Temmuz27 , 2024

2. Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’na katılan sanatçılar anlatıyor…

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Çalıştaya katılan sanatçılar için birer haftalık bu süreç nasıl geçti?
Deneyimleri nelerdi? Şimdi söz onların…

Ahmet Yeşil:

Senur Hanım’a ve Denizhan Bey’e Arnica Art Land Sanat Çalıştayı için çok teşekkür ederim. Sanatın topluma yayılması için çok önemli olan bu çalıştay, Mersin’e de çok büyük katkı niteliğinde. Gerçek bir sanat kültür kenti olmak için sanatı toplumsal yaşamın içine yani her alanına, her anına heyecan ve coşkuyla indirmek, bunu yaşamın kaçınılmaz bir şekilde bağlı olduğu atmosfer kılmak gerekir. Böylelikle sanatçı kenti olmaktan sanat kenti olmaya geçilebilir, bir sanat toplumu yaratılabilir.
Bu nedenle Arnica Art Land Projesi, sanat çalıştayı olmasının yanı sıra sanat okuryazarlığını artırmaya yönelik hedefiyle de çok önemli. Çünkü sanat, toplumları dönüştürücü bir etkiye sahip.

 

Akın Ekici:

Böyle bir yerde doğada, sizlerle sanat çalıştayı gerçekleştirmek çok keyifli. Alıştığımız çalışma ortamlarının dışında bir yerde çalışıyoruz. Ben hep müzikle çalışırım. Bu müzik (doğadaki sesleri kast ediyor) her şeye bedel! O nedenle başka şeye ihtiyaç duymadım. Bana çok iyi geldi burası. Doğadan besleniyorsunuz, beyniniz farklı çalışıyor. İlhamınız farklı hareket ediyor.

 

Alireza Mojabi:

Çok teşekkür ederim, her şey harika. İranlıyım ve birçok sanat çalıştayına katıldım. Bu çalıştaya katılmak benim için çok harika bir fırsat oldu. Yeni dönem eserlerimden birini yapıyorum burada.

 

Anahita Ghazanfari:

Bu çalıştay, özellikle yabancı olarak başka ülkede katıldığım bir etkinlik olarak bana buradaki sanatçılarla bir arada olma, onlarla konuşma ve onlardan öğrenme fırsatı verdi. Bir yere gittiğimde resim yapmak için o bölgenin benimle iletişime geçmesine izin veririm. Buraya gelince buranın ruhunu hissettim, o ruh bana dokundu. Buranın bir dili, lisanı var gibi. Sanki daha önce buraya gelmişim gibi hissettim. Resmim de böyle oluştu. Senur Hanım’ın sözlerinden çok etkilendim. Babasının en sevdiği kırmızı ve yeşil tonlarını resmimde gördüğünü söylemişti. Ben de buranın tüm çevrenin ruhunu aldım. Bu bana çok enerji ve doğru yolda olduğum hissi verdi.

 

Aslıhan Kaplan Bayrak:

Bu ortamda çalışmak, tanıdığım ve yeni tanıştığım arkadaşlarla bir arada olmak, o sinerjiyi hissetmek güzel. Sanata değer verilen bir ortam hepimizi geliştiriyor. Buradaki meşe ağacından, güneşle birlikte renklerin değişmesinden çok etkilendim. Onları da resmime yansıttığımı düşünüyorum. Birebir bir şeyi tanımlamayı tercih edenlerden değilim. Kendi gördüklerimi yansıtmaya çalıştım.

 

Atilla Atala:

İlham verici ve sanata yönlendirici harika bir ortamdayız. Bu ortama tüm çalışanların katkısı ve diğer sanatçı arkadaşlarla oluşturduğumuz sinerji, bizim için çok mutluluk verici. Sanat üzerine konuşma ortamı açısından da çok güzel bir çalıştay. Senur Hanım’dan tüm çalışanlara kadar herkes hakikaten koştura koştura görev yapıyor. Burada çalıştığım portre, Tarsuslu Aratos, tam bu toprakların bir figürü. MÖ 315 – 240 yılları arasında yaşamış, Tarsus’ta doğmuş, filozof, matematikçi, astronom. Bu toprakların figürü olduğu için Aratos’u çizmeyi tercih ettim.

