Temmuz27 , 2024

Seramiğin her yönüyle yoğrulmuş bir sanatçı: Sadi Diren

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Seramik sanatı, endüstrisi, zanaati ve hocalığı… Ülkemizin yetiştirdiği en önemli seramik sanatçılarından Sadi Diren, tüm bu yönleri eşsiz bir uyumla yoğurdu. Seramik onun için hem sanat hem hayattı…

YAZI: PROF. BERİL ANILANMERT

Sadi Diren, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli seramik sanatçılarındandır. Hayatı boyunca seramik sanatı, endüstrisi, zanaatı ve hocalığını birlikte sürdürmüş, sanayide ve akademik ortamda yöneticilik yapmış, seramiğin her yönüyle yoğrulmuş bir sanatçıdır.
1927 yılında İstanbul’da doğan sanatçı, 2018 yılında 91 yaşında İstanbul’da vefat etmiştir. Orta öğretimini İstanbul’da St. Michel Lisesi’nde 1946 yılında tamamlamış, iki yıl hukuk Fakültesinde okumuş ancak bu eğitimin kendisine uygun olmadığını anlayınca Devlet Güzel Sanatlar Akademisine girmiş ve burada, 1930 yılında kurulmasına rağmen fazla faaliyet göstermeyen Seramik Bölümünü seçmiştir. Olanakları sınırlı bir ortamda öğrenme ve çalışma onu yıldırmamış, Hasan Usta gibi çömlekçilerden zanaatı öğrenme ve sanat alanına taşıma hedefiyle eserler üretmiştir.

Çağdaş seramik sanatçısı Prof. Beril Anılanmert hem hocası olan hem de birlikte akademisyenlik yaptığı seramik sanatçımız Prof. Sadi Diren’i yazdı…

1953 yılında, Akademiden mezuniyeti sonrası, ilk kişisel sergisini, zamanın önemli sanat galerisi olan Maya Galerisinde açmıştır.
1955 yılında aldığı bir davet üzerine Sadi Hoca’nın Almanya serüvenini izliyoruz. Zamanın şartlarına ve endüstrisine uyum sağlama çabalarını sürdürürken sanat çalışmalarını da devam ettirmiştir. Birçok Alman şehrinde ve Milano’da eserlerini sergilediği ve olumlu eleştiriler aldığını görüyoruz.
Zamanın etkili sanat akımı olan Bauhaus çerçevesinde Sadi Hoca’nın işlerinde dekoratif unsurların yanı sıra Anadolu kültüründen yansımalar da izlenmektedir.

ALMANYA’DAN BİR HOCA GELMİŞ

1964 yılında yurda dönüşünde, Eczacıbaşı Seramik Fabrikalarında, süs ve mutfak eşyaları kısmında müdür ve sanatçı olarak çalışmıştır. Aynı yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde Seramik Bölümüne, yarı zamanlı öğretim üyesi olarak atandığını görüyoruz.
Sadi Diren Hoca ile benim öğrencilik ve uzun süren çalışma yaşamımızın kesişmesi, 1966 yılında Seramik Bölümüne girmemle olmuştur.
1963’te beş yıllık eğitim süresi olan Devlet Güzel Sanatlar Akademisine girdim. İki yıl temel eğitim niteliğinde öğrenimden sonra bölümlerimizi seçtik. O sıralarda öğrenciler arasında, “Almanya’dan bir hoca gelmiş Seramik Bölümüne. Fitaş Pasajı’nda çok güzel işleri varmış” sözleri dolaşmaktaydı.

 

Sadi Diren’e Almanya’ya gitme imkanı sağlayan tabak. Bu eseri görüp sanatçının sergisine gelen Wingler sanatçıya bir davet mektubu vermiştir.

 

TİTİZ, ACELECİ, DİSİPLİNLİ

Seramik Bölümünü seçtiğim 1966 yılında Sadi Hocayı çok titiz, aceleci, çok disiplinli bir hoca olarak tanıdım. Haftada iki gün derse gelir, siyah kaplı defterini açar, tüm çalışmalarımızı kayıt altına alır ve çalışmalarımızı kritik eder, eksik varsa da hesap sorardı.
Kendi eğitimi sırasında sıkıntısını çektiği malzeme ve araç gereç eksikliğini gidermek için bölümün teknolojik donanımına önem vermiş ve temini için büyük çaba göstermiştir.
Seramiğin ortaya çıkması için teknolojisini de çok iyi bilmek gerekir. Hocanın kurullarda seramik atölyesine bir teknoloji laboratuvarı kurulması için verdiği çabayı hatırlıyorum. Teknoloji atölyesinin başına kimya mühendisi Mustafa Özkan’ı getirişini de.
Hocanın zorlukları yenmedeki azmi ve mücadele gücü bütün yaşamına yansımıştır. Gerekli gördüğü değişimleri yapabilecek atak ve risk alma cesaretini görürüz.
Diğer özelliği ise problemlere acil çözüm üretmedeki mahareti ve sonuca odaklı olmasıdır. “Kızım, kızım bunu hemen yapalım” sesi kulaklarımda.

