Temmuz27 , 2024

Yaşayan ve yaşatan müze: Kenan Yavuz Etnografya Müzesi

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

İş insanı Kenan Yavuz’un doğup büyüdüğü topraklara vefa borcunu ödemek ve Anadolu’nun kadim kültürünü gelecek kuşaklara aktarmak amacı ile Bayburt’un Beşpınar köyünde kurduğu, 2019 yılında ziyarete açılan Kenan Yavuz Etnografya Müzesi, şimdiden dünya çapındaki en önemli müzecilik ödüllerinden ikisinin sahibi oldu bile. Yazarımız Sema Uslu, müzenin kurucusu Kenan Yavuz’a merak ettiklerimizi sordu.

Söyleşi: Sema USLU
Fotoğraflar: Kenan Yavuz Etnografya Müzesi Arşivi

İçinde insanların kaybolduğu bir müzecilik yerine insanı merkeze alan bir müzecilik anlayışı geliştirdik.

İş insanı Kenan Yavuz, doğup büyüdüğü topraklara sosyal sorumluluk projesi kazandırmak amacıyla 2013 yılında Bayburt’un Beşpınar köyünde bir kültür evi kurdu. Yaklaşık altı yıl kültür evi olarak hizmet veren mekan, gelişimini büyük ölçüde tamamlayarak 2019 yılında “Resmi Özel Müze” statüsü kazandı.
Bir yaşam alanı olarak tasarlanan ve tam 26 farklı mekândan oluşan Kenan Yavuz Etnografya Müzesi; 4 bin 500 metrekare kapalı, 10 bin 500 metrekare açık alan olmak üzere toplam 15 bin metrekare üzerinde kurulu. Bayburt köylerindeki harabe durumdaki evlerden toplanan 5 bin ton taş ve moloz kullanılarak inşa edilen müzede 500’ün üzerinde eser sergileniyor.
“Bize Gelen Bizi Yaşar”, “Köklere Dönüş”, “Yaşayan ve Yaşatan Müze” mottoları ile faaliyetlerini her geçen gün büyüten ve genişleten Kenan Yavuz Etnografya Müzesi, 2021 yılında Avrupa Müze Forumu (EMF/EMYA) tarafından “Avrupa’da Yılın Müzesi” (European Museum of the Year Award), 2022 yılında ise Avrupa Birliği Kültür Mirası/Europa Nostra ödülüne layık görüldü.


Müze kurma fikriniz nasıl ortaya çıktı?
Köyüme ve doğduğum topraklara bir vefa, borç ödeme duygusundan çıkan bir amatör çalışma, süreç içinde evrilerek bir müzeye dönüştü. Çoraklaşan kültür dünyamız, betona boğulan köyler ve şehirler, altına hücum gibi büyük şehirlere göç karşısında minik bir karşı duruş olsun istedim. Köylerdeki nüfusun azalması, gençlerin köylerde yaşamak istememesi, bozulan mimari doku, unutulan güzel gelenekler, bozulan sosyal yapı, yaşanan kültür erozyonu, yıkılan evler, yakılan kapılar, yok olan hikâyeler ve yok olan geçmişimiz beni çok üzüyordu. Tüm bunlara bir karşı duruş olması için çıktım yola. Bizimki, içinde sadece kendi ailemin hikayesi olan amatör bir çalışmaydı. Ancak bizim de anlamakta zorluk çektiğimiz bir şekilde dalga dalga büyüdü hikayemiz.

Müzeyi açarken hedefleriniz neydi? Bu noktaya ulaşabildiniz mi?
Müzemizle bölgemizin kadim kültürünü dünyaya ve ülkemize duyurmak ve müzecilik anlayışına yeni bir bakış açısı getirmek istedik. İçinde insanların kaybolduğu bir müzecilik yerine insanı merkeze alan bir müzecilik anlayışı geliştirdik. Bu anlayış bizi ödüllere taşıdı. Henüz yolun başındayız, gidecek çok yolumuz var lakin artık daha zor bir alana girdik ve bu alanda birlik olur isek başarılı olabileceğiz.

Bir yaşam alanı olarak tasarlanan ve tam 26 farklı mekandan oluşan Kenan Yavuz Etnografya Müzesi; 4 bin 500 metrekare kapalı, 10 bin 500 metrekare açık alan olmak üzere toplam 15 bin metrekare üzerinde kurulu.

