Temmuz27 , 2024

Yapay zeka: sanat ve yaratıcılık

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Yapay zeka ve sanatta yaratıcılık aynı yelpazede mi?

Gelişen teknolojik olanaklar sanatı bambaşka açılardan sınırlayabilir mi?

Yapay zeka deyince akla ilk gelen sanat dalı resim olsa da edebiyatta, sinemada ve müzikte gelişmeler bizi nereye götürüyor ve daha da önemlisi nereye götürecek?

Giderek yaygınlaşan yapay zeka kullanımı sanatı ve sanatçıyı hangi etik durumlarla karşı karşıya bırakacak?

Dergimizin yaz sayısında ele aldığımız bu konuyu akademisyenlerle ve sanatçılarla konuştuk.

Görünen o ki daha da konuşmaya devam edeceğiz…

Dream.ai isimli yapay zeka programında “Çay partisi yapan hayvanlar” anahtar cümlesi verilerek oluşturulmuş çalışma.

Dergimizin ilk sayısında yani bundan tam iki yıl önce sevgili İlayda Şahin, “Yapay zeka sanat yapabilir mi?” başlığıyla bir yazı kaleme almıştı… Aradan geçen zamanda yapay zeka ve sanat arasındaki ilişkiye yönelik gelişmeler o kadar hızlı oldu ki bu soru sadece sanat çevrelerinde değil, daha geniş kesimlerde tartışılır hale geldi. Bilim kurgu filmlerinde dünyayı ele geçirecek hatta insanlığın sonunu getirecek en önemli korku öğelerinden biri olan yapay zeka, artık sanat, yaratıcılık, esin gibi kelimeleri çağrıştırıyor daha çok. Yapay zeka sanatından bahsetmeye başladığımızda takvim yapraklarını 1950’lere kadar geri almak gerekse de asıl dönüşüm, yapay zeka makinelerinin yeni kavramları nasıl öğrendiğini içeren yapay zeka teknolojisindeki ilerlemelerle başladı. Alexander Mordvintsev adlı bir Google araştırmacısının, karmaşık bilgisayar sinir sistemlerinin görsel kavramları öğrenme şeklini incelemek için 2015 yılında DeepDream algoritmasını oluşturmasıyla da yapay zeka konusundaki gelişmeler büyük hız kazandı. Erişilebilirlik arttı ve açık kaynaklı veritabanları çoğaldı. Bu yapay zeka geliştirmelerinin uygulanması ile biz yapay zeka ve sanat ilişkisini daha çok konuşur hale geldik.
Öte yandan bu süreç, konunun felsefi açıdan ele alınması, telif sorunu ve yaratıcılık kavramı, özgünlük konusu gibi birçok tartışma başlığı da gündemi meşgul ediyor.

1973 yılında Harold Cohen tarafından geliştirilmeye başlanan AARON isimli yazılımın 1992 yılında ürettiği çalışma.

ESER Mİ, ÜRÜN MÜ?

Yapay zekanın sanat alanındaki yeri ne ya da ne olmalı? Bazı kesimler, bu durumu sanatın daha ulaşılabilir ve demokratik hale gelmesi açısından olumlu buluyor. Çünkü yapay zeka genellikle internetteki açık kaynaklı kodlarla, veri ve görsellerle yeni “eserler” ortaya çıkarıyor. Eser yerine “ürün” demeyi tercih edenler de var elbette. Bir görsel ne zaman “ürün” ne zaman “eser” oluyor sorusunun cevabı ise daha çok su kaldıracak bir tartışma konusu. Teknoloji ve resim arasındaki ilişki üzerine okumalar yaptığımızda karşımıza çıkan “tanıdık” çalışmalardan biri, 1973’te Harold Cohen tarafından geliştirilmeye başlanan AARON isimli bilgisayar yazılımına ait. AARON, resim çizerken gerçek boya ve fırça kullanmasını sağlayan yazılım ile entegre çalışan bir mekanizmaya sahipti. Ancak yapay zeka, algoritmalar aracılığıyla insan zekasını taklit eden makineler oluşturmaya çalışan bir bilim alanı. Sıra bilimden sanat üretmeye geldiğinde yapay zeka verileri kullanarak “daha önce öğrendiklerine dayalı olarak” yeni şekiller, formlar, desenler üretiyor. Yani aslında yapay zeka, metinden görüntüye, sese uzanan bir süreç. “Midjourney,” “DALL-E” ve “Lensa” gibi farklı yapay zeka uygulamaları da milyonlarca kişi tarafından kullanılıyor.