 

Ayşe Günay:

Ormanda, bir sanatçı için çok fazla esin var. Dış etkenlerden soyutlanarak çok rahat çalışabiliyorum. Yaratılan çok özel bir ortamdayız, çok teşekkür ederim. Tekstil malzemesi bana çok yakın. Diğer kumaş yüzeyleri de kullanıyorum ama tül öne çıkıyor. Burada bir kaftan soyutlaması var. Çok güzel bir geometrisi var kaftan formunun. Geometrik bir biçim olarak onun olanaklarıyla oynamak bana çok keyif veriyor.

 

Bahar Kocaman:

Tüm arkadaşlar adına da söylüyorum, huzurlu sakin bir çalışma ortamı. Çok sevdim burayı. Davet için çok teşekkür ederim. Çalışmak için çok huzurlu, güzel bir yerdeyim, çok mutluyum. Buranın da mutlaka bir yansıması olacak resmime. Eserim, buraya özgü bir çalışma olacak.

Başak Canher:

Bu çalıştay, sanat adına, sanatın Anadolu’ya Türkiye’nin her yerine yayılması adına çok önemli. Bu nedenle Senur Hanım çok güzel bir adım attı, umarım daim olur. Sanatın pek çok disiplinlerinde çalışan bir sanatçıyım. Bu kadar ressamın içinde olmak, arının bal kovasının içine düşmesi gibi oldu benim için. Bunun için çok teşekkür ediyorum. Doğanın içinde olup da doğadan form yaratmamak mümkün değil. İçimden bu ağacı yapmak geldi.

 

Çetin Bilgin:

Şimdiye kadar birçok çalıştaya katıldım. Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’nda bir şey gördüm. Hedeflerini görünce bu işin gerçekten girdiğim çalıştaylardan uzun nefesli bir proje olduğunu anladım. Başarının sırrı sürdürülebilirlik. Bunu anlamaktan uzak, günü kurtarmaya yönelik popülist yaklaşımlar oluyor. Hepsi balon gibi sönüyor. Sanata yatırım bu değil. Bu uzun vadeli bir koşudur. Ciddi bir işin içinde olduğum için sevinçliyim, mutluyum. Hiç yabancılık çekmediğimiz güzel bir ortamda çalıştık.

 

Elena Grin:

Böyle bir organizasyona yurt dışından sanatçı çağırmak için çok cesur olmak lazım. İnsanların birbirinden ayrıldığı, izole edildiği bir dönemde sanat bizi birleşmeye çağırıyor. Bu güzel ortamda, doğanın ortasında güzel insanların içinde her şey çok güzel. Konumuz serbest olduğu için buraya gelmeden önce tarihi özellikleri araştırdım. Burayı buldum. (Antik Dönem’de Dağlık Kilikya sınırları içinde kalan Kanytella, bugünkü adıyla Kanlı Divane, Mersin’in Erdemli ilçesinde yer alan bir ören yeri.) Resmime doku vermek için buranın mermer tozunu kullandım. Yaptığım tablo ile bu toprağın mermeri bir araya geldi.

 

Erol Batırbek:

