Aralık9 , 2024

Kainatın dilini geometrik desenlerle okumak

İlgili Yazılar

Bir mimarlık ve sanat arşivi: Şehrin panoları

Kolektif bütünlüğün birer estetik simgesi olan seramik-mozaik panolar; Türkiye’de...

Çağdaş sanatta nefes alanı: K2 Güncel Sanat Merkezi

K2 Güncel Sanat Merkezi, Avrupa Birliğinden Mardin’e, Çanakkale’den Hatay’a...

“Çağdaş sanatı anlamak, eleştirel düşünme becerilerini geliştirir”

Sanat danışmanı, sanat yazarı, sergi küratörü ve sanat eğitmeni...

“Çağdaş sanatçı, toplumun teorisyenidir”

İran asıllı çağdaş minyatür sanatçısı Arya Kamalı, İzmir’de kendi...

Sinema dünyasının ortasında Kalkütalı bir komple sanatçı

Sinemayla dopdolu yirmili yaşlarım geri gelmese de eski...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Geometri denince akla matematiksel kavramlar gelse de bilimin ve sanatın buluştuğu noktada geometrik desenler bambaşka derinlikleriyle karşılıyor sanatseverleri. İslam Sanatı Geometrik Desenler Uzmanı Serap Ekizler Sönmez, “Geometrinin derinleştikçe açtığı kapıların bitmediğini fark etmek ve bunu her seferinde merak ederek çalışmaya oturmak gizemli bir yolculukta olduğumu hissettiriyor” diyor.

SÖYLEŞİ: BELKIS KAMUT AKTÜRK

Son zamanlarda daha çok ilgi çeken ve bilim ile sanatın buluştuğu, eşsiz bir görsel zenginlik unsuru olarak karşımıza çıkan geometrik desenler, çok kıymetli tarihi bir zenginliği de içinde taşıyor. Geometrik desenlerin en bilineni, Selçuklu Yıldızı olarak adlandırılan sekiz köşeli yıldız. Bu desen Fas ve İspanya gibi İslam diyarlarında da çok yaygın, ancak İslam öncesi dönemlerde Roma villalarında da görüyoruz. Bir başka desen de altı köşeli yıldız, ki o da iki üçgenin birbirine geçmesidir. Daha çok Davut Yıldızı ya da Davut Kalkanı olarak tanınıyor ve sembol olarak kullanımı MÖ 1000’lere dek uzanıyor. Kimine göre Antik Mısır medeniyetine ait bir dini sembol olan bu yıldız, kimine göre de Süleyman’ın mührü. Hinduizmde de karşımıza çıkıyor, Osmanlı’nın son dönem tarikat tarihi kitaplarında da. Eril ve dişil unsurları barındıran, şeytani ve rahmani unsurların yer aldığı desenlere Barbaros Sancağı’nda ve tılsımlı gömleklerde de rastlanıyor. Peki, geometrik desenler niye önemli? Sanat, bilim, zanaat nerede iç içe geçiyor? Geçmişten bugüne kurulan köprü, geleceğe nasıl uzanır? Bu soruların cevabı için İslam Sanatı Geometrik Desenler Uzmanı Serap Ekizler Sönmez ile buluşuyoruz. Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde lisans eğitimini tamamlayan Serap Ekizler Sönmez, üniversitedeyken başladığı ressam İlhami Atalay’ın atölyesine 12 yıl devam etmiş. Ardından sürrealist ressam Erol Deneç’ten dersler almış. Resme ilgisi ağır basınca da kimya sektörünü bırakarak 2003’te atölyesini açmış. Sanatçı, İslam tarihi ve mimari eserlerine, İslam sanatında geometrik desenlere merak salınca konuyu araştırmaya başlamış.

Yazarımız Sanat Tarihi Uzmanı Belkıs Kamut Aktürk, Serap Ekizler Sönmez ile derin bir sohbet gerçekleştirdi.

Marmara Üniversitesi SBE İslam Tarihi ve Sanatları Bölümünde yüksek lisansını tamamlayan, Mimar Sinan dönemi yapılarını inceleyerek bu yapılardaki geometrik desenlerin analizlerini içeren kapsamlı bir çalışma hazırlayan Serap Ekizler Sönmez, İslam mimarisinin tarihsel süreçte nasıl geliştiğine ilişkin araştırmalar yaparak önemli eserlerin eskiz çalışmalarını ve desenlerini çizen bir sanatçı. Uluslararası birçok çalıştayda da etkin görev alan Serap Ekizler Sönmez, “Geometri, bir dil olarak kainata kodlanmış. Bu dilin bir grameri var ve bu grameri çözdükçe, anlamaya çalıştıkça aslında evrenin şifrelerini de farkındalıksız bir şekilde çözmüş oluyorsunuz” diyor.

