Temmuz27 , 2024

Erişilebilir sanat: “Bizim için değil, bizimle birlikte”

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Hayatımızdaki tüm mekanları düşünün. Açık ya da kapalı, iş yeri ya da kafeterya, konser alanı ya da sergi salonu, banka ya da müze… Fark etmez, hepsini… Tüm yolları, tüm araçları düşünün. Tekerlekli sandalyeyle, beyaz bastonla rahatlıkla yürünen yollar, girilebilen mekanlar canlandırın gözünüzde. Ama bu kadarla bırakmayın. O mekanlarda düzenlenen tüm etkinliklerin, üretilen tüm sanat eserlerinin, satılan tüm ürünlerin, yapılan tüm işlerin; duyuru safhasından itibaren aynı zamanda seslendirildiğini, sesli betimlendiğini, alt yazıyla sunulduğunu, dokunulabilir olduğunu, mağazalardaki tüm ürünlerin tekerlekli sandalye hizasındaki raflara yerleştirildiğini… Yani hayatımızdaki her şeyin, herkes için erişilebilir olduğunu…

SÖYLEŞİ: DUYGU ÖZSÜPHANDAĞ YAYMAN

Evet, söyledik o sihirli sözcüğü: Erişilebilirlik. Yazıya başlarken gözünüzde başka bir Türkiye’yi canlandırmak istedik fakat gerçekleşmeyen, olamayacak hayaller olarak değil. Her kurumda en az bir kişinin bu farkındalığa sahip olması, herkese her alanda erişim özgürlüğünü getirecek, getiriyor. Nereden mi biliyoruz? Tüm yaşam alanlarını yerel ve küresel standartlarda, tüm engel grupları için erişebilir hale getirmeyi iş edinen bir ekibin çalışmalarından. Adı üstünde; Erişilebilir Her Şey (EŞH).

GİRİŞİMİN FİKRİ ÜNİVERSİTEDE YANDI

EŞH, evrensel tasarım ilkelerini benimseyerek ve önceliği kültür – sanat kurumlarına vererek okullar, iş yerleri ve diğer kamusal alanları, iletişimsel, içeriksel ve fiziksel açılardan, engelli ve dezavantajlı bireyler için erişilebilir hale getiriyor. Limited şirket statüsündeki EŞH, 2019 başında kurulan bir sosyal girişim. Bu nedenle de amacı kar değil, etki üretmek. Geniş kitlelerin zannettiği gibi erişilebilirlik sorunlarının sadece fiziksel anlamda yaşanmadığını yani konunun rampalarla, görme engellilere yönelik özel yollarla sınırlı olmadığını vurguluyorlar. Erişilebilir Her Şey’in kurulma sebebi de zaten bu. Tüm engel grupları için her alanda erişilebilir olmak isteyen kurum ve kuruluşlara danışmanlıklar, eğitimler veriyor; dijital ve basılı iletişim materyallerini, bu materyallere konu olan ürün ve hizmetlerin içeriklerini ve mekanların fiziki koşullarını erişilebilir hale getiriyorlar.
Girişimin kurucuları Seben Ayşe Dayı, Serim Berke Yarar ve Hale Yıldız, farklı engellere sahip olup yıllardır aktivistlik yapan üniversite arkadaşları. Yüzde 52 serebral palsili Seben Ayşe Dayı, Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümünü birincilikle bitirdikten sonra aynı üniversitede İngilizce antropoloji yüksek lisansı yaptı. Radikal gazetesinde staj yapan, kültür – sanat yazıları yazan Dayı, farklı okullarda çocuk ve engellilik algısı üzerine eğitimler verdi. Yeditepe Makine Mühendisliği Bölümü mezunu, serebral palsili Serim Berke Yarar, aynı zamanda davulcu. Yeditepe Kültür Sanat Yönetimi mezunu, yürüme engelli arkadaşı Hale Yıldız’ın, Yarar’ın konser verdiği mekanlara, girememesi EŞH’nin ilk ışığını yaktı.
Çeşitli alanlardan uzmanlarla genişlettikleri EŞH, yola kültür sanat alanıyla çıktı. İlk iş, Bozcaada Caz Festivali’nin erişilebilirliğini sağladılar. Ağırlıklı olarak kültür sanat mekanları ve eserleri üzerinde çalışıyorlar. Etkinliklerin internette ve basılı dokümanlardaki duyuru aşamasından itibaren eserleri dönüştürüyorlar. Sergilerden video enstelasyonlarına, reklam filmlerinden sinema, tiyatro hatta opera eserlerine dek sanat ürünlerini, tüm engel grupları için erişilebilir hale getiriyorlar. Görme farklılığı olan bireyler için seslendirme, sesli betimleme, dokunulabilir materyal üretimi; sağır bireyler için işaret dili; cihaz aracılığıyla belli bir desibel aralığında duyabilen işitme engelliler için alt yazı üretimi… Kültür sanatla sınırlı değiller. Bankalardan sigorta şirketlerine, havalimanı kafeteryasından petrol şirketlerine kadar pek çok kuruma, markaya danışmanlık ve eğitim hizmetleri veriyor, mekanları ve ürünleri dönüştürüyorlar. Engelli değil, engellenen bireyler olduklarını vurgulayıp “Bizi sadece yılın belli günlerinde hatırlamayın, erişilebilir olun” diyorlar. Dönüşümün ancak engellenen bireylerle sağlanabileceğini söylüyorlar: “Bizim için bizsiz asla!”
Girişimin kurucularından Serim Berke Yarar ile hayatı herkes için nasıl erişilebilir hale getirdiklerini konuştuk.

