Ağustos20 , 2025

Zamansız masallar, imgeler ve hayal gücü

İlgili Yazılar

Sinemaya adanmış bir yaşam: Şerif Gören

1944 doğumlu Şerif Gören, 8 Aralık 2024’te aramızdan ayrıldı....

“Tepeden tırnağa samimiydim, bu da herkese tutkumu hissettirdi”

Başarılı müzisyen Soner Arıca İthaf Sanat’ın yeni sayısında sorularımızı...

Bir çocuk kaybetti ama milyonlarca çocuğa “ana” oldu: Adile Naşit

Sinemayla birlikte televizyonun hayatımıza girmesi, sadece tiyatroda oynayan ve...

“Sanatın gelişmesi için hamilik önemli”

Zeynep Kamil Türbesinden Ayasofya’ya, Galata Mevlevihanesinden Yenikapı Mevlevihanesine, Süleymaniye...

“Baksı’yı müze olarak değil bir sanat eseri olarak düşünüyorum”

40 yılı aşkın sanat deneyimini gençlik hayalleriyle buluşturarak Baksı...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Resmi, illüstrasyonu, üzerinde oynanmış fotoğrafik nesneleri ve sayısal ortamda oluşturduğu dijital nesneleri dijital kolaj tekniğiyle bir araya getiren Durmuş Bahar, eserlerindeki “büyülü gerçekçilik” atmosferiyle sanatseverleri masallar, mitler ve rüyalar aleminde gezintiye çıkarıyor.

SÖYLEŞİ: LAL GÜLSOY

Durmuş Bahar, son dönemlerde dijital sanat dünyasında adından en çok bahsedilen isimler arasında yer alıyor. Yapay zekaya sorsanız kendisini Türkiye’nin yükselen sanatsal değeri olarak tanımlıyor. Bahar da yapay zeka dahil olmak üzere teknolojinin teknik nimetlerini sanatla buluşturarak insanları kendi yolculuklarına çıkaracak eserler ortaya koyuyor.

Sanatçının eserlerindeki her imgede başka bir sorgulama, başka bir hikaye var. Tabiri caizse gerçekle gerçek olmayan, gelenekselle teknoloji, zaman içinde zamansızlık, hayal gücüyle bilinçaltı gibi insanın içsel yolculuğunda ihtiyaç duyduğu birçok konu Durmuş Bahar’ın işlerinde yer alıyor. Sanatçı bu masalsı eserlerini, küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün yaptığı “Bulutlarda Gezinti” adıyla ilk kişisel sergisinde bir araya getirdi. Hepsinin apayrı hikayesi olan 29 eser, 2024’ün son günlerinden itibaren DG Galeri’de ziyaretçileriyle buluştu. 13 Ocak’ta sona eren sergideki eserler çevrimiçi olarak ziyaret edilebiliyor.

Sanatçı, kurduğu hikaye örüntüsü içinde karga, bulut, merdiven gibi sabit imgeler olduğunu söylüyor.

Resim-iş öğretmenliğinden dijital sanatçılığa evrilen bir yolculuk sizinki… Gelenekselden başlayıp teknolojiyle buluşan, gerçeküstü unsurlar taşıyan eserler var sergide. Bu bilinçli bir tercih miydi? Resim yapma serüveniniz nasıl şekillendi?

Resim çocukluktan beri sevdiğim bir şeydi. Ailem öğretmen olursam iyi olacağını düşünüyordu. ‘80’lerde doğanlar için öyle bir gelecek isteği vardır ya. Ben de önce tarih öğretmenliğini kazandım. Sonra yetenek sınavıyla resim-iş öğretmenliğini de kazandım ve bunu bir süre evdekilere söylemedim. Buraya kadar kendi tercihimdi. Eğitim fakültesinde olmaktan da keyif aldım. Hem işin formasyon yönünü çok sevdim hem de bütün teknikleri deneyimleyebildim. Yüksek lisans döneminde de yazdığım “Teknolojik Gelişmeye Paralel Olarak Duvar Resim Teknikleri Eğitimi” teziyle de teknolojiyle buluşmuş oldum. Dijital sanata yöneldiğim süreç de böyle başladı. Bu sırada atölyeden uzaklaştım. Bilgisayarda ekslibrisler üretmeye başladım.

 

Bu kocaman masalsı dünyaların üretim süreci küçük ekslibrislerle mi başladı yani?