Pek duyulmamış bir ünvanınız var, İslam sanatı geometrik desenler uzmanısınız. Bilinmeyen bir mesleğin önderi gibisiniz. Sohbetimize, “Yaptığınız iş, çalışmalarınız sizin için ne ifade ediyor?” diye başlamak isterim.
Bana gizemli bir yolculukta olduğumu hissettiriyor, mistisizimden bahsetmiyorum. Geometrinin tasarımsal değeri, sonsuza açılan formlar olduğu için biz onu tevhid-i sanat içinde değerlendiriyoruz ama bir taraftan da geometrinin derinleştikçe açtığı kapılarının bitmediğini fark etmek ve bunu her seferinde merak ederek çalışmaya oturmak gizemli bir yolculukta olduğumu hissettiriyor.

Serap Ekizler Sönmez’in “Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili” isimli 3 ciltlik çalışması Ketebe Yayınları tarafından yayımlandı.

Türkiye’de ve dünyada kimler var bu alanda?
Dünyada Jay Bonner, Rajen Astho, Ameet Hindocha, Manuel Martinez Vela, Daud Sutton gibi uzmanlar bulunuyor. Bir elin parmağını geçmeyecek kadar az sayıda analizci var.

SEVGİNİN ROLÜ BÜYÜK

Geometri kendi başına bir alem. Hemen hemen herkesin çok zorlandığı bu alanı nasıl anlatıyorsunuz, sanatta bu kadar sevilen ve takip edilen bir hale nasıl getirdiniz?
İlk zamanlar sadece akademiye odaklanarak çalışmalarımı gerçekleştiriyordum ve bu alanın bir analiz meselesi olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Ancak gençlere nüfuz etmenin yollarını bulmalıydım. Çünkü çalışmalar çok akademik kalıyordu. “Nasıl öğretirim?” sorusunun cevaplarını bulmaya başladıkça analizler de sistematik, daha ulaşılabilir hale geldi ve materyaller geliştirmeye başladım. Cetvel ve pergel konstrüksiyonu ile daha basit çizim yolları geliştirmeye çalıştım. Gençleri ve alanı sevince iki sevdiğiniz şeyi birleştirmiş oluyorsunuz. Sevginin de rolü büyük sanırım. Öğrenciyi, özellikle potansiyeli olanı motive ederseniz bu alanda devam etmesini sağlayabiliyorsunuz. İnsanların motivasyonu için para kazanacak olması etken. Öyle bir şey vadedemiyorsunuz, dolayısı ile gençleri bu alanda tutabilmek için elinizdeki tek şey sevdirmek.

Aynı şekilde “Mimar Sinan’ın İzinde Geometrik Desenler Atölyesi” isimli çalışması ve “İslam Mimarisinde Hendesi Desenler” isimli çalışması da yayımlandı.

Üniversitede kimya eğitimi alırken ressam İlhami Atalay atölyesine başlamışsınız ve 12 yıl devam etmişsiniz. Daha sonra sürrealist ressam Erol Deneç’ten dersler almışsınız…
Çok bilinçli genç değildim resim yapıyordum, Batı sanatı ve ekspresyonist alanda çalışıyordum. İslam sanatlarına ilgim olmadığı için bilgim de yoktu. Ben kimyayı çok istemeden okumadım. Oradan devam etseydim de mutsuz olur muydum? Zannetmiyorum. Çünkü kimyanın da geometrik desenler gibi farklı alanların birbirine bağlandığı bütüncül dili var aslında.

Çizgi… Bir şey, bir başka şeye dokunarak geçerken geride bıraktığı ince ve uzun iz. Sizin öğrenme biçiminiz de çizgi diyebilir miyiz?
Evet, çocukluğumdan beri öğrenmek için çizdim. Ders kitaplarım resimlerle, çizgilerle doluydu. El hafızası denen şeye inanıyorum açıkçası. Önce resim, sonra geometrik desenler; çizerek bir şeyleri ortaya koymak hayatımın içinde hep var oldu, olmaya da devam ediyor. Nereden ilerlersek ilerleyelim kalemin adeta uzvum gibi benimle birlikte yol aldığı zeminlerde bulunmak bana iyi geliyor.

Uluslararası koleksiyonlarda resimleriniz var, galeriniz de oldu ama sizin için “meslek” olmadı resim. Resim sizin için serüven mi, nefes mi?
Nefes olduğunu söyleyemem, akademik hayatımda ne yazık ki yapamıyorum, özledim ama nefes hissetmedim; demek ki serüven. Resimle ortaya değer koyuyorsunuz ama sürecin kattığı çok şey oluyor. Her şeyden önce etrafımı okumayı, görmeyi öğretti, görme biçimlerinin farklı olabileceğini öğretti. O açıdan kıymetli.