Erişilebilir Her Şey ekibi, Bozcaada Caz Festivali’nin de daha erişilebilir olması için çaba gösterdi. Festival ekibin ilk projesi olma özelliği de taşıyor.

“ETKİYİ BÜYÜTMEYE ÇALIŞAN BİR SOSYAL GİRİŞİMİZ”

Erişilebilir Her Şey girişimi nasıl doğdu?
Kurucuları olan Seben, Hale ve ben alandaydık. Engellilik aktivistiyiz. Üniversitedeyken birçok noktada engellendiğimizi hissettik. Hale, kültür sanat yönetimi okudu ama kültür sanat mekanları erişilebilir olmadığı için bu alanda çalışamadı. Seben, Radikal’de kültür sanat yazıyordu, birçok alanda engellendiğini hissetti. Ben amatör davulcuyum. Birçok konserime Hale gelemedi çünkü çaldığım mekanlar erişilebilir değildi. Bizim engelimizle ilgili değil aslında bunlar; mekanların, kurumların, toplumun dayattığı engeller. Türkiye’de engellilik, gönüllülük esasıyla ve tek engelli grubuyla çalışılıyor. Biz de dedik ki “Tüm engel gruplarına yönelik çözüm üreten, profesyonel bir çatı girişim olabilir mi?” Çevremizde farklı engel gruplarından uzmanlar vardı. Kültür sanattan başlayıp başka sektörlere yolculuğu olan bir girişim.

Kurumsal statünüz ne?
Tüzel kişiliğimiz limited şirket. Bir iş modelimiz var, hizmet satıyoruz. Sosyal girişimiz. Sosyal girişimcilik kavramı Türkiye’de oturmadı. Önceliğimiz kar elde etmek değil. Limited şirketlerin önceliği, kar maksimizasyonudur. Bizim önceliğimiz etki üretmek. Yeri geliyor kaynaklarımızı kendimiz üretiyoruz, kaynak koyuyoruz. Etki maksimizasyonu için çalışıyoruz. Biliyoruz ki sürdürülebilir olmamız için bir gelir modelimiz olmalı. Limited şirketleri kar dağılımı yaparken biz -bir kaynak ürettiysek- yıl sonunda “Ekibi nasıl büyütürüz?” diyoruz. Ekibi büyütelim ki etki büyüsün.

Mekanlara erişilebilirliğin ötesinde bir amacınız var. İçeriklerin, iletişimin, fiziksel koşulların erişilebilir olmasına yönelik hedeflerinizden bahseder misiniz?
Duyurulmasından kapanışına kadar tüm sürecin farklı engel grupları için tasarlanması gerekiyor. Erişilebilirliği üç kategoride ele alıyoruz. Birincisi, iletişim. Duyuruyu nasıl yaptık? Farklı engel gruplarıyla oradaki insanlar nasıl iletişim kurdu? İkincisi içeriksel; sosyal medya postlarından, haber dilinden başlayıp ürettiğimiz tüm içerikleri kapsıyor. Duyuruda işaret dili var mı, eserler betimlenmiş mi? Üretilen içeriğin herkes için anlaşılabilir, ulaşılabilir, kullanılabilir olması devreye giriyor. Üçüncüsü de fiziksel erişilebilirlik. Toplu taşımayla nasıl geleceğiz, aracımızı nereye park edeceğiz, mekana girebilecek miyiz, içeride hareket edebilecek miyiz? Türkiye’de genellikle sadece bu boyut düşünülüyor.