Mersin ve çevresi için bu çalıştayı çok önemsiyorum. Umarım gelişerek, olgunlaşarak yeni yeni deneyimler kazanarak devam eder; yukarıdan aşağıya doğru tabana yayılarak devam eder ve başka kentlerde girişimcilere, sanat sevdalılarına ciddi bir ilham kaynağı olur, cesaret verir. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Burada bildiğim ama ilk kez karşılaştığım dostlarımla bir araya geldim. Genelde figür ağırlıklı çalışırım. Çok desen çizen bir sanatçı geleneğinden geliyorum. Büyük kentlerde metropollerdeki yaşamı yapıyorum. Ancak çalıştayda, buraya özgü bir resim yapmak istedim. Belki 20 – 25 senedir yapmadığım bir peyzaj yaptım. Karşı tepelerden esinlenerek bir resim yaptım.
Gizem Enuysal: Şehirden sonra burada olmak çok güzel. Geniş alanları görmek, kuş sesi duymak gerçekten nimet bizim için. Burada olduğum için gerçekten memnunum. Genç, güçlü bir kadın figürü yapıyorum resmimde. Davet için bu ortam için herkese çok teşekkür ederim.

 

Habip Aydoğdu:

Birlikte olmayı düşlediğim ama ne zamandır bir araya gelemediğim arkadaşlarımla birlikteyim. Yeni sanatçılarla da tanışıyorum. Bize sağlanan olanaklar, konukseverlik ve çalışma ortamamız çok iyi. Ben yalnızlık insanıyım, yalnız çalışmayı seviyorum. Zaman zaman böylesi çalıştaylara da katılıyorum. İyi değerlendirilirse çalıştayların sanatseverler ve kurum için emek verenler için katkısı olacağını düşünüyorum.

 

Hakan Bayer:

Böyle bir organizyonu hayata geçirenlere çok teşekkür ederim. Burada yaptığım eser de, daha önce yapmış olduğum resimlerin devamı, doğada var olmayan biçimlerle var olan biçimlerin iç içe geçmesi. Aslında etkileşimi değil de birbirini itmesi.

 

Hasan Basri İnan:

Genç sanatçılar olarak bizlere böyle bir olanak verildiği için çok teşekkür ederim. Çok şanslıyız; kıymetli hocaların yanında kaldık, sohbetlerine katıldık. Hayatımın en nadir anlarını yaşadım. Yağlı boya tekniğinde eserler yapıyorum. Kendime özgü, kuru fırça tekniğim var. Tek bir rengi aça aça kullanıyorum. Normalde kilim motifleri, İznik çinileri, Selçuklu çinileri kullanıyorum. Burada böyle bir portre yapıyorum.

 

Hayri Ağan:

Burası çok güzel, bir arada resim yapmak çok kıymetli. Hepimizin farklı karakterleri var. Eğilimlerimiz farklı. Bende daha temel olan resmin çıkış noktası olan desenle hareket etmek istedim. Beni çok etkileyen iki nesneden yola çıkmak istedim. Biri arkamızda gördüğümüz meşe ağacının gövdesinin katmanlar halinde bulunması. Bir taraftan da ona zıt, daha insan yapımı, mekanik ve endüstrileşmeyle birlikte yapay olanı (traktör) bir araya getirmeye çalıştım.

 

Hervé Constant:

Burada olmak, sevdiğin bir şeyi, dikkat dağıtan unsurlar olmadan durmaksızın yapabilmek. Kazablanka’da doğdum, Fransız vatandaşıyım. İngiltere’de yaşıyorum. Çok fazla seyahat ediyorum. Resimlerin izleyenle diyalog kurması önemli. Birçok insan her şeyin söylenmesini istiyor. Bu biraz kolaya kaçmak. Oysa bence görmek, bakmak, üzerine düşünmek önemli. Burada iki tuval arasında gidip gelerek çalıştım. İkisi arasında bir diyalog var gibiydi. Birinde doğadan ilham aldım, biraz sembolik. İkincisi ise bir labirent. Siyah beyaz başlamak istedim ama sonra nedense renkliye döndü.

 

Kemal İskender:

Senur Hanım’a ev sahibi olarak, Denizhan Bey’e de küratör olarak teşekkür ederim. Ben böyle bir şey hayal etmiyordum! Her ne kadar resmini gördüysem de böyle bir şey hayal etmiyordum! Şaşırdım doğrusu, memnunluk açısından şaşırdım. Buradaki planda hiçbir aksama yok. Organizasyon mükemmel. Bu çalıştayın etkisi zamanla ortaya çıkacak. Sanatçıları da cesaretlendirecek bu.