2021 yılında Avrupa Konseyi himayesindeki Avrupa Müze Forumu (EMF) tarafından kültür mirası büyük ödülünü alarak Avrupa’da Yılın Müzesi seçilen Kenan Yavuz Etnografya Müzesi, 2022 yılında Avrupa Birliği Kültür Mirası/Europa Nostra ödülüne layık görüldü. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Gerçekleştirdiğimiz yapı zaman-mekan ilişkisini kurdu. Sadece eserlerimiz değil binalarımız da etnografik, yaşayan ve yaşatan müze konsepti, yerel halk ile birliktelik ve ziyaretçilere buradaki yaşamı deneyimleme imkanı sunmamız bizi ödüllere taşıdı. Ücra ve kırsal bir bölgede kurulan bir müzenin üç yıl gibi kısa bir zaman diliminde dünyanın en prestijli ödülleri ile taçlanması bizim için de inanılması güç bir hikaye. İnandık ve hikayemizi yazdık. İnanmayan ve sadece şikayet edenlerden olmadık. Yurt dışında gördüğümüz ilgi ve takdir hikayemizin gerçek olmasına dayanıyor. Kadim Anadolu’nun kültür zenginliğine hizmet eden herkes bu başarıya ulaşabilir. Yeter ki dönüştürmek, sorgulamak, hakir görmek gibi kötü niyetli yaklaşımlar yerine hizmetkar olma ve sahiplenme niyeti olsun.

Kültür turizminin günümüzdeki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Maalesef çok yetersiz durumdayız, Anadolu’ya yayılmamış bir kültür turizmi başarılı olamaz. Bugünkü kültür turizmi anlayışı çok yanlış. Tur düzenle, bir rehber size anlatsın, birkaç fotoğraf çekip eve dönün. Bu, yetersiz ve sığ bir yaklaşım. Gezilen yerlerin dokusu ve sosyal yaşamı ile entegre olmayan bir kültür turizmi olmaz. Bunu adı olsa olsa “varlığımı gittiğim yere armağan ettim” gibi, üstten bir bakışın yansıması olur. Kültür Bakanlığımızın kültürel etkinlikleri büyük şehirler ile sınırlı tutması ise eksik bir yaklaşım. Anadolu’yu İstanbul’dan bakarak anlayamayız. Umarım bakanlığımız Anadolu’nun her karışına yayılmış bir politikayı benimser.

Peki, ülkemizdeki müzecilik anlayışı ile yurt dışındaki örnekler arasında ne gibi benzerlikler ve ayrımlar söz konusu sizce?
Müzeciliğin yeni bir bakış açısına ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Modern ve kocaman binalarda, sayısız eserler arasında kaybolan insanlar yerine, insana odaklanmış bir müzeciliğe ihtiyaç var. Gezilen, resim çekilen, bir süre sonra da sıkılıp çıkılan yerler olmaktan çıkmalı müzeler. Bunun yerine deneyimi, hikayeleri, yaşamayı ve yaşatmayı öne çıkarmalı. Biz müzemizde hem özgün bir etnografik yapı kurduk hem de ziyaretçilere deneyim imkanı tanıdık. Müzemizi 26 farklı mekandan oluşan, köylerdeki yıkılan evlerden toplanan 5 bin ton moloz taş ve ahşap ile inşa ettik. Anadolu köy yaşamının tüm unsurlarını bünyemizde yaşatıyoruz. Yüz yıl önceki atmosferde harman hasadı yapıyor, tandırda ekmek pişiriyor, su değirmeninde un öğütüyor, köy evimizde geleneksel düğünler yapıyoruz. Geçmişte olan ne varsa özellikle kültür mirasımızı yaşatmaya gayet ediyoruz.

Bİz, bir zaman tüneliyiz. Bize gelen ziyaretçi zaman tünelinden geçerek modernite öncesi zamanlara gider. Sanırım gözyaşları ile gezilen, dualar ile bezenen tek müzeyiz dünyada. Çünkü bİz zaman/mekan ilişkisi kurduk.

Kenan Yavuz Etnografya Müzesi yalnızca bir müze değil, adeta geçmişten günümüze ışınlanmış, içinde yaşam olan bir köy. Ziyaretçilerinizden bu konuda nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Biz bir zaman tüneliyiz. Bize gelen ziyaretçi zaman tünelinden geçerek modernite öncesi zamanlara gider. Biz sanırım gözyaşları ile gezilen, dualar ile bezenen tek müzeyiz dünyada. Çünkü biz zaman/mekan ilişkisi kurduk.

Müze kapsamında ne gibi etkinlikler bulunuyor? Ve gelecekte ne tür projeler planlıyorsunuz?
Müzemizde mevsime göre etkinlikler düzenliyoruz. Bahar aylarında mantar toplar, tandır yakar, tarlada ot biçeriz. Yaz aylarında harman kurar, hasat yapar, bulgur haşlar, değirmende un öğütürüz. Türkü geceleri, soba başı muhabbetleri, konserler ve sinema geceleri düzenleriz.
Sonbaharda ise kazanlarda bulgur haşlar, kuşburnu toplar, yaylalarda gezeriz.

Bundan sonraki hedefimiz ailece ve tüm dostlar, gönüllüler ile birlikte kültürel zenginliğimizi daha çok görünür kılacak projeler üretmek. Köyümüzün örnek bir turizm köyü olması için çalışmaya devam edeceğiz. Bayburt ve etrafındaki kültür öbeği şehirlerin bir “kültür kümelenmesi” ile ülkemizin yeni turizm destinasyonu haline gelmesini arzu ediyoruz. Kapadokya ve Mardin örnekleri gibi yeni bir dünya olacak bu bölge.