Temmuz27 , 2024

Fars ve Türk edebiyatlarında bir aşk hikayesi: Varka ile Gülşah

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Tarihsel süreçte edebiyatın en renkli konularından biri de aşk hikayeleri hiç kuşkusuz. Yıllarca sözlü, yazılı ve görsel sanatlara konu olan bu alanda genellikle Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Yusuf ile Züleyha’nın aşkları dillere destandır. Sizlere bu isimlerin dışında, konusu 7. yüzyıla dayanan bir aşk hikayesini anlatmak istiyorum… Varka ile Gülşah’ın hikayesini..

Eserin resimlerinin 13. yüzyılda Azerbaycan’dan Konya’ya göçen Anadolu Selçuklu nakkaşı Abdülmü’min El-Hoyî’ye ait olduğu biliniyor. Bu varakta Anadolu Orta Çağ’ında Konya bölgesinde bir çarşının resmedildiği düşünülmektedir. Revaklı avlunun çevrelediği alanda kasap, fırın, şekerlemeciler gibi esnaf gösterilmektedir. Eserin resimleri günlük yaşam ve devrin mimarisini aktarması açısından ayrıca önemlidir.

Yazma nüshası bilinen ilk Varka ile Gülşah, Sultan Gazneli Mahmud (998-1030) adına Ayyuki tarafından Farsça yazılmıştır. Eserler doğdukları yüzyılların ve coğrafyaların dışında farklı dönemlerde yeni nüshalarla oluşturulabilir. Yazma eserin günümüzde resimli nüshası da İstanbul Topkapı Sarayı Kütüphanesi Hazine 841 numara ile kayıtlı bulunuyor. Sarayda korunan eserin varaklarında Sultan II. Bayezid’in mührü var.
13. yüzyıla tarihlenen bu eserin, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Abdülmü’min el-Hoyi adlı nakkaş tarafından Konya’da sipariş üzerine resimlendirildiği düşünülmektedir. Farsça kaleme alınan nüshada, 71 minyatür bulunmaktadır. Bu tasvirler Anadolu Selçuklu dönemine ait resimlendirilmiş aşk konulu ilk edebi yazma eser olması bakımından önemlidir.

Eserin 58b yaprağında Nakkaşın adının iki aşığın tam ortasında yazılı olduğunu görmekteyiz; Abdülmü’min El Hoyi. Sanatçı Azerbaycan’ın Hoy şehrinden geldiği için isminin arkasına eklenen Hoyi lakabı ile anılmaktadır.

Gelelim hikayemize…
Hikaye Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde Mekke’de geçmektedir. Bu coğrafyada Benî Şeybe adında bir kabilenin Hilal ve Hümam adında iki reisi bulunmaktadır. Hilal’in Gülşah adında bir kızı, Hümam’ın da Varka adında bir oğlu olur. Birlikte büyüyen iki çocuk, gençlik dönemlerinde aşık olurlar.

Gülşah düğün günü kaçırılır…
Herkesin tanık olduğu bu aşk hikayesinin evlilikle sonuçlanacağı beklenir. Nitekim öyle olur. Düğün dernek kurulur, her şey yolunda gidiyor derken, başka bir kabile reisi Beni Amr güzelliği dillere destan Gülşah’ı düğün gecesinde kaçırır. İki kabile arasında çok büyük savaş çıkar. Varka, Gülşah’ın peşinde günlerce iz sürer ve tutsak edildiği çadırdan onu kaçırır. Bu kaçış çok uzun sürmez. Beni Amr, bu sefer iki aşığı birden yakalar ve beraber tutsak eder.

Türk-İslam resim sanatı sembolizminde Horoz kutsallık atfedilen bir figürdür. Varka ile Gülşah adlı eserin bu sarılma sahnesinde horoz tahammül, sabır, ayrılığın acısına göğüs germe gibi süreci temsil eder.

İki aşık tutsak düşer ve ardından kurtulur…
Tutsaklığın hırçınlığı ile deliye dönen iki aşık, bir gece ellerindeki bağları çözüp Beni Amr’ı öldürür. Artık özgür olduklarını düşünen gençler, kendi kabileleri Beni Seybe’ye dönerler. Evlilik arifesinde olumsuzlukların birbiri ardına sıralandığı dönemde gençler, bu sefer de Varka’nın babasının savaş esnasında öldüğü haberini alır. Gülşah’ın ailesi kimsesiz kalan ve fakirleşen Varka’ya kızlarını vermek istemez.

Varka ile Gülşah aynı çadır içinde tutsaklardır. Dikdörtgen perde ile çevrelenmiş dış kapıda ise bir gözcü, kaçmamaları için onların başında beklemektedir.