 

Khayyam Zedan:

Bir sanatçı olarak doğanın içinde çalışmak büyük bir fırsat. İnsan ve doğa arasındaki ilişki üzerine düşünüyorum. Ağaçlar, böcekler, bu dünyayı paylaşanlar, birlikte yaşadığımız tüm canlılar hayatımızla ilgili. Her zaman duvarlar arasında çalışıyoruz. Şimdi özgür hissetmek, böcek seslerini duymak istedim.

 

Kiki Afrdita:

Burada olmaktan çok mutluyum. Bu benim için buradan ilhamla yaptığım bir resim oldu. Çalıştığım talaşı, kentim Üsküp’ten getirdim. Buradan, bu bahçeden de bazı malzemeler aldım.

 

Melik İskender:

Harika bir yer! Bu davet için çok teşekkür ederim. Ayrıca sanatçıların bir araya gelip etkinlikler yapması sanat ve kültür açısından çok güzel sonuçlar veriyor.

 

Mustafa Yüksel:

Arnica Art Land’in bu çalıştayla Türk sanatçılarına verdiği destek güzel. Keyifli bir ortamdayız. Heykelim, görme ve görmenin optik ile ilişkisinde nesnenin nasıl görülebildiğine dair. Konu da Tahsin Yücel’in Ben ve Öteki adlı kitabından geliyor… Benim yorumum da bu. Bazen bir şeyleri net görmek insan hayatında bazı şeyleri sertleştiriyor.

 

Nedret Sekban:

Sanat tarihinde 19. yüzyılda Barbizon ekolü vardır. O dönem ustalarını çok severim. Burayı da Barbizon kasabasına, oranın dağlarına, ormanlarına benzettim. Geldiğimizde buranın ruhunu, hikayesini dinledim. Yaptığım resmin de bu bölgeden olmasını istedim. Çünkü insan bulunduğu yere, mekana zamanı bağlamak ister… Kral Davut’un cariyesi Susanna’nın resmi, bütün sanat tarihi boyunca hemen hemen 20. yüzyılın başına kadar yaşayan birçok ressam tarafından yapılmıştır. Konusu, banyo yapan Susanna’yı gözetleyen ihtiyarlardır. İhtiyarlar da Davut’un generalleri. Susanna onları şikayet edince Davut da kellelerini uçuruyor. Bu konu sanat tarihinde türlü şekilde yorumlanmış. Ben de günümüze uyarlamanın yoluna bakıyorum. Burada (tuvali gösteriyor) kitap okuyan bir kadın var. Onu gözetleyen bir figür var. Ama uzaktan seyrediyor… Susanna figürü 19. yüzyıla, ustalarıma selam olsun istedim.

 

Onur Çetin:

Arnica Sanat Çalıştayı’nın biz gençlere de yer vermesinin, ileriki süreçlerde üst düzey boyutlara yansıyacağını görüyoruz. Olanakları çok güzel. Resim yapmak için antrepo tarzı yerlerin olması rahat çalışmak için olanak sağlıyor.
Resmimin ilk aşaması genellikle spontan bir şekilde zemin hazırlayarak gelişiyor. Ardından resmimin içine figürler dahil oluyor. Bu figürler şu son zamanlarda yer etmeye başladı, son 10 – 15 resmimde. Biraz toplumsalcı bir yaklaşım olmaya başladı, kendi resmimin içinde.

 

Parisa Nami:

Her zaman doğayla beraber çalıştığım için doğanın kendi malzemeleriyle burada çalışmak daha çok keyif veriyor. Malzemeyi kokluyorsun, hissediyorsun, bakıyorsun. Sanatçı için daha yaratıcı oluyor. Doğadan alıp atölyede çalışıyordum. Burada ise kullandığım ağaç buraya ait ve aynı yerde çalışıyorum.