Sadi Diren Altıntepe’deki atölyesinde, 1972

Sadi Hoca, seramiğin endüstrisine büyük önem verirdi. Burada endüstrideki gelişmelerin sanatta yeni açılımlar sağlayacağı, araştırma ve buluşların, sanatta yeni deneylere olanak sağlaması gerçeğini bilmesinden kaynaklanmaktaydı.
Ayrıca, mezuniyet sonrası öğrencilerinin yaşamlarını teknik ve tasarım bilgileri ile endüstride yer almalarını, hayatlarını kazanmalarını önemsemiş ve bu imkanı öğrencilerine sağlamıştır.
Koridorda hızlı hızlı yürümesi gözlerimin önünde… Üniversiteyeçok erken gelip saat 09.00’da “Nerede kaldınız?” diyen, içi içine sığmayan, bütün atölyeleri dolaşıp sonra odasına giren bir hocadan bahsediyoruz. İçindeki çocuğu canlı tutan, sözünü esirgemeyen bir kişilikti Sadi Hoca.

Sadi Diren’in, 1970’te yaptığı İstanbul minyatürü, Dışbank Genel Müdürlüğü koleksiyonunda.
1973’te Nejat Eczacıbaşı’nın villasındaki havuz duvarına yapılan pano. Şimdilerde yok.
Diren’in1960’ta Strasbourg’daki Avrupa Konseyi binasına yaptığı 20 metrelik pano özenli bir şekilde korunuyor.
Sanatçının 1972’de Tarabya Oteli’ne yaptığı eser de yıkıldı.

MODERNİST AKIMI YANSITAN ESERLER

Eserlerine gelince yaşamındaki dinamizm yerini dinginliğe bırakır. Formlarının neredeyse tümü, çömlekçi tornasında şekillendirilmiş, daha sonra kesilip farklı biçimlerle bir bütün oluşturulmuştur. Erken çalışmalarından itibaren yüzeysel ve hacimsel eserlerinde, Anadolu uygarlıklarından esinlendiğini, kullandığı figürlerde bu referansı izleyebiliriz.
Yaşamı boyunca hoca, yurt içinde ve dışında 35 kişisel sergi yapmış ve sayısız grup sergilerinde yer almıştır. Eserleri, Almanya, İtalya ve Türkiye’de müze ve koleksiyonlarda bulunmaktadır.
1960’lı ve ‘70’li yıllarda seramik kaplama ve artistik duvar panolarının mimari yapılarda sıklıkla yer aldığını görürüz. Modernist akımı yansıtan bu çalışmalar, yeni yapılan banka, otel gibi yapılarda, PTT gibi çeşitli kamu binalarında ve konutlarda tercih edilen bir mimari unsurdu.
Hocanın çalışmaları içinde mimari kaplamaları ve sanat panoları büyük önem taşır. İstanbul Manifaturacılar Çarşısı, Atatürk Kültür Merkezi, Fitaş Sineması, İstanbul ve Ankara Marmara otelleri, Ankara Sermaye Piyasası Binası, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri, Ankara Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve en önemlisi Strasbourg Avrupa Konseyi Binasına (1960) yaptığı on dokuz eserinden örneklerdir. Bu çalışmalarının birkaçının mimari tadilat gibi nedenlerle yıkılması, hocanın özellikle son zamanlarındaki söyleşilerde üzüntüsünü belirttiği konudur.
Sadi Diren hocamızı 1982 yılında Güzel Sanatlar Akademisinden Mimar Sinan Üniversitesine dönüşmesi sırasında Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görmekteyiz. Bu idari görev kısa bir aradan sonra 1988 – 1991 yıllarında tekrarlanacaktır. Sadi Diren, 1991 yılında Devlet Sanatçısı seçilmiş, 1994 yılında da emekli olmuştur.

Sadi Diren’in akademili yıllarından…

 

 

 

 

 

 

 

Sadi ve Belma Diren, 1956

SADİ DİREN OLMAK

Sanatı seçmek için bir dizi serüven yaşamış, onu elde edince de tüm gücüyle tutunmuş bir sanatçıdan bahsediyoruz.
Sadi Hoca’nın hayat hikayesi içinde eşi, Belma Hanım’dan bahsetmeden olmaz. Belma Hanım Akademide İç Mimari okurken Hoca ile tanışıp evlenmiş, birkaç gün evli iken Sadi Hoca ile birlikte onun Almanya serüvenine katılmış ve daha sonra Eczacıbaşı Fabrikasında, omuz omuza çalışmış çok fedakar ve sevgi dolu bir hanımdı. Doğaya ve hayvanlara olan sevgisi ile tanırız Belma Hanım’ı.
Hocamızın 2009 yılında açtığı retrospektif sergisi nedeniyle basılan kitapta, kendisinin “Hayat Şemam” olarak eliyle çizdiği şema, hiç söz gerektirmeyen yaşamının bir özetiydi. Bütün bu kategorilerde başarılı olmak için de galiba Sadi Diren olmak gerekiyor.
Sadi Diren Hocamızı, saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.

Sadi Diren’in Atatürk Kültür Merkezi’ndeki seramik panosu, 1971

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sadi Diren’in 2009 yılında açtığı retrospektif sergisi nedeniyle basılan kitapta yer alan, “Hayat Şemam” dediği ve eliyle çizdiği bu şema, yaşamının başka söz gerektirmeyen bir özetiydi.
Sadi Diren Retrospektif Sergisi, 2 Nisan – 16 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye İş Bankası Kibele Sanat Galerisinde sanatseverlerle buluşmuştu. Emre Zeytinoğlu tarafından hazırlanan Sadi Diren Retrospektif 1957 – 2008 başlığını taşıyan kitap da bu sergi nedeniyle hazırlanmıştı. Sergide Sadi Diren’in tüm sanat yaşamını ortaya koyan eserleri yer alıyordu.