Danışmanlık hizmeti, girişimin ana omurgasını oluşturuyor sanırım. Siz mi belirliyorsunuz danışmanlık vereceğiniz yerleri, onlar mı size ulaşıyor?
Değişiyor. Birçok kurum, ne yapmalıyız, diye soruyor. Deneyimlerine bakarak yol haritası çıkarıyoruz. “Düzeltmeniz gereken alanlar bunlar. Şu eğitimleri, şu danışmanlıkları almalısınız” diyoruz.

Erisilebilir Her Şey ekibi Sonar Festival kapsamında düzenlenen konuşmalarda “Erişilebilir Her Şey”i anlatırken.

Danışmanlık süreci nasıl işliyor?
Kurumun büyüklüğüne göre değişiyor. Önce araştırma yapıyoruz. Kullanıcı deneyimi uzmanımız, doktorasını Koç Üniversitesinde bitirdi, psikolog ve engelli birey. Kendi deneyimliyor, uzmanlığı da deneyim tasarımı. Araştırma yürütüyor. Çalışanlarla birebir mülakatlar, odak grup çalışmaları, anket gibi yöntemlerle ilerliyor. Gerektiğinde saha ziyaretleri yapıyor. Ürün varsa farklı engel gruplarıyla kullanıyor, ne gibi düzenlemeler yapılabilir, mağazalarda dijitalde neler yapılabilir… Sonra danışmanlık tarafına geçiyoruz. Nereleri nasıl daha iyi hale getirebileceğimizi konuştuğumuz bir metodolojimiz var. Engelli çalışan araştırmaları yapıyor, sektörde engellenen bireylerin neler yaşadığını saptayıp danışmanlık veriyoruz. Yerelde ve globalde kullandığımız standartlarımız var. Bir puantaj sistemi de geliştirdik. Diyoruz ki “Puanınızı yükseltmeniz için bunları yapmanız lazım.” Farklı engel grupları için raporlamalar yapıyoruz. Araştırma, danışmanlık, eğitim ve video erişilebilirliği, işaret dili gibi çeşitli hizmetler veriyoruz. Etkinlik bazlıysa bir iki ayda da bitebilir, yıllarca birlikte dönüşüm de gerçekleştirmemiz gerekebilir.

HER ENGEL GRUBUNA AYRI ÇÖZÜMLER

Eserleri nasıl erişilebilir hale getiriyorsunuz?
Her engel grubu için ayrı konuşmakta fayda var. Görme farklılıklarından başlayalım. Kör bireyler, az gören bireyler ve renk körleri var. Öncelikle eserlerin sesli betimlemeleri gerekiyor; dış sesle o eserin neye benzediğinin anlatılması. Bir cihaza yüklüyoruz bu sesleri. Üretim aşamasında uzmanların çalışması önemli. Örneğin bir tabloyu hem sanatçılar hem de sesli betimleme yazarları analiz ediyor, eser seslendiriliyor. Mekanın içinde navigasyon sistemlerimiz var, bağımsız olarak dolaşabiliyorsunuz. Önünden geçtiğiniz eserlerin betimlemelerini dinliyorsunuz.

Videolarda dış ses, görüntüyü tasvir ediyor. Sinema filmlerinde de uyguluyor musunuz?
Evet, filmlerde de reklamlarda da… Dijital içeriklere yerleştiriyoruz. Tiyatrolarda da uyguluyoruz. “Şu ürünüm var, ne yapmam gerekiyor?” dendiğinde o filmi yapıyoruz. Telif sahibi kimse o yayımlıyor. Biz duyuru desteği veriyoruz. Bunların kullanıldığı aplikasyonlar da var. Görme farklılığı olan bireyler, filmi onun aracılığıyla dinleyebiliyor. Tiyatro Kooperatifi ile bir proje yürütüyoruz. İstanbul’da, “Erişilebilir olmak istiyoruz” diyen birkaç tiyatronun fiziksel dönüşümü için raporlamalar yaptık. Yeterli kaynak bulursak tiyatroların canlı betimlemesini yapacağız. Dış sesle oyunların düzenli olarak farklı engel gruplarıyla buluşmasını istiyoruz. Erişilebilir tiyatrolar yok. 3 Aralık ya da 10-16 Mayıs’ta engellilere özel tiyatrolar çıkıyor. Buna karşıyız. Haftanın belirli günleri engelli birey olarak tiyatro izleyebilmeliyim.