Usta çırak ilişkisi olmadan, bu alanın eğitimini almadan kendinizi eğitme hikayeniz çok etkileyici. Eskiz defterleriniz önce size sonra da ilgisi olanlara yol oldu, değil mi? Bu şekilde kaç kitabınız oldu?
Boyama ve egzersiz kitaplarını saymazsak toplamda altı kitabım var. Birini çocuklar için hazırladım. Bunu önemsiyorum, çocukların seviyesine inerek geometrik desenlere dair farkındalık oluşturmak, öze inmek gibi geliyor bana. Bunun dışında bu kitaplardan biri Eskiz Defterimden Osmanlı Mimarisi. Diğerleri geometrik desenler hakkında. Üç ciltlik Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili kitabım çok hacimli görünmekle birlikte Selçuklu geometrik desenlerine girizgah mahiyetinde. Son kitabım da okuyucuyla yeni buluşan Topkapı tomarı ile ilgili.

Doğada bulunan kristallerin İslam mimarisinde kullanılan motiflerle benzerliği de çok çarpıcı. Türkiye’de, Türkmenistanda, Özbekistanda, Azerbeycan’daki bu desenler beni öğrenciliğimden beri çok etkiler. Yüzlerce yıl önce tasarlanan, uygulanan bu eşsiz desenlerin kristal yapısı ile bağı nasıl biliniyordu sizce?
Geometrik desenleri yapan insanlar, kristal kimyasını biliyorlardı ve ona göre desen tasarlıyorlardı gibi bir sonuç çıkarmıyorum ben. Buradan çıkacak sonuç, geometrinin bir dil olarak kainata kodlanmış olması. Bu dilin bir grameri var ve siz, bu grameri çözdükçe anlamaya çalıştıkça aslında evrenin şifrelerini de farkındalıksız bir şekilde çözmüş oluyorsunuz. Bazen ben, bazı geometrik desenlere “Bu yanlış” diyorum. Ancak insanlar bunu anlamıyor, hatta antipatik de görünüyor olabilirim. Ama oradaki geometrik strüktürün yanlışlığı aslında bilime yapılan bir darbe gibi geliyor bana. Günümüzde yüzey kaplama sistemlerinin kristal kimyası ile sınırlı olmadığı ispatlandı. Shechtman, yarı kristal sistemleri keşfederek 2012’de Nobel Ödülü kazandı. Onun keşfi maddelerin iç yüzünü anladıkça yüzey kaplama sistemlerinin de yenilerinin ortaya çıkabileceğine dair güzel bir örnek.

DİJİTAL DÜNYA VE GEOMETRİ BİRLİKTELİĞİ

Sizce teknoloji yeni desen keşiflerine sebep olur mu?
Yarı kristal sistemlerin keşfi bize bunu söylüyor; bilimin gelişmesi ile yüzey kaplama sistemlerinin de değişeceği muhakkak. Sağlam bir şekilde sırtını geometriye dayayarak teknolojinin gelişmesi, bu alanda yapılacak işlerin yönünü dijital dünyaya çevirecek gibi görünüyor. Özellikle kodlama, yapay zeka gibi alanlara yüzey kaplama sistemleri de yavaş yavaş entegre edilmeye başladı.

Dr. Serap Ekizler Sönmez’e göre bütün bilimler birbiriyle entegre edilebilir. Mesela geometrik desenler ve kalıtım kanunları.Homozigot ve heterozigot alel çiftlerini tanımlamak için kullanılan terimlerdir. İki özdeş aleli (RR veya rr) taşıyan bireyler homozigot olarak bilinir. Farklı alelleri (Rr) taşıyan bireysel organizmalar heterozigot olarak bilinir.

Hollanda’da yaşayan Bilim Tarihçisi Hüseyin Şen, 2013’te ilk Geometrik Desenler Çalıştayı’nı düzenliyor ve siz danışman oluyorsunuz. Resimleriniz sergiye katılıyor ama “Korkuyorum” diyerek sunum yapmıyorsunuz. Bu çalıştayın sizin üzerinizdeki etkisi nasıl oldu?
İnternetin ve sosyal medyanın çok aktif kullanılmadığı bir süreçte, geometrik desen konusunda dünyada uzmanların yaptığı işleri hakkıyla bilmediğim bir dönemdi. Yayınları olan birçok uzman o çalıştaya dahil olmuştu ve kendi bilgi birikimimi, onların bildikleri ile kıyaslayamıyordum. O nedenle cesaretim yoktu, yetersiz olma ihtimali beni korkuttu ve sunum yapmak istemedim. Danışman olmanın ötesinde gözlemci olarak da süreçten çok yararlandım. Kendimi, sunum yapan uzmanlarla kıyaslama şansım oldu ve bulunduğum noktada doğru işler yaptığımı ve gelecek çalışmalarımda daha özgüvenli ilerlememi sağlayan bir çıktı oldu bana o çalıştay.

