Temmuz27 , 2024

Oryantalistlerin fırçasındaki Doğu

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Harem, hamamlar, kahvehaneler ve köle pazarları… Oryantalist ressamlar bilinmeyen Doğu’yu, bu mekanlar üzerinden resmederek Batı’ya taşıdılar… Oryantalist ressamların fırçasına yansıyan Doğu algısını Sanat Tarihi Uzmanı Habibe Çalışkan ile konuştuk.

Habibe Çalışkan’ın oryantalist ressamların fırçasına yönelik araştırmaları ve atölye çalışmaları yoğun ilgi görüyor.

18. yüzyılda Batı için Doğu, büyük, gizemli bir bohça gibiydi; üzerindeki göz alıcı işlemeleri, içinde sakladığı hazineye işaret eden yine de zenginliklerini ortaya koymaktansa düğümünü sıkılaştıran kocaman, büyülü bir bohça… Tüm bu zenginlikleri Batı’ya taşımak için seferler düzenlense de bohçanın düğümünü çözenler, ressamlar oldu; oryantalist ressamlar. Gidip gördüklerini, kimi zaman hayal güçlerinin imbiğinden geçirdikleri ve gerçekle hiç bağdaşmayan ögelerle resmetseler de neredeyse bir buçuk yüzyıl boyunca Avrupalının başta İstanbul olmak üzere, Kahire, Şam ve  diğer Doğu illerindeki gözü oldular. Peki, o gözler ne gördü, ne resmetti? Bugünden baktığımızda tüm bu çabayı nasıl değerlendirebiliriz? Bu soruların izini sürünce yolumuz Sanat Tarihi Uzmanı Habibe Çalışkan’a çıktı. Hacettepe Üniversitesinde Sanat Tarihi eğitimi alan, yine aynı üniversitede Bilgi Belge Yönetimi Bölümünden mezun olan Habibe Çalışkan, halen Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Kütüphanesi Sorumlusu olarak görev yapıyor. Oryantalist ressamların fırçasına yönelik araştırmaları ve atölye çalışmaları ile de yoğun ilgi gören Habibe Çalışkan, bizi çok geniş bir yelpaze ve coğrafya üzerinde sanat dolu bir yolculuğa çıkarıyor, hazır mısınız?

Osman Hamdi Bey’in Kuran Okuyan Kız’ı kısa bir süre önce Londra’da Bonhams Müzayede Evinde 6,3 milyon sterline satılmıştı.

Oryantalizm kavramı ve Edward Said

Bu yolculuğun ilk durağında, oryantalizm kelimesi üzerinde biraz duralım. “Oryantalizm üzerine konuşmak o kadar kolay değil. Çünkü çok geniş bir yelpazesi var. Fırçası da çok geniş, çok renkli. Fırçasının renginden ve genişliğinden ziyade, bu disiplinin de başlangıcı ve bitişi, uzun bir süreç ve sömürgecilikle bağlantılı geniş bir yelpaze” diye söze başlayan Habibe Çalışkan, şöyle devam ediyor:

“Oryantalizm üzerine konuşacaksak eğer en iyi kaynak, Edward Said’in yazdığı ve 1978’de basılan Oryantalizm kitabı. Edward Said, oryantalizme yaptığı eleştirilerle tanınan Filistin asıllı bir bilim insanıdır. Kitaba, ‘Sömürgeciliğin Keşif Kolu’ alt başlığını atan isim ise Cemil Meriç. Çünkü oryantalizm, Batı’nın sömürgecilik anlayışının da bir ifadesi. Oryantalizm, din, dil, bilim, sanat, düşünce gibi yani yelpazesi çok geniş, Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten Batılı kurumsal bir faaliyet. Tabii kurumsal bir faaliyet olması bunun akademik bir disiplin olduğu anlamına geliyor.”