Ekibin, Tiyatro Kooperati iş birliği ile yürüttüğü Tiyatroların Erişilebilirliği Projesi kapsamında, erişilebilirlik tavsiye raporu hazırladığı 6 sahneden biri olan İstanbul İmpro ziyareti .

Tiyatro eserleri nasıl erişilebilir olacak?
Hep üç tanedir metodumuz. Videolarda da durağan eserlerde de. İşitme engelliler için üst cihazı… Operalarda gördük bunu. Camda yazıyla eserin sözleri yazar. Sağır bireyler içinse küçük mekanlarda sahnenin bir yerine canlı olarak işaret dili konumlandırırız. Çok büyük mekanlarda işaret dilini ekranla yansıtabiliriz, orada canlı konumlandırdığımızda işaret diliyle anlatanın yüzünü göremiyorlar. Sesli betimlemeyle de görme farklılığı olan bireyleri kapsıyoruz. Panellerde ve çeşitli konferanslarda uyguladık. Türkiye Filarmoni Orkestrası’nın bir konserini, görme farklılığı olan bireyler için sesli betimlemeyle erişilebilir hale getirdik. Sağır bireyler için şarkıları ve aradaki konuşmaları işaret diliyle yapabilirsiniz. Örnekleri rap müzikte yapıldı, daha çok söze dayalı olduğu için.

Kültür sanattaki diğer çözümleri de biraz konuşalım.
Bütünleyici başka teknikler de var. Geçen ay Dubai’de Louvre Abu Dabi Müzesine gittik, örneğini uygulamak için farklı mekanlarla çalışıyoruz. Görme farklılığı olanlar için dokunsal materyal üretimi çok değerli. Sesli betimlemeyle birlikte bireyler eserlere dokunmak istiyor. Replikalarını üretmemiz gerekiyor, 3D yazıcılar çok önemli. Bilgi panomuz varsa seslendirilmesi ve braille baskıyla versiyonların hazırlanması çok önemli. Bilgi panolarının braille’i, seslendirilmesi, sesli betimleme ve dokunsal materyal üretilmesi bütüncül bir deneyim. Bunlardan sadece bir tanesini yaparak erişilebilir sergi inşa edemezsiniz.

Louvre Abu Dhabi Müzesi 14 adet dokunsal istasyonda bazı önemli sanat eserlerini ücretsiz bir duyusal keşfe davet ediyor
Katherine Bouton tarafından kaleme alınan ve The New York Times gazetesinde 25 Nisan 2023’te okuyucuya sunulan “Sanatı herkes için erişilebilir hale getirmek* başlıklı makale, New York Modern Sanat Müzesinin bu yöndeki çalışmalarını da ortaya koyuyor. Bu fotoğraf, “Görme engelli veya az gören ziyaretçiler için dokunma turları 1990’lardan itibaren 50 yılı aşkın süredir Modern Sanat Müzesinde sunuluyor” bilgisiyle veriliyor.

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇOK ÖNEMLİ”