Bu döneme, kendimi keşfetme süreci diyebiliriz. Sanat bir iletişim, ifade biçimi neticede. Ben de o dijitalle buluştuğum evrede küçük ekslibrisler yapıyordum. Bunlar da kişiyi anlatan, işlevsel çalışmalardı. Kişinin fotoğrafından yola çıkarak kolajlar yapıyordum. Onu dijitale aktarıp imgeler oluşturuyordum. En sonunda da eldeki imgelerle bütünlük oluşuyordu. Küçük ama etkileyici işler çıkıyordu ortaya. Sosyal medyada bu çalışmalar çok ilgi gördü. Böyle böyle özgün işlere yöneldim.

Sanatçı “İlelebet” isimli eseriyle.

HİKAYELER TEKNİĞİN ÖNÜNE GEÇTİ

2009-2010 yıllarına, aslında sanatın dijitalle yeni tanışmaya başladığı döneme denk geliyor sanırım bu çalışmalar…

Evet, aslında bugün bile kırmaya çalıştığımız sorunlar o zamanlardan geliyor. Dijitalde yapılan işler, teknik olarak çok basit ya da sıradan bakılan, herkesin yapabildiği bir şey gibi gözüküyordu. Ben plastik sanatın içinde var olduğum için onu dijitale entegre ederek bir dil oluşturmaya çalıştım. Bu hikaye anlatan dil de tekniğin önüne geçti ki benim resmime baktığında kimse tekniği sorgulamıyor. Hikayeleri çözümlemeye çalışıyor. Bu da hoşuma gidiyor.

 

Neden peki?

Teknik, sanatçının sorunu. Neyle kendini iyi ifade edebiliyorsa onu kullanmalı. Dijital araçları günceli ifade edebilmek için kendime yakın buldum. Ancak bu bir üstlük ya da bir şeyden geri kalmak değil. Öyle olsaydı eski çağlarda duvara resim yapan birinin en üstün olması gerekirdi.

Durmuş Bahar’ın sanat dilini nasıl açıklayabiliriz?

Sorgulamaları olan, soyut kavramlar üzerine geçmiş ve gelecek arasında bağ kurmak isteyen, çağdaş sanatın içinde olan gerçeküstü bir dil oluşturmaya çalıştım. Bunu da masallar, mitler ve hatta rüyalarımla anlatmaya çalışıyorum. Zamansızlık kavramı olan her şeyi kullanıyorum. Geçmişten izler de yer alıyor. Bu tabii masalların da ortak bir dili aslında. Çünkü masallarda olan bir şey benim resimlerimde başka bir kapı açıyor. İçeriye girince de hayallerimi, hikayelerimi görmüş oluyorsunuz. Hepsi bir araç sonuçta.

 

Üretim aşaması masallardan mı çıkıyor yoksa herhangi bir şey masala dönüşebiliyor mu?

Hikayelerin bir sistematiği yok. Bir hikayeyi çalışırken o bazen başka bir hikaye olabiliyor. Bazen de bir metin yazdığımda onu bozmadan anlatmaya çalışıyorum. Kendime özel imgeler oluşturduğum ve ona bağlı ortaya çıkan farklı hikayeler de olabiliyor. Açıkçası ruh halime göre değişebiliyor.

KARGALAR BANA EŞLİK EDEN İZLEYİCİYİ TEMSİL EDİYOR

Eserlerin her birinin  ayrı bir masal dünyası ve başka bir konusu var. Çok fazla imgeye rastlıyoruz. Sanat dilinizinin aktarımında kullandığınız en sabit imgeler hangileri?

Her imge tek tek oluşuyor. Sabit imgelerim ve onları destekleyenler var. Hikaye örüntüsü içinde karga, bulut, merdiven gibi sabit imgeler var. Bulut, hayalleri, düşleri simgeliyor. Karga biraz daha mitolojiden esinlenerek aldığım bir imge. Apollon’un kargası ona eşlik eden varlık olarak yer alıyordu. Eserlerimde de bana eşlik eden bir imge olarak izleyiciyi anlatıyor. Böylece çalışmaların içine kendimi de dahil etmiş oluyorum. Merdiven, hayallere ulaşmak için verilen çabayı temsil ediyor. Gözleri çok kullanıyorum. Yaşanmışlıkları anlatıyor. Pencereyse içe bakış, gerçekle gerçek olmayan arasında bir kapı.