Doğu toplumlarının dilleri, kültürleri, tarihleri ve coğrafyaları hakkında bilgi sahibi akademisyenleri adlandırmak için kullanılan oryantalist kelimesi, Doğu dünyasının resmini yapan Batılı ressamları da ifade ediyor.

Akademik bir dal olarak oryantalizmin Napolyon’un Mısır’a düzenlediği 1798 tarihli sefer ile başladığını ve 1. Dünya Savaşı’na kadar büyük ilgi gördüğünü söylemek mümkün. Edward Said’in Batı’da yapılan oryantalizm çalışmalarının masum bir bilgiden ziyade Batı’nın Doğu üzerindeki hegemonya arzularına hizmet ettiği düşüncesini de hatırlatan Habibe Çalışkan, “Napolyon, Mısır seferine giderken yanında 200’e yakın bilim insanını götürüyor. Buradaki amaç ne? Orada Ejiptoloji (Antik Mısır ve Mısır’ın tarihini inceleyen bilim dalı) okulları açılacak. Oryantalizm üzerine büyük atölyeler kurulacak ve oradaki eserler, bir şekilde Batı’ya götürülecek, üzerine akademik çalışmalar yapılacak. Yani bu sadece siyasi bir savaş ya da sefer değil, akademik bir yönü var.”

 

üstte, Zonaro’nun Alman İmparatoru 2. Wilhelm’in Dolmabahçe Sarayı’na yaptığı ziyaretine dair resminde, kayıkların sıralanışından tüm özelliklerine kadar en ince detaylar yer alıyor.
solda, Avusturyalı oryantalist Ressam Rudolf Ernst’ün (ö.1932) bu eseri, Rüstem Paşa Camii içini gösteriyor.

Doğu’ya götürülen medeniyet!

Napolyon’un Mısır’a gidişi oryantalist ressamlar tarafından Batılı bir insanın Doğu’ya medeniyet götürmesi gibi resmediliyor. Habibe Çalışkan, ressamların eserlerine yansıyanların toz toprak içinde Bedevilerin karşıladığı Batılı askerler olduğunu anlatarak bizi o döneme götürüyor:

“Napolyon Mısır’a gittiğinde bu bölgeyi değiştireceğini hatta bir Müslüman olduğunu söylüyor. Yanına bölgenin dini liderlerini de alarak camilerde insanları topluyor, din birliği getirdiğini söylüyor. Ancak halk buna inanmıyor.”

Peki, Doğu ilgisi ne zaman başlıyor?

Batı’nın gizemli Doğu hakkındaki merakı, 18. yüzyıldan önce de yavaş yavaş fokurdayan bir kazan gibi… 1437’de Bizans İmparatoru VIII. Ioannis Paleologos, yaklaşan Osmanlı tehlikesine dikkat çekmek için 700 kişilik bir heyetle İtalya’ya gittiğinde bıraktığı etki, siyasi bir uyarıdan çok daha fazlası oluyor. Ressam Benodo Gozzoli’nin Medici Sarayı için resmettiği Müneccim Kralların Geçişi tablosunun; Doğulu kılık kıyafet ve aksesuarların İtalya’da ne denli ilgi çektiğini ortaya koyması açısından çok önemli olduğunu anlatan Habibe Çalışkan, “Daha sonra buradaki desenler, motifler, kumaşlar Batı’da hızlı şekilde yayılıyor. Çünkü Batı artık yelpazesini ve fırçasını değiştirmek istiyor. Elbette bu resim oryantalizm ile bağlantılı değil. Ancak Doğu algısının ne kadar erken başladığını anlatan güzel bir örnek” diyor.

Başka bir örnek olarak da Gentile Bellini’nin Fatih Sultan Mehmet’in tasvirini yapmasını gösteriyor. Böylece Batı ve Doğu birbiriyle tanışıyor, karşılıklı bir alışveriş başlıyor. Oryantalizm, Batı’nın kültür sanat hayatına etki ettikçe düşünce dünyasının önde gelenleri de bu konuya dikkat çekiyor.