İşitme farklılığı olan bireyler için nasıl işliyor?
Bilgi panolarının işaret diline çevrilmesi çok önemli. Bilgi panolarında kullandığımız dil, sağır bireyler tarafından anlaşılmıyor. Sabancı’nın sergisinde gördük. Enstalasyon kelimesi onlar için hiçbir anlam ifade etmiyor. Metinlerin sadeleştirilmesi gerekiyor. İşaret diliyle alt yazının farkını söylemek lazım. İşaret dili sağır bireyler için yapılır. Sağır bireylerin Türkiye’de okuma yazma oranı yüzde 5’in altında. Ana dilleri, işaret dilidir. Alt yazı ise ayrıntılıdır; “Kapı kapandı, motor sesi” gibi. İşitme engelliler için yapılır. Yardımcı teknolojiler kullanırlar ve belli bir desibel aralığında duyabilirler, çoğunlukla okuma yazmayı öğrenirler. Ama sanılanın aksine çoğunluğu işaret dili bilmez. “Biz bu videoya işaret dili koyduk” dediğinizde onu sadece sağır bireyler için erişilebilir hale getirmiş olursunuz. Ya da “Alt yazı koyduk” dediğinizde sağır bireyleri kapsamamış olursunuz. Sabancı’nın sergisini sağır bir sanatçı ziyaret etti. “Türkiye’de ilk defa kendi vatanımdaymışım gibi hissettim çünkü ilk defa işaret diliyle bir sergiyi anlama fırsatım oldu” dedi. İşaret dili, alt yazı ve sesli betimlemeyle video enstelasyonlarını da erişilebilir hale getirebiliriz.

Erişilebilirliğin sürdürülebilirliği önemli. Bu farkındalık çalışmasına kurumlardan yanıt alıyor musunuz?
Kesinlikle alıyoruz. Dediğiniz gibi sürdürülebilirliği çok önemli. 3 Aralık’ta kampanya yapma, erişilebilir ol. Tekerlekli sandalyeye binip etrafı gezme. Hayatın geneline yayılması ve sürdürülebilir metodolojiyle yapılması lazım. Bizimle çalışan birçok kurum bunu kültürüne oturtuyor. British Council mesela… Çeşitli eğitimlerimiz bulunuyor. Hem kurum geneline yaptığımız webinarlarımız hem de alt gruplara yönelik özelleştirilmiş uygulamalarımız var. Mesela IT birimine dijital erişilebilirlik çalışmalarımız ya da ajanslara ve kurumsal iletişim iletişim departmanlarına sosyal medyalarını nasıl daha erişilebilir hale getirebilecekleriyle ilgili eğitimlerimiz var. Bilkent Üniversitesinde Genç Akademi Kulübü bizi aradı, “Etkinliğimize üniversite öğrencilerini, özel sektör temsilcilerini davet ediyoruz, CEO’lar geliyor ama hiç engelli katılımcımız yok” dedi. Geçen yıl ilk defa yaptık. Sesli betimleme, işaret dili, üst yazı vardı. Eskişehir’den, İstanbul’dan trenle Ankara’ya gelen engelliler oldu. Bütçeleri de yok, elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz, birlikte sponsor arıyoruz. “Artık hep erişilebilir etkinlik yapmak istiyoruz, daha azını yapmayız” dediler. Doğru bir kişi isterse ve karar alıcıları ikna ederse oluyor.

BİENALDEN MÜZELERE, SERGİLERDEN FESTİVALLERE…

Danışmanlık verdiğiniz ve dönüştürdüğünüz kurumlardan örnek verir misiniz? Sürekli mi dönemsel mi hizmet veriyorsunuz?
Yolculuğumuz Bozcaada Caz Festivali ile başladı, sonra daha çok kültür sanattan devam etti. British Council ile çok güzel işler yaptık, hala yapıyoruz. Women of the World Festivali’nde yıllardır erişilebilirliği düşünüyorlar. Onlara sevgi yolluyorum. Sakıp Sabancı Müzesinde çok önemli bir iş yaptık, Türkiye’de ilkti; hem karmaydı hem erişilebilirdi. Geçenlerde İstanbul Bienali’nde bir deneyimimiz oldu. Araştırma niteliği de taşıyan bir girişim yaptık. Pera Müzesi’ndeki sergiyi erişilebilir hale getirdik. Farklı engel gruplarından katılımcılarla gezdik, deneyimlerini topladık, odak gruplar yaptık ve sonraki bienalde neler yapabiliriz diye yol haritasını çıkardık. Şimdi onları konuşuyoruz. Kültür sanatta çok farklı alanlarda etkinliklere danışmanlık veriyoruz. Etkinliklerin, konferansların, festivallerin dönüşmesini sağlıyoruz, erişilebilir hale getiriyoruz.
Sabancı Vakfı ile o kadar çok proje yapıyoruz ki artık sürekli diyebiliriz. Sabancı’nın ve Kale’nin “Fark Yaratanlar”ından biri olduğumuz ve Sosyal Girişimcilik Ödülünü aldığımız için onlarla hep diyalog halindeyiz. Eğitim Reformu Girişimi var, eğitimde iyi örnekler konferansı düzenliyorlar her yıl. Sabancı’nın destekleriyle o konferansı erişilebilir hale getirdik. Globaldeki bir engellilik hareketini Türkiye’ye getirmek için çalışıyoruz. Kale ile deprem odağında çalışıyoruz.

