Temmuz27 , 2024

Sanatın Ekonomisi

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Sanat piyasasının dinamikleri nasıl belirleniyor, eserler nasıl fiyatlandırılıyor?

DOSYA: HALİME SÜREK KAHVECİ

Sanat ve ekonomi kavramları yan yana çok anılmasa da ikisi arasındaki bağ, neredeyse sanat kadar eski… Sanat eserinin bir yatırım aracı olarak görülmesi, yükselişe geçmesi öte yandan kültürün de bir sermaye çeşidi olarak ele alınması sanatsal üretime bir başka açıdan bakmayı da zorunlu hale getiriyor. Peki, sanat piyasasının dinamikleri nasıl belirleniyor, eserler nasıl fiyatlandırılıyor? Konunun uzmanları anlattı…

Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi adlı eseri Kasım 2004’te Artam Antik A.Ş.’nin TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) için düzenlediği müzayede sonucunda Pera Müzesi tarafından 5 milyon Türk lirası (3,5 milyon dolar) karşılığında satın alındı. Bu işlem, Türk sanat piyasası açısından büyük önem taşıyor.

Sanat, duyguları dışa vurmanın, hayatı yorumlamanın hatta değiştirip dönüştürmenin bir yolu. Ancak aynı zamanda baştan sona da bir ekonomik faaliyet… Eserlerin üretim öncesi süreçleri, üretim sırasında gereken malzemelerin temini ve ardından izleyiciye sunulması, satılması ya da kiralanması işlemleri, bir dizi ekonomik formülle çok rahat ölçülebiliyor, değerlendirilebiliyor. Yine de sanat yatırımı, borsadan, ev alıp satmaktan ya da diğer ticari işlerden farklı görülüyor. Peki, neden? Bu sorunun cevabı için sizleri biraz bekleteceğiz…

RÖNESANS DÖNEMİNİN ETKİLERİ
Sanat ve ekonomi kavramlarının yan yana anılması, çok değil yarım asır öncesine dayanıyor. 1966’da New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü William J. Baumol ve sonraki yıllarda Princeton Üniversitesi Başkanı olan William G. Bowen’ın yazdığı “Performing Arts – The Economic Dilemma” (Performans Sanatları-Ekonomik İkilem) bu alandaki ilk kitaplardan biri olarak anılıyor. Yazarlar; müzik, opera, bale gibi sanat dallarının maliyetlerini hesaplayarak endeks oluşturduğunda kültür sanat ekonomisinin de iktisadın bir alt kolu olarak görülmesini sağlamışlar. Ancak sanat ve ekonomi arasındaki ilişkinin işaretleri elbette çok daha öncesinden de görülüyor. Bundan beş yüz yıl önce Avrupa’da yaşanan Rönesans dönemi bugün bile sanat deyince aklımıza gelen sayısız eserin üretildiği zaman dilimine işaret ediyor. Rönesans öncesi kiliseler için üretilen eserler, daha sonra mesen aileler (sanatçıları, bilim insanlarını koruyan, her yönden onlara destek olan, para yardımında bulunan varlıklı kişiler) tarafından alınmış. Ardından müzelere, müzayede evlerine ve koleksiyonlara girmiş bu eserler.

Burhan Doğançay, 1987’de Galeri Baraz’da “Mavi Senfoni”yi yaparken (Yahşi Baraz Arşivi). Sanatçının eseri, Kasım 2009’da iş insanı Murat Ülker tarafından 2,2 milyon Türk lirasına satın alındı. O günkü kur değeri yaklaşık 1,5 milyon dolardı.

Bugün ise küresel bir sanat ve antika piyasasından bahsediyoruz… Art Basel tarafından hazırlanan 2021 Sanat Raporu’na göre, 2020 itibarıyla global sanat piyasasının büyüklüğü 50,1 milyar dolar düzeyinde. Yine bu rapor, Covid-19 pandemisinin küresel satışları yüzde 20 oranında düşürdüğünü, öte yandan internet üzerinden yapılan satışların da iki kat artarak 12,4 milyar dolar seviyesine ulaştığını ortaya koyuyor. Tüm bu rakamlar ise sanat piyasası hakkındaki merakı artırıyor. Bu piyasanın dinamikleri nasıl belirleniyor? Eserler nasıl fiyatlandırılıyor? Sanat, her zaman sadece ve sadece özel sektöre bırakılabilir mi? O zaman halkın çok da ilgisini çekmediği bilinen kimi sanat dalları, örneğin opera, bale ya da klasik müzik yaşamaya devam edebilir mi? Türkiye’de genç sanatçıların desteklenmesi için nasıl projeler gerçekleştirilebilir?
Kısa bir süre önce Sanatın Ekonomisi adlı kitabı okuyucu ile buluşan ve Bilgi Üniversitesinde aynı başlıkla uzun yıllardır ders veren Prof. Dr. Aylin Seçkin, dosya konumuzun ilk konuğu. Onunla sanatın ekonomisi tanımını konuşurken zevk sermayesi, kültür sermayesi ve zamanın testi gibi kavramların da üzerinden geçtik. (https://www.ithafsanat.com/2270-2/)

Sanatın sadece özel sektör desteğiyle yürüyüp yürüyemeyeceği noktaları üzerine görüşlerine başvurduğumuz Prof. Dr. Sacit Hadi Akdede de “devlet, piyasa ve sanat ilişkisi” üzerine kaleme aldığı yazısıyla zenginleştirdi dosyamızı. (https://www.ithafsanat.com/devlet-piyasa-ve-sanat-iliskisi-nasil-olmali/)

Ülkemiz ekonomi basınının güçlü kurumlarından Dünya gazetesinin köşe yazarlarından Osman Saffet Arolat ile görüşürken farklı tanıklıklarla sanat ve ekonomi başlığına bakma fırsatı bulduk.

Tüm bu görüşmeleri yaparken fark ettik ki sanat ve ekonomi öyle tek bir dosya ile kapatılacak bir konu değil. Bundan sonra dergimizin her sayısında bu iki kavramın buluştuğu yazılar, söyleşiler, değerlendirmeler de yer alacak.