Temmuz27 , 2024

Klasik Türk Müziğinin efsanesi: Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Herkesin aklında, kalbinde iz bırakanlardandır Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca…
“Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok / Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok / Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok / Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok” sözlerinin bestecisi usta sanatçı, 23 Aralık 2021’de aramızdan ayrıldı. Kuşaklar boyu sevilen büyük sanatçı, 95 yıllık ömrüne 654 beste ile 300’den fazla ödül sığdırdı.

YAZI: BELKIS KAMUT AKTÜRK

Belkıs Kamut Aktürk, en güzel söyleşilerinden birisini yaptığı Alaeddin Yavaşca ile birlikte…

Kimi sohbetine nail olmuştur kimi eserlerine vurgundur kimi sesine kimi de eserlerin hikayelerine. Alaeddin Yavaşca’yı sahnede seyrettiğimde, tam 90 yaşındaydı. Neşesi, içten gülümsemesi ve tüm nezaketi ile eserini okudu, alkışlara memnuniyetini ifade etti. Sahneden indiğinde kendisini tebrik etmeye gelenlere incelikle mukabele etti. Yerine geçti ama ben gözlerimi Alaeddin Yavaşca’dan alamadım. Aklımdan ondan öğrenebileceklerim, sorularım, merak ettiklerim geçip duruyordu. Yanlarına gittim. Eşi Ayten abla ile selamlaştık. Ayten abla benden ve röportaj talebimden bahsetti. “Elbette” dedi ama gülümseyerek ekledi; “Neyimi öğrenmek istiyormuş ki”… Döndü durdu bu soru aklımda.
Herkes gibi ama herkesten daha fazla kıymetli idi bizim aile için. Yavaşca’nın adı çocukluğuma dair anlatılanlar arasındadır. Teyzemin bir hayli sıkıntılı olan gebelik sürecini takip etmiş ve doğumunu da gerçekleştirmişti. Bebeğin doğum anında bileğine yapışması üzerine Alaeddin Yavaşca’nın teyzeme “Bu çocuğu iyi takip edin” demesi aile arasında hep anlatılırdı.
Sesiyle, doktorluğuyla, hocalığıyla, yazdıkları, çizdikleriyle doksan beş yıl yaşadı Yavaşca. Yaşadığı her anın tadını çıkaran ve bunu bize notalarla sunan olağanüstü biri oldu.
Böylesi dolu bir ömre tanıklık etmek için de Maçka’da, adının verildiği sokaktaki evinde 56 yıllık eşi Ayten ablanın da dahil olduğu harika bir röportaj yaptık. Yanlarından ayrılınca aklımda kalan derin izlerden biri de Prof. Dr. Aleaddin Yavaşca’nın, “ömrünüzün aşkla geçmesini” temenni eden bir bilge oluşuydu.

SANATA TUTKUN BİR AİLE
Ailesinden başlamıştı anlatmaya. Vakıfnamesi bulunan bir aileden geliyordu. Hem de 1675 yılında Süleyman Çelebi’nin tanzim ettiği Vakıfname. Ailenin en küçük çocuğu olan Yavaşca, 1 Mart 1926’da Kilis’te doğar. Babası Kilisli Şair Yavaşcazade Sezai Efendi’nin oğlu Hacı Cemil Efendi, annesi Kınoğlu Kadri Efendi’nin kızı Enver Hanım’dır.
Alaeddin Yavaşca’yı en iyi anlatanlardan biridir Hasan Oral Şen, onun çocukluğunu da güzel anlatır. Şen’e göre, “Divanı olan şair bir dede, şair bir amca; güzel sesli bir baba, ud çalıp şarkılar söyleyen abla ve ağabeyler, zamanın bütün gramafon plaklarının içinde bulunduğu zengin bir koleksiyon. Sanata tutkun bu ailenin altıncı çocuğudur Alaeddin Yavaşca.”
Musikimizin geçmişten günümüze uzanan unutulmayacak isimlerinden olan Yavaşca, ilk ve ortaokulu Kilis’te tamamlar. Ardından Konya Lisesine geçer. İlk yılı yatılı olarak burada okuduktan sonra eğitimine İstanbul Erkek Lisesinde devam eder. 1945 yılında birincilikle mezun olduğu okulu, çok önemli olur Yavaşca için.