Fransız Şair, Romancı ve Oyun Yazarı Victor Hugo’nun “Bir dönem Helenisttik şimdi hepimiz Doğucuyuz” sözlerinin bu durumu özetlediğini ifade eden Çalışkan, “Gerçekten oryantalizm, 1820’ler ile 1890’lar arasında zirvesini yaşıyor. Çok büyük bir pazar oluşuyor Batı’da. Her yerde Doğulu imgeleri ortaya çıkıyor. Ancak dünya savaşları ile birlikte büyük bir hareket başladığı için artık Doğu tanınıyor, gizemi kalmıyor” diye anlatıyor.

1789 tarihli gravürde Jean-Bapdiste Hilaire, Galata Rıhtımı’nda gerçekleşen bir tarihi eser kaçakçılığını gözler önüne seriyor. Habibe Çalışkan bu parçaların Avrupa müzelerinde ve müzayede evlerinde görülebileceğini belirtiyor.

Önde gelen isimler

Şimdi “Kim bu oryantalist ressamlar?” sorusuna cevap vermenin zamanı. Habibe Çalışkan, renkli, güçlü ve kendine özgü fırçalarıyla öne çıkan bu isimleri şöyle sıralıyor:

• İngiliz John Frederick Lewis (ö. 1876),

• İngiliz Charles-Théodore Frère (ö. 1888),

• İtalyan Alberto Passini (ö. 1889),

• Fransız Jean-Léon Gérôme (ö. 1904),

• İtalyan Giolio Rosati (ö. 1917),

• Macar Arthur von Ferraris (ö. 1928),

• Avusturyalı Rudolf Ernst (ö. 1935),

• Avusturyalı Ludwig Deutsch (ö. 1935),

• İtalyan Fausto Zonaro (ö. 1929).

Bu isimlerin her birinin Doğu’yu gerçekten görerek resmettiğini vurgulayan Habibe Çalışkan, “Onların atölyeleri yaptıkları gezilerdi. Ülkelerinde, oturdukları yerden ‘Hadi, ben biraz Doğulu imge çizeyim’ demediler. İtalyan Fausto Zonaro’nun resmi olarak 2. Abdülhamid döneminde Saray’ın ressamı olduğunu ve Akaretler’de konakladığını ve ona güzel bir oda verildiğini biliyoruz. Yine Gérôme’un da hem Kahire bölgesinde hem de İstanbul’da olduğunu, Pasini’nin İstanbul seyahatini biliyoruz” diye örnek veriyor.

Oryantalist ressamların tablolarında ele aldıkları belli başlı konuların “köle pazarları, kadın tacirleri, kahvehaneler, Doğu’nun gizemli, mahrem alanları yani harem, hamam ve ev içi görüntüler, çöller, antik kentler, kadınlar, erkek egemenliğindeki toplumsal yaşam, ibadethane içi görüntüler, mimari detaylar ile kadın ve erkek giyim kuşamı, folklorik ve geleneksel süsleme öğeleri” olduğunu belirten Habibe Çalışkan, sanatçıların camilerin içine girip resim yapamadığını ancak fotoğraflardan ya da anlatılanlardan yola çıkarak eserlerini ürettiğini belirtiyor. Özellikle camilerin içinde gerçekleşmesi mümkün olmayan kimi durumların –yemek yenilmesi, yılan oynatılması gibi- resmedilmesinin ise sanatçıların hayal dünyasının ürünü olduğunu belirtiyor.