 

Pelin Özgöçen:

Bu dönem doğa ve figür üzerine yoğunlaşarak çalışıyorum. Böyle bir ortamda olmak öncelikle besledi beni. Renkler, hava, buranın atmofseri, koku, eser ve bakış açımla tam örtüştü. Sanatçılarda doğaya sığınma hali var. Ne kadar büyük kentlerde, sıkışık bir hayat yaşasak da karmaşanın içinde küçük duraklar, nefes alma alanları buluyoruz. Doğa bir sığınma ve arınma yeri.

 

Rashad Mehdiyev:

Büyük bir şirket sanat ile ilgili imkan yarattı. Bu bizi çok rahatlatıyor. Bu mekanın özü ve etraf çok güzel. Ressamlarla konuşmak, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi hocaları ile konuşmak çok güzeldi. Burada yağlı boya çalışıyorum. Burası çok ilham verdi, buranın manzarasını yaptım.

 

Rena Amrahova:

Bu çalıştayların sanata büyük faydası var. Sanat insanlığa, dünyaya güzel mesajlar veriyor. Türkiye’de çok çalıştay olmasından mutluyum. Azerbaycan’dan geldim. Ama aynı zamanda Yakındoğu Üniversitesinde de çalıştığım için KKTC’yi de temsil ediyorum. Burada farklı ülkelerden sanatçılarla bir arada olmak çok güzel. Benim eserlerimde en önemli konum, insanlık. Bir bütün olarak görüyorum insanlığı. İnsanlar birleşmeli ve birlikte güneş, ışık getirmeli dünyaya. Sanatçılar da bunun bir parçası.

 

Resul Aytemür:

Ben bu çalıştaya katıldığım için çok memnunum. İstanbul’da Beyoğlu’nda yaşıyorum. Oranın kaosu vardır, insanları, kalabalığı. Burada bir rahatlama oluyor. Peyzaj yapıyorum. Bu benim için önemli. Ben gittiğim çalıştayda, oradan resim yapıyorum. Buranın müthiş bir peyzajı var. Ben renkçi bir ressamım. Doğada gördüğüm şeyleri yorumlayarak yapıyorum. Hemen hemen ilk defa burada peyzajın karşısında görerek resim yaptım. Normalde dışarıdan beslenip atölyeye girip yorum yaparak resim yapıyorum. Burada tersi oldu, açık havada bakarak yorum yaparak yaptım. İstanbul’a gittiğimde de peyzaj yaparsam buradan iki üç peyzaj yapacağım.

 

Selçuk Yılmaz:

Çalıştayların bizim için çok büyük önemi var. Özellikle kamusal alanda yapılan çalışmaları mesleki açıdan sosyal sorumluluk projesi olarak görüyoruz. Halkın heykelin yapım sürecine şahit olması, eserleri görmesi önemli. Eserler müzelerde kapalı alanlarda oluyor. Ama bu tür etkinliklerle her tür üretim aşamasını izleme, görme ve tanıma şansı oluyor. Uzun süredir çalıştığım Kuşlar serisi var. İlk Göçmen Kuşlar diye çalıştığım bir eserim vardı. Berlin’de Türk Büyükelçiliğinin önüne yaptığım bir çalışmaydı. O süreden sonra zaman zaman kuşları simgeleyen, göçmenlik kavramını irdelediğim bir konu. Bir de simurg hikayesi ile düşündüğüm bir konsept. Simurgdaki o insanın kendine yaptığı yolculuğun bir anlatımı.

 

Sema Özevin:

Burada birçok tekniği bir arada kullanarak çalışma yapmayı planladım. Transfer tekniklerini kullanarak çok katmanlı bir üretim yapmayı tercih ediyorum. Ortalama dört katmanla finale ulaşacağım. Üç çalışma yapıyorum, triptik. Fotoğrafı beze bastırdım. Yine kendi uzun pozladığım tekniklerle ürettiğim bir görüntü bu. Fotoğraf, video ve resim alanında işler üretiyorum.

