Şubat15 , 2025

Osmanlı sanatında resimli taş baskı hikayeler

İlgili Yazılar

Sanatçılar Christie’s’in yapay zeka sanat satışını iptal etmesini istiyor

Binlerce sanatçı, Christie's'in yapay zeka tarafından yapılan sanat eserlerinin...

Harry Potter ve Felsefe Taşı’nda orkestra, ünlü iki şefe teslim

Piu Entertainment tarafından organize edilen ‘’Movies in Concert’’ etkinlik...

Picasso’nun Ünlü Portresinin Altında Bilinmeyen Bir Resim Keşfedildi!

Pablo Picasso'nun kariyerinin en çok araştırılan dönemi, hâlâ saklanması...

Edebiyatımızın iz bırakan yazarları eşliğinde yeni öyküler

Dila İren, öğrencileriyle gerçekleştirdiği yaratıcı okuma projesinden yola çıkarak...

Çocuklara Özel Sergi Turu ve Yaratıcı Origami Atölyesi

Yapı Kredi bomontiada, 15 Şubat Cumartesi günü “Taviloğlu Koleksiyonu:...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Pek çok tarihi kaynak, hikaye kitaplarının Osmanlı okuma kültüründe önemli bir yer tuttuğuna işaret eder. Yüzyıllar boyunca halk tarafından okunan veya dinlenen Leyla ile Mecnun, Varka ile Gülşah, Mahmud ile Elif ve Aşık Garip gibi hikayeler, 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında resimli taş baskı olarak tüketilir.

Osmanlı okuma dünyasının öne çıkan üretimlerinden biri, aşkın ve olağanüstü maceraların anlatıldığı hikaye türünde kitaplardır. Hikaye kitapları içerdiği renkli anlatılarla kahvehanelerde, konaklarda, meydanlarda kurulan meclislerde okunan ve kentlilerin hafızasında yer etmiş üretimlerdir. Pek çok tarihi kaynak, hikaye kitaplarının Osmanlı okuma kültüründe önemli bir yer tuttuğuna işaret eder. 17. yüzyılın meşhur seyyahı Evliya Çelebi, seyahatnamesinde özellikle kamusal mekanlarda sesli okuma etkinliklerine dikkat çeker. Anlattığına göre Bursa’da bir kahvehaneye uğrar. Burada belirli günlerde yapılan sesli okuma performansı için insanların toplandığını ve kalabalığın neredeyse kapıdan dışarıya taştığını belirtir. Evliya Çelebi’nin bu aktarımı başka bilgileri de doğrular. Osmanlı Devleti’nden bugüne ulaşan birçok sahafa ait kayıtlar, hikaye kitaplarının sıkça tüketildiğini gözler önüne serer. Hatta kaynaklar, çeşitli aşk ve macera kitaplarının sahaflardan küçük ücretler karşılığında kiralandığını ve okunduğunu belirtir. Genellikle kıssahanlar tarafından kahvehanelerde veya meydanlarda okunan hikayeler, halk eğlencelerinin bir parçası olarak öne çıkar.

Resim 2: Resim 1’den detay, 17. yüzyıl, albüm resmi, T.439.9, Chester Beatty Library

17. yüzyıl Osmanlı döneminden bugüne ulaşmış bir resim, kahvehanelerdeki meddah performanslarına dair canlı bir portre sunar. Dublin Chester Beatty Library’de bulunan tek yaprak resmin sol tarafındaki hikaye anlatıcısı yüksek bir platforma yerleşmek üzeredir. Kahvehanedeki kentlilerin kimileri ellerinde şiir mecmualarıyla kimileri de oyunlar oynarken betimlenir (Resim 1 ve 2).

  Sesli okuma performansını yansıtan bir başka resim ise ressam ve illüstratör Münif Fehim’e aittir. Resimde kıssahan tam da performansını sergilerken betimlenir. Yüksek bir platformda oturan anlatıcının yanında bir de afiş göze çarpar. Afişte Meddah Aşki’nin haftada iki gün, pazar ve perşembe akşamları hikaye anlattığı yazılıdır (Resim 3).