Jean-Léon Gérôme’un resmettiği Doğulu kadın imgesi oryantalistlerin bakış açısının bir örneği…

Her bir resim, tarihi bir belge niteliğinde

Doğu’nun gizemini yansıtan fırçaların özelliklerine gelince… Oryantalist resimlerin öykücü, belgeci, rahat okunan eserler olduğunu vurgulayan Habibe Çalışkan, diğer özellikleri hakkında da şu bilgileri veriyor:

“Her oryantalistin kendi üslubu vardır. Aralarında Doğu’yu kötülemek isteyenler olduğu gibi hayali imgeler yaratanlar da vardır ama gördüğünü resmedenler de. Ancak genel olarak hepsinin eserlerinde, desenler, renkler öne çıkar. Resimler o kadar ayrıntılıdır ki örneğin Gérôme’un Halı Tüccarı isimli eserine dikkatli bakarsak halıların ve  kilimlerin motiflerinden hangi yöreye ait olduklarını bile çıkabiliriz. Bu resimde bir başka oryantalist de yer alır, balkonda sağdaki kişi Gérôme’un öğrencisi olan Osman Hamdi Bey’dir.”

Zonaro’nun, Alman İmparatoru 2. Wilhelm’in Dolmabahçe Sarayı’na yaptığı ziyaretine dair resminde, kayıkların sıralanışından tüm özelliklerine kadar en ince detayı bile işlediği resmini de bu örnekler arasına katan Habibe Çalışkan’ın şu sözleri çok can alıcı:

“Oryantalist resimler belge niteliğine sahiptir. Öyle ki resmedilen tarihi eserlerin o günkü özellikleri ile bugünlerini karşılaştırmak, hatta kayıp çinilerin izini sürmek bile mümkün oluyor. Ancak benim için öne çıkan bir gravürü anlatmak istiyorum. 1789 tarihli gravüründe Jean-Bapdiste Hilaire, Galata Rıhtımı’nda gerçekleşen bir tarihi eser kaçakçılığını gözler önüne seriyor. Rıhtıma yanaşan kayıklarla tarihi eser kaçakçılığı yapılıyor. Buradaki parçaları bugün Avrupa müzelerinde görebiliriz.”

Avusturyalı oryantalist Ressam Rudolf Ernst’ün (ö.1932) bu eseri, Rüstem Paşa Camii içini gösteriyor.

Ressama göre Doğu kadını da erkeği de keyif içinde

Oryantalist ressamların Doğu kadınları ve erkeklerine bakışına gelince, Habibe Çalışkan “Onlara göre kadınların bir hizmetlisi var, evlerinde keyif içindeler, mangala gibi zeka gerektiren oyunlar oynuyor ve çubuk tüttürüyorlar, hamama gidip keyif yapıyorlar. Erkekler de toplumsal alanda öne çıkıyorlar. Kahvehanede oturuyor, keyif yapıyor, eve gidince eşinden, hareminden ilgi görüyor yani onlara göre zevk ü sefa içinde yaşıyorlar. Tablolara yansıyan algı, hep bunları anlatıyor” diye konuşuyor.

Oryantalist ressam Ludwing Deutsch’un fırçasından 1904 tarihli “Satranç Oynayanlar” tablosu.

Çeşitli ressamların fırçalarından yansıyan Doğu dünyasında hamamda çıplak kadınlar, haremde keyif içinde yaşayanlar görülüyor. Habibe Çalışkan, ressamların asla bulunamayacakları bu mekanları, hayal dünyalarından figürler ekleyerek resmettiğini anlatıyor.

Ancak 2. Abdülhamid Dönemi’nde Saray’ın resmi görevlisi olarak çalışan Zonaro’nun eserleri, başka yönlere yöne ışık tutuyor. Sultan adına çalıştığı için bu ressamın, çıplaklık ve harem gibi konular yerine sokaklara inerek insanları resmettiğini vurgulayan Habibe Çalışkan, “Zonaro’nun resimlerine o kadar talep oluyor ki Batı’dan sürekli sipariş alıyorlar. Çünkü Batı Doğu insanını merak ediyorlar. Bu resimleri evlerinin duvarlarına asmak istiyorlar” diyor.

Oryantalizm üzerine çalışmaların yeni yeni yoğunlaştığını söylemenin yanlış olmayacağını belirten Habibe Çalışkan, ilginin giderek arttığını da sözlerine ekliyor.