 

Serap Atala:

Çalıştaya katılan sanatçılar çok önemli. Güçlü ressamlarla bir arada olmak güzeldi. Gençler için de çok önemli. Çünkü burası bir sinerji ortamı. Bu çalıştay bence amacına gerçekten ulaşıyor. Doğa çok güzel. Ben de resimlerimde doğadan beslenen bir insanım. Zaman ve mekan belirtmeden resimler yaparım ama doğa konumdur. Eserimde masalsı bir atmosfer yaratmak istiyorum. Burası o masalsı atmosferi yaratmak için güzel bir ortam.

 

Serap İskender:

Gelmeden önce Denizhan Bey anlatınca “Tam bana göre” demiştim. Gerçekten muhteşem bir yer. Sanatçılar birbirlerini tanıyorlar ama birebir ilişki kurmadıklarımız vardı. Onların kaynaşması, fikir alışverişi yapmaları güzel bir şey oluyor. Aramızda hocalar var, onlarla diyalog kurmak çok iyi oluyor. O bakımdan bize çok katkıları oldu.

 

Seyyit Bozdoğan:

Çeşitli illerden çalıştaylara katıldım. Burası daha farklı bir yer. Bir de Adanalıyım, Torosların çocuğuyum. Buradaki dağları görünce, çok mutlu oldum, coştum, çocukluğumu hatırladım. Çalıştayda ressamlar birbirlerini endirekt etkileyebilir. Büyük ressam, küçük ressam meselesi yoktur. Büyük ressam da diğerinin kullandığı renkten ilham alabilir. Genç kuşak da hocaların yaptığı biçimlerden, resmini nasıl yavaş yavaş oluşturduğundan örnek alabilir. Çünkü başka bir yerden bakarak görebileceği bir resim çalıştayı olmaz.

 

Songül Canerik:

Doğayı sevmeyen yoktur ama doğa sanatçılar için ilham kaynağı. Figür resmi yapsanız bile doğa her zaman vardır resminizde. Burası da çalışma yapmak için harika bir yer. Genellikle portre çalışmayı seviyorum. Peyzaj da seviyorum. Buraya gelince böyle bir şey çıktı. Doğa ile portre; bakalım nereye varacak.

 

Suheil Baddor:

Burada olmaktan çok mutluyum. Ailem gibi hissettim. Dünyanın her yerinde, birçok çalıştaya katıldım. Burada herkes çok mutlu, Arnica Art Land’e ve düzenleyenlere herkese teşekkür ederim.
Ben “bekleme” üzerine çalışıyorum. Herkes bekliyor… Kadınlar hayatın her alanında büyük yere sahip. Burada müzik ve kadınları bir araya getirdim.

 

Svetlana Stephanova:

Burada çok büyük bir deneyim var. Her şey çok güzel. Hem sanatımızı gösterebiliyoruz hem başka sanatçılardan öğreniyoruz. Görüş alışverişi yapıyoruz. Üst düzey bir organizasyondu gerçekten. Siyahtan beyaza bir teknik yapıyorum. Dokulara önem veriyorum. Burada enerjiyi kullanıyorum. Boyaların enerjisinini yani ve her seferinde bir şeyler buluyorum.

 

Şevket Sönmez:

Özel bir teknik yapıyorum; ışıkta anlam ve form değiştiriyor. Burada görülen gri alanlar resmin en açık alanları haline geliyor. Gri üzerindeki transparan daireler de resmin en koyu alanları oluyor. İlk bakışta gördüğünüz resim ile sonra çektiğiniz arasında anlam farkı da olabiliyor. Bir çeşit göz oyunu ama resmin manasını değiştirmek için de kullanıyorum. Bazen değişik katmanlar halinde transparan tüller üzerine yaptığım resimler oluyor.