İstanbul’un yanı sıra hangi şehirlere erişebildiniz?
Deprem projesini Hatay’da yürütüyoruz. Geçen sene Çanakkale’de, istekli olan kültür sanat aktörleriyle “Nasıl erişilebilir bir kültür sanat ekosistemi kurarız?” üzerine eğitimlerle workshop’lar gerçekleştirdik. Troya Müzesinin erişilebilirliğiyle ilgili eğitim verdik, raporlamalar yaptık. Troya Vakfının kütüphanesini nasıl erişilebilir hale getireceğimizi çalıştık. Troya Müzesi, Troya Öğrenci Evi ya da kütüphanenin üniversiteyle çeşitli projeleri üzerine konuştuk. Üniversite, tiyatroyu dönüştürmek istedi ama sponsorlar bulmak gerekiyor.

Belediyelerle temasınız nasıl?
İş birliği konusunda çabalıyoruz. Mekanlar arası bağlantıyı kuran kesim, belediyeler. Bazı mekanların sahibi de belediyeler. Aksiyona geçmeleri gerekiyor. Ama süreç biraz daha yavaş ilerliyor. Daha çok İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile iletişim halindeyiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“FARKINDALIK MERKEZLERİ ETKİLİ OLMUYOR”

Belediyelerin kurduğu, engelli deneyimlerini yaşatan farkındalık merkezleri etkili oluyor mu?
Ne yazık ki olmuyor. Bu konuda yurt dışında akademik araştırmalar da var. İçeride zorlandıkları, negatif bir duygu yaşadıkları için engellilerin hayatının çok zor olduğunu hissediyorlar. “Şükür, engelli değilim” gibi bir noktaya geliyorlar. Yine iki ayrı topluluk olarak yaşamaya devam ediyoruz. Kör bir bireyin yön duygusu, herhangi bir bireyin gözünü bağladığındaki yön duygusu gibi değil. Nasıl araba kullanmak için ehliyet alıyorsanız kör bireyler de beyaz baston kullanmak için eğitim alıyor. Gözünüzü bağlayıp elinize kitap aldığınızda okuyamayacaksınız ama o okuyabiliyor. Tiyatroya, sinemaya birlikte gidelim bakalım, orada ne yaşıyoruz. Fiziksel raporlar için çok farklı engel gruplarından uzmanlarla gidiyoruz ve diyoruz ki, “Lütfen kurumunuzun karar alıcılarının da orada olmasını sağlayın.” Onu tekerlekli sandalyeye oturtmuyorum, buna taraftar değilim. Birlikte gezdiğimizde, kurucu ortağımız Hale’nin deneyimini gördüğünde, “Bunu yanlış yapmışım, şöyle yapsam daha iyi olurmuş” diyor, aksiyona geçiyor.

Erişilebilir Her Şey ekibi kapsayıcı ve erişilebilir bir dünya çalışmalarını pek çok noktada sürdürüyor.

“Ben de potansiyel engelliyim” demek değil, engellenen bireylerin, engelli olmayanlarla her şeye eşit erişim hakkı olduğunun farkına varmak. Asıl mesele bu galiba.
O kadar güzel bir cümle kurdunuz ki bunu dünya anlasa zaten hiç böyle şeyler yaşamayacağız. Bu bir insan hakkı deyip çevremizde ses çıkarmalıyız. Çevremde etkileyebileceğim neresi var? Nereyi dönüştürebilirim? Engelliye yardım etmek için değil; engellinin eşit şekilde yaşayabilmesi için… “Bizim için yapma, bizimle birlikte yap” diyoruz. Bizsiz asla! Ben biliyorum ne yaşadığımı. Bunu hep görüyoruz. Kamuda da özel sektörde de iyi niyetle engelliler için bir sürü şey yapıyorlar ama bize sormadığı için kullanışlı değil.