BİLİMİ GEOMETRİK DESENLER ÜZERİNDE OKUMAK

Geometrik desenler, bu toprakların, bu coğrafyanın hazinesi ancak bilen, gören çok az. Sizce geometrik desenler nedir? Sadece süsleme tekniği mi ya da sanat mı?
Aslında bilim. Bilimin sanatta kendini gösterdiği bir alan ve bu bilimin doğru anlaşılması, İslam bilim tarihi noktasında da anlamlı bir yerde duruyor. Tarih boyunca geometrik yüzey kaplama sistemlerinin gelişmesi, bilimin gelişmesi ile paralel ilerlemiştir. Bu alanda yapılacak sistemli çalışmalar, bizlere bilim tarihini bir de geometrik desenler üzerinden okuyabilme şansını sunacaktır. Malzemenin coğrafyaya göre değişmesi ve uygulama teknikleri ise işin sanatsal boyutu. Bu da doğal olarak zanaat ile ilişkilendirebileceğimiz bir konu.

Dr. Serap Ekizler Sönmez, Viyana Yunus Emre Enstitüsünde 2-3 Mart 2024 tarihlerinde “İki Boyutludan Üç Boyutlu Tasarıma/Anadolu Selçuklu Mimarisinde Geometrik Desenler“ konulu bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Atölye çalışmasında Sönmez, katılımcılara önceden hazırladığı şablonları kullanarak 3D modelleme becerilerini öğretti.

Geometrik desenlerin doğru analiz edilmesi süreci önemli ama yeni tasarımlar için donanım da önemli. Bunun için ne yapmalı?
Eskiden hamilik kavramı bugün ise sistemin büyükleri tarafından fark edilme ve yol açılma meselesi önem kazanıyor. Ben bireysel olarak yapabileceğimi yapıyorum ve çok efor harcıyorum. 15 yıl boyunca da bu alanı inşa etmek için tohum attım, özenle ve özveri ile filizlenmesi için büyük gayret gösterdim. Bunu şuna benzetiyorum şu anda filizlenen narin yapının, çevresel şartlardan korunarak sağlam ve güçlü biçimde, kökleri geleneğe, dalları ise geleceğe bakan yönünün sağlanması için akademik bir oluşum ama aynı zamanda mimarlık ve zanaat alanından kopmadan yapılacak eğitim faaliyetlerine ihtiyaç var. Bunu bireysel olarak kendi gayretimle oluşturduğum Uluslararası Geometrik ve Sanat Okulu İnisiyatifi üzerinden yapıyorum. Geçen sene İTÜ Mimarlık Fakültesinde mimarlar ve zanaatkarlara özel uluslararası bir organizasyonun komite başkanlığını yaptım. Bu alanda çalışanlara, alanın bilim ve bilim tarihindeki yönünü anlatmaya çalıştık, atölyeler düzenledik.

Sanatçı İTÜ Taşkışla’da “Mimarlık ve Zanaat Ekseninde Osmanlı Eserlerinde Geometrik Desenler” başlıklı çalıştayda.

En alıcı gözlerin bile “bir kapı ve kapıdaki bir desen diye” geçtiği desen sizin için bambaşka kapılara açılan yol olmuş. Süleymaniye Külliyesi Camii’ndeki kapıdan bahsediyorum. Siz o esere “İstanbul’dan bir Kündekari Kapının Fısıltısı” dediniz ve gerçekten öyle oldu. Önce size, sizin vasıtanızla da bizlere fısıldadı. Desenin geometrik sürecine eşlik eden ona ait bir bestesi bile var değil mi?
Kapının görseli aslında o kadar zengin durmuyor ama analizini yaptığımda uluslararası çok prestijli bir organizasyon olan The Bridges Mat and Art Org’da sempozyuma kabul aldığında çalıştıkça daha ilginç yerlere gitti. Sempozyum pandemiye denk geldiği için sunumu online istediler. Ben onlara sunum yerine bir video hazırladım. Ses eksikti, sevgili Sedat Anar ve kardeşi Selahattin Anar bu videonun akışına uygun sadece bu desen için özel beste yaptılar, sağ olsunlar. Kapının fısıltısı sürüyor, makalenin ikincisi gelecek.