Osmanlı okuma dünyasında sese dönüşen bu hikayeler erken dönemlerden 20. yüzyıla kadar okunmaya devam eder. Yüzyıllar boyunca halk tarafından okunan veya dinlenen Leyla ile Mecnun, Varka ile Gülşah,  Mahmud ile Elif ve Aşık Garip gibi hikayeler 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında resimli taş baskı olarak tüketilir.

Resim 3: Meddah Aşki bir kahvede hüner sergilerken, Ressam Münih Fehim, Resimli Tarih Mecmuası, C.4, s. 2720

TAŞ BASKI KOLEKSİYONUNUN ZENGİN ÖRNEKLERİ İBB ATATÜRK KİTAPLIĞI’NDA

El yazması hikayelerin yerini 20. yüzyılda baskı tekniklerinin gelişmesiyle taş baskı hikayeler alır. Eserler oldukça açık bir Türkçe ile ele alınmıştır. Hikayelerin içerdiği resimler geleneği koruyan kimi unsurları barındırsa da artık artistik özelliklerini yitirmiş, daha basit çizgilerle ele alınmış örnekler olarak karşımıza çıkar. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı resimli taş baskı koleksiyonu açısından zengin örnekler sunar.

Bugün İBB Atatürk Kitaplığı’nda bulunan 64 yapraklı Ferhad ile Şirin hikayesi 1863 senesinde resimli taş baskı olarak üretilmiştir. Eserin ilk sayfasında “Meşhur Ferhad ile Şirin hikayesine Hikaye-i Raz-Nihan ile Mah-Firûze Sultan, Melik Şah ile Güllü Han Hikayesi ilave olarak tab kılınmıştır” bilgisi yer alır. Yani kitapta Ferhad ile Şirin anlatısına ek olarak iki hikaye daha bulunur. Hikayenin çerçevesinin dışında kalan boşluklara farklı anlatılar yerleştirilmiştir. Genellikle bu tür eklemeler aşağıda bahsedilen diğer örneklerde de görülür.

Kitapta ana çerçevede yer alan ve resimlenmiş hikaye olan Ferhad ile Şirin, ünlü İranlı şair Nizami Gencevi’nin Hüsrev ile Şirin hikayesinden çıkarak zamanla halk arasında tüketilen kendi başına bir hikayeye dönüşür. Anlatıya göre Horosan’da bir şehrin hükümdarı Mehmene Banu, 15 yaşlarındaki kardeşi Şirin’e güzel bir köşk yaptırır ve bu köşkün süslenmesinde nakış sanatında usta Behzad ve oğlu Ferhad’ı görevlendirir. Bir gün köşkü gezmeye gelen Şirin, Ferhad’ı görür ve aşık olur (Resim 5). Aralarında uzun süre devam edecek olan bir aşk başlar ve bu durumu saraydakiler öğrenir (Resim 6). Ferhad aşkına kavuşabilmek için zorlu mücadelelerden geçer. Hüsrev Şah’ın oğlu Hürmüz’ün de Şirin’e aşık olması ile işler daha da güç hale gelir. Ferhad’dan aşkına kavuşabilmesi için dağın ötesinde bulunan suyu kırk gün içinde şehre getirmesini isterler (Resim 7). Ferhad bu işi yapar ancak Şirin’in dadısı Ferhad’a sevgilisinin öldüğü yalanını söyler. Ferhad, Şirin’in ölüm haberine dayanamaz ve intihar eder. Bu haberi duyan Şirin de kendine zarar verir ve aşıklar bu dünyada kavuşamazlar (Resim 8).