DEDE EFENDİ’NİN RUHUNUN YARDIMI
Edebiyat hocaları Hakkı Süha Gezgin ve Salim Rıza Kırkpınar, hayatının dönüm noktalarındandır. Hocalarına göre “Şiire tutkun, aruza aşina, kelimelerle hecelere hakkını vererek okur. Diksiyonu olağanüstü, güvenilir, yetkili bir öğrenci”dir.
Öğrenciliği, hayatına hayat katan dönemecin ifadesidir aslında. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1951’de mezun olur. Alaeddin Yavaşca üniversite yıllarında da farklı duruşu ile hatırlanır. Kravatsız gören olmaz. Sınıf arkadaşı Prof. Dr. İhsan Sarıkardaşoğlu, “Daima takım elbiseli ve ceketi düğmeli gezerdi. Kumral dalgalı saçları, yine o devrin modasına uygundu. Kahkaha attığını, yüksek sesle konuştuğunu hiç duymadım” der.
Ord. Prof. Dr. Tevfik Remzi Kazancıgil’in yanında Haseki Hastanesinde ihtisasını yaparak 1955 yılında kadın doğum mütehassısı olur.
Ord. Prof. Dr. Tevfik Remzi Kazancıgil efsane hocalardan biridir. Ona asistan olmak başlı başına güzelliktir ama Alaeddin Yavaşca için olağanüstüdür. Hayatının mucizelerinden birini de bu süreçte yaşar. Hocası Ord. Prof. Dr. Tevfik Remzi Kazancıgil, Dede Efendi’nin “Nice bir aşkınla feryad edeyim” sözleri ile başlayan eserini Alaeddin Yavaşca’dan dinler. Aralarında kurulan bağ, Yavaşca’yı Kazancıgil’in asistanı yapar. Yavaşca’ya göre bu imkanı “Dede Efendi’nin ruhunun yardımı ve aracılığı hazırlamıştır”.

üstte solda, Yavaşca Ailesi, Alaeddin Yavaşca henüz annesi Enver Hanım’ın kucağında bir bebekken annesi, babası, ablaları ve abileri ile birlikte. üstte sağda, Yavaşca Ailesi, Alaeddin Yavaşca genç bir delikanlı iken. O yine annesi, babası, abileri ve ablaları ile birlikte.