Tasarımcı Oğuz Biçer’in Midjourney uygulamasını kullanarak yaptığı bir diğer çalışma. Biçer bu çalışma için de, “Dunhuang fairies flying on rocky mountains” anahtar cümlesini kullandı.

GELİŞİMİ ÇOK HIZLI OLDU!

Peki, bir anlamda tüm bu gelişmelerin içine doğan ve sanatla ilgilenen gençler neler düşünüyor? Uluslararası alanda dönen tartışmalar ne yönde? Langara Collegeda dijital tasarım alanında hazırlık eğitimi gören, ardından Kanada’da Kwantlen Politeknik Üniversitesinde gelişmiş oyun tasarımı alanında iki yıllık yoğunlaştırılmış bir eğitimi tamamlayan Oğuz Biçer, eğitimine önümüzdeki yıl dünyaca ünlü sanat ve tasarım okulu Emily Carr Sanat ve Tasarım Üniversitesinde devam edecek. Biçer, hazırladığı görsellerle dosya konumuza da destek oldu. “Hazırlık okuduğum dönemde hem kara kalem, heykel ve sulu boya gibi geleneksel sanat dallarını hem de dijital çizim, modelleme, animasyon ve özel efektler gibi dijital medyayı tanıdığım bir eğitim aldım. Daha sonra oyun tasarımı alanında programlama illüstrasyon, modelleme, animasyon, özel efektler, ses efekti ve kullanıcı arayüzü yapımı gibi konulardaki becerilerimi geliştirdim” diyen Biçer, yapay zeka ile tanışma dönemini de şöyle anlattı:
“Oyun tasarımı eğitimimin ikinci yılında sanat yapan ilk yapay zekalardan Dall-e konuşulmaya başlandı. O zamanlar istediğin bir resmi çok düşük çözünürlüklü, göze de pek hitap etmeyen şekilde çıkarıyordu. Bu yüzden de genel kanı, biraz daha zaman gerektiğiydi. Hatta sanatla iç içe olan endüstrilerde kullanımının zaman alacağı düşünülüyordu. Çok az kişi, yapay zekanın bu kadar hızlı bir şekilde gelişeceğini öngördü.”
Oğuz Biçer, sanat eğitimi alanlar ve genç sanatçılar arasında yapay zekanın sanattaki yeri arasında bir kutuplaşma yaşandığına dair gözlemlerini de aktardı. Bazı alanlarda yapay zekanın son derece kullanışlı olduğuna işaret eden Biçer, “Küçük bir oyun firmasında çalışan oyun tasarımcısı bir arkadaşım, konuya çok olumlu yaklaşıyor. Çünkü firmaları küçük, bütçeleri kısıtlı ve çalışan sayısı oldukça az. Bu nedenle bir oyunu yapmak çok zamanlarını alıyor. Her zaman da hayal ettikleri etkiyi yapacak vakitleri olmuyor. İşte o zaman yapay zekanın konforu devreye giriyor” dedi.