Eskisi kadar güçlü ve zengin olmayan Varka, yardım için Yemen Şah’ı olan dayısına gider…
Varka derdini dayısının çözeceğini umut ederek yola çıkar. Yemen’e vardığında dayısının Melik Anter tarafından tutsak edildiği haberini alır. Büyük kahramanlıkla dayısını kurtarır, onu tutsak eden Melik Anter’i de öldürür.

Gülşah’ın ailesi Varka’yı kandırır ve Gülşah’ı Şam Sultan’ı ile evlendirir
Varka, Yemen’de dayısını kurtarırken bu sırada Şam Sultan’ı Melik Muhsin, tacirlerden ve seyyahlardan Mekke’de yaşayan güzeller güzeli Gülşah’ın haberini alır, onunla evlenmek istediğini aileye belirtir. Gülşah’ın ailesi Melik Muhsin’e kızlarını verir, şehre gelen Varka’ya ise Gülşah’ın öldüğünü söyleyerek artık ondan vazgeçmesi gerektiğini anlatırlar. Gülşah artık kocası olan Melik Muhsin’e günlerce ağlar. Varka adında sevdiği olduğunu söyler, onunla asla olamayacağını belirtir.

Sahnenin sağ tarafında Gülşah’ın annesi görülmektedir. Kızına babası ile aldığı kararı bildirir. Gülşah ailesinin aldığı bu karar karşısında çadırının içinde ağlayarak ve çırpınarak resmedilmiştir. Ayrıca sahnenin sol tarafında hayvan mücadele sahnesi tasvir edilmiştir.

Bu sırada Varka, Gülşah’ın ailesinin yalan söylediğini anlar ve Şam’a doğru Gülşah’ı bulmak için yola çıkar. Günlerce aç susuz kalan Varka, çöllerde ölmeyi beklerken tesadüf odur ki Gülşah’ın kocası Melik Muhsin ve arkadaşları tarafından kurtarılıp saraya getirilir. Gülşah’ın sarayına geldiğini anlayan Varka, iyileştikten sonra saraydan ayrılır ve dönüş yolculuğunda kahrından vefat eder.

Varka kabileler arasındaki savaş sahnesinde hep kompozisyonun ortasında yer almıştır. Resimlerin hareket halinde olması konular ile bağlantılıdır. Erken döneme tarihlenen bu aşk hikayesi sayesinde, Anadolu Selçuklu Dönemi Orta Çağında giyim-kuşam, savaş aletleri hakkında görsel verilere ulaşılmaktadır.

Varka’nın ölüm haberini alan Gülşah, mezarı başına gider ve orada intihar eder. Yazımızın başında bu aşk hikayesinin Hz. Peygamber döneminde yaşandığını söylemiştik. İki aşığın hikayesini duyan Hz. Peygamber, savaş yolu güzergahındaki mezarlarını ziyaret eder. Yanındaki halifelerden bu iki sevgili için ömürlerinden yıl bağışlamalarını ister.
Bunun üzerine dört halife ömürlerinden Varka ve Gülşah’ın ömrüne eklenmesine razı olurlar. Duaların ve razı olmaların ardından mezarların başında Cebrail Aleyhisselam belirir. Mezardaki aşıklar dirilir ve Hz. Peygamber onlara 40 yıl ömür bağışlandığı haberini verir. İki aşık, mezardan çıkıp mutlu mesut 40 yıl yaşar…

Sevdiğinden ayrı kaldığı için çadırında baygınlık geçirerek ağlayan Gülşah. Elleri ayakları kınalı kızımızın sesiyle ürken hayvanlar etrafta kaçışıyorlar.

Özet olarak Arap edebiyatının sözlü geleneğinde ortaya çıkan Varka ile Gülşah hikayesi 11. yüzyılda İranlı şair Ayyuki’nin yetkin kaleminde Fars edebiyatının en eski aşk mesnevisi olma vasfını kazanmıştır. 13. yüzyıl Orta Çağ Anadolu coğrafyasına, Azerbaycan’ın Hoy şehrinden gelen usta nakkaş “Abdülmü’min El Hoyi” fırçasında resimli olarak hayat bulmuştur. Selçuklular devrinde başlayan uzun aşk yolcuğu, Osmanlı saray kitaplığında nihayet bulmuştur.

Varka iyileştikten sonra saraydan ayrılır ve dönüş yolculuğunda vefat eder. Hz. Peygamber’in duası ile Varka ve Gülşah’ın dirilmesi sahnesi.

 

 

 

 

KAYNAKÇA
*Akman, Eyüp (2017) Varka ile Gülşah mesnevisinin yeni bir nüshası: Kastamonu Nüshası, Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu Bildiri Kitabı
*Berber, N , Başar, M . (2019). Tarihsel, Öyküsel ve İllüstratif Açıdan Varka ve Gülşah. Sanat Dergisi , (33), 70-79
*Yusuf Öz, “Varka ve Gülşah”, Tdv İslâm Ansiklopedisi.