 

Ünal Kuş:

Kafa kafaya vermiş iki genç kızın resmi üzerine çalışıyorum. Biraz ekspresif ve gerçekçi biçimlerden oluşan yüzler… Bu süreçte daha çok portreye ağırlık verdim ama genellikle figüratif işler yapıyorum. Hatay’dan geldim. Arnica Art Land’e davet edilince tabii ki mutlu oldum. Bu çalıştayın daha da gelişerek Mersin ve Türk sanatına güzel şeyler katacağına eminim.

 

Vahid Novruzov:

Dünyanın ekonomik, politik ve iklimsel olarak zorluklar yaşadığı bu dönemde sanata değer vermek büyük bir şey. Sanatçıya destek demek, ülkeye destek demek. Geçen yıl da gelmiştim. Ben çok sempozyuma katılıyorum, yurt içinde ve yurt dışında. Üst düzeyde bir organizasyon bu.

 

Veysel Günay:

İki şey var; ilki buranın doğası ve atmosferi, ikincisi burada genç sanatçı arkadaşlarla oluşan atmosfer. İkisi bir arada. Her biri de kendi başına çok değerli, ilgi çekici. Sanatçıların arada bir beraber olması, sohbet etmesi hatta tartışması sanat adına faydalı ve güzel şeyler. Bu etkinlikler sanatçıların kendi bireysel denemeleri için fırsat oluyor. Sanat zaten tümüyle deneme, kuralı yok.

 

Yalçın Gökçebağ:

Bu çalıştayı böyle düşünmemiştim. Hep alıştığımız mekanlar var. Çeşitli yerlere gittik. Fakat böyle bir yaylaya, çok güzel bir ortama gitmemiştik. Çalıştayların önemli bir katkısı da yeni dostluklar kazandırmaktır. Yabancı ülkelerden gelenlerle de haşır neşir oluyoruz. Ayrı bir iletişim sağlıyor. Kendi sanatımızı oralarda tanıtma imkanı oluyor. Türkiye’den gelen ressamlar olarak eski günlerimizi yad ediyoruz. Güzel bir arkadaşlık dostluk ortamı oldu. Benim lakabım Anadolu ressamıdır. Ben Anadolu’da her yeri gezdim, TRT’de kameraman olduğum dönemde. Kendime özgü bir kompozisyon stili ile resim yapıyorum. Buraya da köylüleri yapacağım.

 

Yasemin Yar:

Burada ortam şahane. Doğa ile birlikteyiz. Resim yapmak için mükemmel bir ortam. Topraklanıyoruz bir yandan, bir yandan çalışıyoruz ve başımızı kaldırdığımızda yaptığımız resme benzer bir manzara ile karşılaşıyoruz.

 

Zekiye Sarıkartal:

Benim için olağanüstü bir yer, hayalimdeki ortam. Uzun süredir bitkilerle, özellikle çiçeklerle ilgileniyorum. Çiçeklerin sunduğu ilişkiler, görüntü dışında kokuları, yaparken belki kokuyu da işin içine dahil edebilme arzusundayım. Maksat sadece canlı ve güzel görüntüsü olan çiçekler değil, natürmort, ölü doğa diye tanımladığımız türün o geçiş süreci. Tomurcuktan itibaren solmaya, ölüme geçişi ve yeni yaşam belirtilerini taşımasıyla ilgileniyorum. Bir nevi hayat döngüsü yani.

 

Zeynep Yazıcı:

Harika bir çalıştay! Geçen yıldan takip ediyordum, bu yıl gelmem mümkün oldu. Bu harika ortamda sanat üretmek çok kıymetli. Her sanatçı için aynıdır emimim ama benim için en önemli olan şey, özgürlüğümü hissetmek. Çünkü doğa resmen fısıldıyor. Yaptığım aslında koniler hayatın döngüsü gibi. Hayatta her renkte insanlar, karakterler, çeşitlilikler… Ana renkleri birbirine harmanlayarak desenleri yapıyorum. Tablolarımın ana özelliği içinde figür olması, bakan insan da merak etsin, bu nedenle çok katmanlı, keserek bir doku oluşturmaya çalışıyorum.