Bu zorlu aşk mücadelesinin resimleri de oldukça ilginçtir. Kitaptaki taş baskı resimler olayların en dramatik ve vurucu sahnelerini ele alır. Kompozisyonlardaki karakterlerin uzak diyarlardan geldiği, başlıklardan ve kostümlerden anlaşılır. Köşk ve oda gibi mekan tasvirleri üç boyutlu ve optik perspektif kurallarının dikkate alındığı alanlar olarak tasarlanırSahneler tıpkı bir tiyatro sahnesinden alınmış kareler gibidir. Figürler, teatral bir hava içinde ele alınmıştır. Resimlerdeki kimi detaylar dönemin değişen nesnelerini de açıkça yansıtır. Örneğin, Ferhad, resim yaparken palet kullanmaktadır. Ancak hikayede bir boya çanağı kullandığı yazılıdır. Resimlerin alt ve üst kısımlarında tıpkı Osmanlı el yazması hikaye kitaplarında olduğu gibi tasvirleri açıklayan birkaç satır yazı okunur. Ayrıca anlatıda sesli okuma geleneğine işaret eden metin içi detaylar bulunur. Örneğin, “Eskiler şöyle rivayet eder ki..”, “Hikaye anlatanlar haber verir ki”, “Şimdi geldik Şirin’in hikayesine” gibi doğrudan okuyucuya sesleniş cümlelerine rastlanır. Tüm bu detaylar Osmanlı hikaye kültürünün kimi gelenekleri muhafaza ederek 19. yüzyıldan itibaren de taş baskı olarak tüketildiğini kanıtlar.

Resim 4: Hikaye-i Ferhad ile Şirin (Sağ üstte) , 1863, taş baskı İBB Atatürk Kitaplığı, Nr.2190
Resim 5: Ferhad köşkü resimlerken Şirin ile karşılaşır, Hikaye-i Ferhad ile Şirin, 1863, taş baskı İBB Atatürk Kitaplığı, Nr.2190
Resim 6: Ferhad ile şirin köşkte sohbet ederler. Hikaye-i Ferhad ile Şirin, 1863, taş baskı İBB Atatürk Kitaplığı, Nr.2190

“GÖRDÜĞÜN CEYLAN DEĞİL, ESRARDIR”

Resimli taş baskı hikayelerin en meşhurlarından biri de Mahmud ile Elif hikayesidir. Resme aşık olma motifinin işlendiği anlatıda bir gün, Buhara hükümdarının oğlu Mahmud, bir ceylanın peşinden koşarken bir mağaraya yolu düşer. Burada aksakallı kırk derviş bulunmaktadır. Mahmud bunlara ceylanın nerde olduğunu sorar. Onlar “Senin gördüğün ceylan değil, esrardır” der. Bu sırada Mahmud’un gözü duvarda bulunan bir resme ilişir. Resmin güzelliği karşısında kendinden geçen Mahmud’un gördüğü portre, peri padişahının kızı Elif’e aittir. Mahmud, resmi dervişlerden alır ve aşık olduğu kadını aramaya başlar. Baş kahraman nihayet bir saraya varır ve burada bir kadın görür (Resim 9). Onun hemen Elif olduğunu anlar ve sazı eline alıp şu sözlerle ifade eder:

“Tasvirle bir dilber sevdim/ Pirler Hutem memleketinde bul dediler/ Buna Elif derler /Senindir dediler/ Billah Elifime benzersin güzel.” ( Hikaye-i Mahmud ile Elif, İBB Atatürk Kitaplığı, s.20).

Resim 7: Ferhad Mehmene Banu’nun isteği üzerine dağı delip duyu getirmeye çalışır. Hikaye-i Ferhad ile Şirin, 1863, taş baskı İBB Atatürk Kitaplığı, Nr.2190
Resim 8: Şirin’in ölüm haberi karşısında kendini öldüren Ferhad’ı gören Şirin de kendini kalbinden bıçaklar. Hikaye-i Ferhad ile Şirin, 1863, taş baskı İBB Atatürk Kitaplığı
Resim 9: Mahmud ile Elif’in görüşmesi ve Mahmud’un Elif’e şiirler okumasını tasvir eder, Hikaye-i Mahmud ile Elif, 1914, taş baskı , İBB Atatürk Kitaplığı