MÜZİK VE HEKİMLİK, İKİZ DOĞARLAR
Uzmanlığını aldıktan sonra Askeri Deniz Hastanesi, Zeynep Kamil Doğumevi, Taksim İlk Yardım Hastanesinde çalışır. Şişli Etfal Hastanesi’nde başasistan ve şef muavin olur. Vakıf Gureba Hastanesinin yeri ise özeldir. 1976 yılına dek Kadın Doğum Kliniği Şefi olduğu hastanenin doğum kliniğini kurar. Daha sonra Haseki Hastanesi Kadın Doğum Kliniği Şefliğine atanır. 1985 yılında da başhekim olur.
“Müzik mi hekimliğini besler, hekimlik mi müziğini?” Aklımdaki sorulardandır. Yavaşca’ya göre ikiz doğarlar ve ikisinden de vazgeçemez. Hatta müziğin hekimliğe dahil oluşunun duygusal detayları da olur. Öyle ki kimi anne adayı bebeğinin sesi onun gibi olsun diye göbek bağını kesmesini istermiş.
Selahattin Pınar, şarkılar için “Tenime giydiğim en sevdiğim elbise” dermiş. Yavaşca’ya, “Musiki sizin için ne demek?” diye sormuştum. Ruh yapısının yansıması olduğunu söylemişti.
Herkesin yaşam öyküsü kendine özel ama Yavaşca’nın hayatı çok farklı, yaşadıklarımızın tesadüf olmadığının kanıtı gibi.
Zira Yavaşca’nın musiki hayatı Kilis’te küçük yaşlarda başlar. Henüz 8 yaşındayken Zihni Çelikalp’ten Batı Mûsikisi keman dersleri alır. Müziğe olan ilgisi, sevgisi giderek artar.
Üniversitenin son yıllarıdır. 1950 yılında açılan sınavı kazanarak İstanbul Radyosu’nda solist icracı olur. Elbette bu başarının ardında İstanbul Belediye Konservatuvarı, İleri Türk Musikisi Konservatuvarı, İstanbul Üniversitesi Korosu gibi kuruluşlardaki çalışmaları vardır.
Müzik hayatında faydalandığı, İbnül Emin Mahmud Kemal, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ord. Prof. Dr. Kazım İsmail Gürkan, Yesari Asım Arsoy ve Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay gibi isimlerden mutlulukla bahseder.
Süleyman Erguner, Sadeddin Kaynak, Zeki Arif Ataergin ve Münir Nureddin Selçuk hocalarından bazılarıdır.
Tüm bu kıymetlerin emekleri boşa çıkmaz. Hicaz makamı tutkunu olan Yavaşca, “Suznak-ı Nev” adını verdiği bir makam düzenler. Olağanüstü bestelerde onun imzası bulunur. En büyük müzik formu olan Mevlevi ayininden, Mevlâna Celaleddin’in Acem ayini şerifi muhteşemdir.

solda, Alaeddin Yavaşca, ‘50’li yıllarda bir konser öncesi, sağda, M. Cemil, A. Sami Toker, Y. Bacanos, S. Erguner, C. Çağla ile birlikte

TAM 654 BESTE!
“Besteleri eşsiz birer sanat anıtıdır. Sağlam musiki bilgisini, pınar pınar kaynayan ilahi ilhamlarla birleştirmiş, gönlünde hapsedemediği hassasiyetini ve duygularını nota kalıplarına dökmüş, onları ilahi nağmelerin benzersiz motifleri ile tezyin etmiş ve en güzel birer armağan olarak musiki aşıklarına sunmuştur.” (Amir Ateş)
Tam 654 adet bestesi bulunur. Bestelerinde 33 form, 74 makam, 46 usul kullanır. Üstelik bu bestelerde 159 şairin güftesine yer verir. Çeşitli bestekarlara ait 21 esere aranağme yapar.
Dinlerken, yazarken dahi hayret uyandıran bu denli büyük işlerin sırrını sorduğumda Yavaşca’dan aldığım yanıt; “Maddi bölüm taşımayan, Allah’ın kullarına gönderdiği Kuran-ı Kerim gibi şairlik vasfını lütfettiği ezgiler bizim gibi bestekarlara ilham kaynağıdır” olmuştu.
“Altın gırtlak” ifadesini de ilk defa Alaeddin Yavaşca için duydum. Yavaşca’nın tüm bu özellikleri sıra dışıdır ve bilimsel olarak incelenir. Araştırmaların merkezi Hacettepe Üniversitesidir. Yavaşca’nın sesteki frekans değişikliklerini fark edebilme yeteneği, beynindeki müzikal merkezlerin işitme ve ses organı ile mükemmel uyumu ispatlanır. Kısaca Alaeddin Yavaşca’da “altın gırtlak” bulguları vardır. Profesör unvanının tıp doktorluğundan dolayı olduğunu zannedilir. 1990’da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Profesörlüğüne atanır. Ses Eğitimi Bölüm Başkanlığı yapar. Bu görevini 2005 yılında dek sürdürür. Haliç Üniversitesindeki çalışmalarıyla “ilham hocalığı” yapmaya devam eder. 1991 yılında Devlet Sanatçısı olan Yavaşca’nın çok sayıda üniversiteden fahri doktora unvanı bulunur.
Aldığı ödülleri sorduğunda gülümsemişti yine tüm zarifliği ile. “Çeşitli dallarda 300’den fazla” demişti. Elbette 2008 yılı “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” ve sanat dalında 2010 yılı “TBMM Üstün Hizmet Ödülü”nden de mutlulukla bahsetmişti. Onun için en kıymetlisinin hangisi olduğunu merak etmiştim. Her birinin çok kıymetli ve yeri dolduramaz olduğunu söylemişti.