 

Genellikle kadın ağırlıklı çalışmalar görüyoruz. Bunun açıklaması nedir?

Genellikle bir temam oluyor, yolculuk, aşk hatta savaş gibi… Eserlerin merkezinde de kadın figürü yer alıyor. Dönem kadınları, dönem mimarisi gibi zaman esprisi içinde kullandığım figürler var. Bununla da aslında geçmiş ile günümüz arasındaki bağ kurmaya çalıştığım soyut kavramlar arasında kadının daha etkili olduğunu vurgulamak istedim. Viktorya dönemi kadını, o dönemin estetik değerlerini taşıyor mesela.

O zaman da kadın sorunlarının olduğu ve bu sorunların hala devam ettiği gibi ufak göndermeler de var altta yatan.

Peki, bu kadar çok imgeyle oluşan bir çalışmanın tamamlandığına nasıl karar veriyorsunuz?

Aslında ne zaman biteceği konusunu ben de tam bilmiyorum. Bir hikaye bitse de diğer çalışmada devam ediyor. Boş bir sayfa düşünün. İmgeleri de kelimeler olsun. O kelimelerle boş sayfada cümleler yazıyorsunuz, hikayeler kuruyorsunuz. O tabloya sığmadığı yerde yeni bir resme başlıyorsunuz. Bir araya geldiğinde hepsi bir bütün oluyor.

 

İMGELER İÇİN SÖZLÜK OLUŞTURDUM

Hikayeler ve masallar aslında çok karmaşık. Herkesin bambaşka yorumları olabilir. Bunu doğru anlatma kaygısı oluyor mu?

Eskiden bu hikayeleri anlatmıyordum. Sergilerde gözlemliyordum. Herkes farklı hikayeler oluşturuyordu. Hoşuma da gidiyordu. Sonra anlatınca insanların daha çok dikkatini çekip içinde daha çok olduklarını fark ettim. O yüzden de o gün bugündür hikayeleri anlatıyorum. İmgeler sözlüğü bile oluşturdum. Soruyorlar neden bulutlar var filan gibi…

 

O zaman biz de soralım; bulutlar neden var, ilk kişisel serginiz neden “Bulutlarda Gezinti”?

Hikaye bulutların üstünde dönüyor. Serginin adı bu nedenle Bulutlarda Gezinti. Gezinti dedik yolculuk demedik. Çünkü yolculuk uzaklara yapılan bir eylem. Gezinti daha içsel daha yakınımızda olan bir eylemi gerçekleştirmek demek. Hepimizin içinde bir hikaye var. Bunu anlatmak için de adını böyle koyduk.

Serginin ardından yeni hikayelerle başka çalışmalar olacak mı?

Hikaye bitmiyor. Onları bir araya getirecek yeni hikayeler oluşuyor. Bunların sunumları ve formatı farklı olabilir. Video animasyon ve baskı formatını bu sergide gördük. Bundan sonra 3D modellemeler, heykeller üzerine kurgular yapmaya başladım. Bunlar devam edecek. Farklı disiplinlerle de işler gelecek.

Mevcut serginin bir de sanal hali yapıldı. Siteye girdiğinizde yapay zeka sizi karşılıyor ve aslında serginin amaçladığı sorgulama için bu tanıtım da bir zemin hazırlıyor gibi…

Var olan sergimize dijitalde de onu gezebileceğiniz bir ortam oluşturdum. Aslında biraz daha günümüz ile ilgili sorgulamalar yapmak istedim. İçinde yaşanabilir bir teknolojinin varlığını kabul etmemiz gerek. Her şey sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklikte. Hayatımız dönüşüm içinde. Bunun için sergimin sanal yansımasını oluşturup gerçekle gerçek olmayan arasında sorgulama yapmak istedim. Teknolojiyi kendi yararımıza kullandığımızda güzel şeyler olacak. Sanat da bu gelişmelerden faydalanacak. Dolayısıyla hem teknik hem de sunum olarak dijital bir dil, bir bütünlük olsun istedim.

Durmuş Bahar, Süleyman Demirel Üniversitesinin ev sahipliği ile TEDxSDU etkinliğinde Sanat ve Yapay Zeka üzerine konuşurken.
Sanatçı, “Yılın Mimar Sinanları” ödül töreninde resim dalında ödülünü alırken eşi ve oğlu ile birlikte.