HİKAYELERE MUTLU SON YARAŞIR

Mahmud sevgilisini bulur ama bu birliktelik uzun sürmez. Ne yazık ki iki aşık, Elif’e başka karakterlerin daha aşık olması nedeniyle ayrı düşerler. Özellikle hikayede kocakarı kılığına giren bir cadının yaptıkları yüzünden zorlu zamanlar yaşarlar (Resm 10). Ancak Mahmud pes etmez ve sevgilisini kitap boyunca aramaya devam eder. Kimi zaman kavuşurlar kimi zaman da ayrı düşerler. Ancak hikayenin sonu mutlu biter ve tüm düşmanlarını yenerek kırk gün kırk gece düğün yaparak evlenirler.

19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başlarında halk kültüründe kendine yer bulmuş birçok hikaye, resimli taş baskı olarak üretilir. Bunlardan Ferhad ile Şirin, Mahmud ile Elif, Aşık Garip, Varka ile Gülşah en meşhurları arasındadır. (Resim 11). İBB Atatürk kitaplığı koleksiyonunda bugüne ulaşan birçok taş baskı hikaye resimlenme pratikleri ve metin içerikleri hakkında önemli bilgiler sunar. Resimli taş baskı hikayelerin Osmanlı el yazması geleneğiyle ilişkilerinin hala sürdürdüğü görülür. Özellikle resimler hikayenin en çarpıcı noktasına yerleştirilir. Kompozisyonlar tasarlanırken metin içi bilgiler de resimleme pratiklerini belirleyen unsurlar arasındadır. Örneğin, İran coğrafyasındaki bir prensten bahsediliyorsa kostümler tıpkı tiyatro oyunlarında olduğu gibi dönemine uygun olarak resimlenmeye çalışılmıştır.

Tabii bunu bütün örnekler için genellemek doğru olmaz. Kimi eserler ise 19. ve 20. yüzyılın günlük yaşamını yansıtan nesnelerle süslüdür. Ama içerikler her zaman geçmişten gelir ve olağanüstü maceraları anlatmaya devam eder. Hikayeler, bir meclis içerisinde sesli okunduğuna dair pek çok ipucu barındırır. Ayrıca düz yazı ve şiir bir aradadır. Duygusal, romantik ve heyecanlı sahnelerde çerçeve içinde şiirlere yer verilir. Bu yazım şekliyle Osmanlı resimli el yazması hikayelerinde de sık sık karşılaşılır.

Kahvehanelerin, konakların, meydanların sesi bu hikayelerin gün yüzüne çıkması Osmanlı okuma kültürü ve resim sanatı açısından çok önemlidir. Geç Osmanlı dönemi okuma dünyasının önemli bir parçası olan taş baskı resimli hikayeler, içerdikleri konular ve resimlerle halkın okuma zevkine ve beğenilerine ışık tutar.

Resim 10, Yaşlı cadının Mahmud uyurken palasını alıp kuyuya attığını ve Elif’i kaçırmaya çalıştığını gösterir. Hikaye-i Mahmud ile Elif, 1914, taş baskı , İBB Atatürk Kitaplığı
Resim 11: Varka ile Gülşah köşkte muhabbet ediyorlar, Varka ile Gülşah, İBB Atatürk Kitaplığı

 

Kaynakça:

Aksel, Malik (1960), ,Anadolu Halk Resimleri, Baha Matbaası İstanbul

Derman, Gül (1989), Resimli Taş Baskısı Halk Hikayeleri, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara

Değirmenci, Tülün (2011), ‘‘Bir Kitabı Kaç Kişi Okur? Osmanlı’da Okuma ve Okuma Biçimleri’’, Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, s.13, İletişim Yayınları, İstanbul.

Boratav, P. N. (2017), ‘‘ Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği’’ , Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Albayrak, Nurettin (1995), Ferhad ve Şirin, TDV İslam Ansiklopedisi, s.388-389, c.12

Erünsal, İsmail (2013), Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar, Timaş Yayıncılık