2021 Aralık ayında vefat eden Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca’nın memleketi Kilis’te doğup büyüdüğü tarihi ev, restore edilerek müzeye dönüştürüldü.

DOĞDUĞU EV MÜZE OLDU
Bu ödüllerin nasıl saklanmasını istersiniz diye sorunca Kilis’te doğduğu evin müze olacağını öğrenmiştim. Müzede Yavaşca’nın demir beşiğinden oyuncaklarına, eserlerinden kıyafetlerine pek çok detayın olacağını heyecanla anlatışı görülmeye değerdi. Değerli Alaeddin Yavaşca’nın bu arzusu 2022 yılında gerçekleşti, doğum günü olan 1 Mart 2022’de “Alaeddin Yavaşca Müze Evi” açıldı.
Tarihin de teknolojinin de tanığıdır Yavaşca. Taş plaktan internete uzanan zamanın yolcusudur. İlk ses kaydını taş plaklara yapmıştır. Daha sonra 25 adet 78’lik, bir tane Long Play, 15 adet de 45’lik plak doldurur. Bu eserlere 4 kaset ve 15 adet CD eklenir.

Üstat için düzenlenen devlet töreninde çok sevdiği, bir ömrü beraber geçirdiği eşi Ayten Yavaşca, onun için yazdığı şiiri göz yaşları içinde okudu.

KALPLERDE OLMAYA DEVAM EDECEK
Yavaşca doğa aşığıdır. Hem portre hem peyzaj çizimleri vardır. Tüm canlılar için eser verir. Çocuklar için yılbaşı şarkısı olmadığını fark eder, hançerelerini zorlamayacak, bir oktavı geçmeyen işlere imzasını atar. Çok sevdiği kedisi Şeker’in ölümünden duyduğu acıyı da şiire döker.
Geçmişin muhteşem namelerini, unutulmaz tınılarını günümüze taşır Yavaşca. Öylesine muhteşem bir iş çıkarır ki 90 yaşında bir çınar olarak söylediği şarkılar ayakta alkışlanır.
Yaptığım en güzel, en neşeli ve en uzun röportajlardan biri olmuştu bu röportaj. Ne çok yeni şey öğrenmiştim ondan, hem insana hem de hayata dair. Böylesi bir beyefendi ile karşılaşmak, uzun uzun sohbet etmek büyük mutluluktu. Üstelik meslek hayatımın en güzel iltifatlarından birini almıştım. Anlattıklarımı ve sorularım dinledi ince, naif bir gülümseme ile, “Yahu evladım nereden biliyorsun tüm bunları, yaşarken yanımda mıydın?” diye sordu. “Çalıştım” diyebildim, “size gelirken çok çalıştım”. Tebrik etti. Bu iltifatı hep kalbimde taşıdım. 23 Aralık 2021 günü vefat haberini aldığımda kalbim acıdı. Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, sesiyle ile, yazdıkları, anlattıkları ve tıp dünyasına hizmetleriyle kalplerde olmaya devam edecek…

#alaeddinyavaşça @belkisakturk @senur_bicer @derinpr @burcucotuk @halime_surek_kahveci

#sanat #ithafsanat #dijitalsanatlar #söyleşi #röportaj #sanatyazısı #sanatyazıları #sanatsöyleşileri #sanatsöyleşisi #sanatroportajları #artwork #artist #artcollector #artgallery #artwriting #turkishart #istanbul #istanbulsanat #sanatetkinligi #sanatokumaları #sanattarihi #alaeddinyavaşca