoven, Mozart, Haydn, Schubert, Schumann, Brahms, Chopin, Liszt, Rachmaninoff, Scriabin, Prokofiev benim için fazlasıyla renkli ve yeterli. Keşke bütün eserlerini öğrenmek ve çalmak için yeterli zaman olsa. Rachmaninoff’un sevdiğim bir sözü var: ‘Müzik bir yaşam için yeterli ama bir yaşam müzik için değil’. Ben de öyle olduğunu düşünüyorum.”

“KENDİMİ YORUMCU OLARAK MÜZİK İLE DAHA İYİ İFADE EDİYORUM”

Beste yapma ve düzenleme gibi yaratıcı süreçler ile ilgili çocukken daha hevesli olduğunu belirten Gevrek, kendisini yorumcu olarak müzikle daha iyi ifade ettiğini düşündüğünü söylüyor. Ulusal ve uluslararası birçok yarışmada ödül alan başarılı piyanist, “Düzenlemelerimi çaldığım veya doğaçlama yaptığım konserler oldu. Ama ‘Bana ait eser’ diyebileceğim bir eserim yok. Dolayısıyla yaratıcı süreçlerle ilgili efsane besteciler ve yeni yeteneklerle birlikte bana fazla söz düşmüyor sanırım” diyor.
Kazakistan’da Eurasian Stars Uluslararası Piyano Yarışması’nda Rachmaninoff performansıyla birinci olan Gevrek, sürecin zorlu ve yoğun olduğuna dikkat çekiyor:
“Bu yarışmaya katılmamı sağlayan destekler olmasaydı, bu deneyimi yaşayamazdım. Gerçekten bu konuda hocam Gülsin Onay ve Senur Akın Biçer’e minnettarım! Benim için güzel ve zorlu bir deneyim oldu. Seviye oldukça yüksekti ve program yoğundu. Elimden geleni yaptım. Yarışma yerine konser gibi yaklaşmaya çalıştım çünkü sonuçta sahne, piyano ve ben vardık. Yarışmada olduğu gibi ilerideki performanslarımda da aynı tutku ve kararlılıkla sahneye çıkacağım. Her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacak ve dinleyicilerime müziğin güzelliğini aktarmak için var gücümle çabalayacağım.”

YARIN YOKMUŞ GİBİ ÇAL!

Piyanist olmak isteyen birine tek bir tavsiye verme hakkı olsa bu tavsiyenin “Yarın yokmuş gibi çal!” olacağını söyleyen Gevrek, idol ve ilham kaynağı olan isimleri “Rachmaninoff, Dinu Lipatti, Van Cliburn, Sviatoslav Richter; Türklerden İdil Biret, Gülsin Onay ve Fazıl Say” diye sıralıyor.
Kariyerine Belçika’da devam eden Salih Can Gevrek, gelecek planlarını şöyle anlatıyor: “Kazakistan yarışmasında başarılı bir performans sergiledim ve Şubat ayında Dubai’ye davet edildim. Şu an bu büyük dört aşamalı yarışmaya hazırlanıyorum. Benim için heyecan verici bir fırsat ve yeni bir meydan okuma.
Ayrıca, Ağustos sonunda ilk CD projem için stüdyoya gireceğim. CD’nin teması, R. Schumann’ın 3. Sonat’ından ilham alıyor. ‘Orkestrasız Konçerto’ olarak da adlandırabileceğimiz bir çalışma. Bu başlık altında Bach’ın İtalyan Konçertosu, Chopin’in Concert de Allegro, Liszt’in Concert Grosses ve Schumann’ın 3. Sonat’ını seslendireceğim.”
Solo ve oda müziği projelerinin de devam ettiğini anlatan Salih Can Gevrek sözlerini şöyle tamamlıyor: “Farklı müzisyenlerle bir araya gelerek birlikte müzik yapma ve farklı repertuarları keşfetme fırsatı buluyorum. Hayallerim ise daha fazla çalmak, öğrenmek ve konserler vermek üzerine yoğunlaşıyor. Müziğe olan tutkumla birlikte kendimi sürekli olarak geliştirmek istiyorum. Her bir performans ve proje, benim için yeni bir deneyim ve büyüme fırsatı olarak görüyorum. Bu tutkulu yolculuğa devam etmek için sabırsızlanıyorum”.

GÜLSİN ONAY: “PARLAK BİR VİRTÜÖZ, DERİN BİR MÜZİKALİTEYE SAHİP”

Dünyaca ünlü piyanist Gülsin Onay, Salih Can Gevrek’i 20 yıl önce tanımış, “İlk tanıştığımızda yeteneği hemen etkilemişti beni. Salih olağanüstü bir müzisyen; hem parlak bir virtüöz hem olgun ve derin bir müzikaliteye sahip” diye başlıyor anlatmaya.
Fırsat buldukça birlikte çalıştıklarını, sohbet ettiklerini dile getiren Gülsin Onay, sözlerine şöyle devam ediyor: “Onun başarılarını büyük gururla takip ettim. Müzik ve yaşam ile ilgili tecrübelerimi aktardım, yardımcı olmaya çalıştım. Öğrencilerime her zaman söylerim; turneler ve yoğun tempo içinde olmak yorucudur. Ama insanı ruhen ve bedenen çok güçlendirir. Tabii mutlaka, her fırsatta dinlenmeye, enerji toplamaya zaman ayırmak şart. Salih karakter olarak da son derece saygılı, disiplinli ve dengeli bir yapıya sahip. Ne mutlu böyle gençlerimiz var ve hepsi gurur vesilemiz.”
Genç sanatçının ödülle döndüğü Kazakistan’da Eurasian Stars Uluslararası Piyano Yarışması’na, sponsor bulamadığı için gidememe riski yaşadığını da hatırlatan Gülsin Onay, “Yol masraflarını karşılayacak sponsor geri çekilince gidemeyeceğini söylemişti. Benim de aklıma ilk gelen Senur Hanım’a (Senur Akın Biçer) sormak oldu, hiç tereddüt etmeden destekleyeceğini söyleyince müjdeyi Salih’e verdim, nasıl sevindiğini tahmin edersiniz. Bu vesileyle kendisine sonsuz teşekkürlerimi tekrar sunmak isterim. Salih de yarışma birincisi olarak hepimizin yüzünü güldürdü” diyor.