VAKİT HARCAMADAN AKLINIZDAKİLERİ UYGULAMA KONFORU

Yapay zekanın sağladığı bir başka rahatlık da aklınızdakini tam olarak anlatabilme fırsatı. “Aklınızdakini bir başkasına anlatabilmek zor. Ancak yapay zeka ile vakit harcamadan aklınızdaki konsepti uygulayabiliyorsunuz” diye devam eden Biçer, şunları söyledi:
“Bir oyun için ses ihtiyacınızı, tuşlar, paneller, menüler gibi ara yüz illüstrasyonlar karakter resimleri gibi işleri yapay zeka yapabiliyor. Üstelik bu sadece sanat ile ilgili de değil. Oyun programlarken de yapay zeka yardımı almak mümkün.”
Yapay zekanın sanat alanında yaratacağı en büyük farkın üç boyutlu ortamda oluşacağına dikkat çeken Oğuz Biçer, gelişmelerin “diğer” yönüne de işaret ediyor:
“Çoğu sanatçı, yapay zekaların onlara ait çalışmaları izinsiz kullandığını ve bunun etik olmadığını düşünüyor. Kendi çalışmaları ileride bir yapay zeka uygulaması tarafından

 

Yine Oğuz Biçer’in, Alex Spirin adlı bir yapay zeka programcısının yazdığı Stable WarpFusion isimli uygulama ile gerçekleştirdiği video çalışması. 25 saniyelik bu çalışma, öncesinde Eminönü’nde çekilen bir video üzerine “İstanbul, Cappadocia, Hyperrealisim, HD, Unreal” anahtar kelimeleri kullanılarak yapıldı. Video linkine aşağıdaki karekod üzerinden ulaşabilirsiniz.

kullanılmasın diye çalışmalarını internette paylaşmayan sanatçılar da var. Çünkü yapay zekalar internette bulunan görselleri, kendilerini eğitmek için kullanıyor. Bir sanatçının kendi tarzını geliştirmesi yıllarını alıyor. Bu nedenle tarzını korumak isteyenlerin bu tür önlemler alması normal.”Bazı yapay zeka uygulamaları tarafından oluşturulan görsellerin, resim yarışmalarında birinci seçilmesi de bu tartışmaların bir başka boyutu. Geçen yıl ABD’de Colorado Eyalet Fuarı’nın yıllık sanat yarışmasında katılımcılardan Jason M. Allen, yapay zeka programı Midjourney ile yarattığı “Théâtre D’opéra Spatial” başlıklı çalışması ile fuarın gelişmekte olan dijital sanatçılar yarışmasında mavi kurdele ile ödüllendirildi. Bu da çalışmayı, böyle bir ödülü kazanan ilk yapay zeka ürünü eserlerden biri haline getirdi. Ancak bu ödül sanat çevrelerinde büyük bir tartışmayı da beraberinde getirdi, Allen’ı “hile” yapmakla suçlayan sanatçılar oldu. Jason M. Allen ise çalışmayı nasıl yaptığı konusunda kimseyi aldatmadığını belirtti.

 

 

Verilerle oluşturulan beyin heykeli…

Human Connectome Projesi tarafından toplanan nöral verilerin derlemesini kullanan Refik Anadol, nöral bağlantı fikrine disiplinler arası bir bakış açısıyla odaklandığı eseri “yapay zeka ağıyla dinamik bir canlı veri heykeli” olarak tanımlamıştı.

Yapay zeka ve sanat deyince akla ilk gelen isimlerden biri de Refik Anadol. “Refik Anadol: Unsupervised” isimli sergisi dünyanın en önemli modern sanat müzelerinden Museum of Modern Art (MoMA)’da sergilendi. Sergide sanatçının MoMA koleksiyonunda bulunan ve 200 yıllık bir süreç içerisinde üretilen sanat eserlerini yapay zeka aracılığıyla yorumladığı eserleri yer aldı. Eserler, yapay zeka ile sürekli olarak yeni formlar oluşturarak, teknoloji, yaratıcılık ve modern sanat arasında köprü kuruyor. Sanatçı, 2021 yılında gelişmiş nörogörüntüleme tekniklerini yapay zeka ve çok modlu veri görselleştirme araçlarıyla birleştirerek insan beyninin mimarisini keşfe yönelik yolculuğa çıkmıştı. Sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamalarda “Connectome Architecture için, UCLA’daki Human Connectome Projesi’nin (HCP) koordinatörü Dr. Taylor Kuhn ile iş birliği yaptık ve mimariyle ilgili temel soruları incelemek için nörobilim ve mimarinin kesiştiği noktada yapay zeka ağıyla dinamik bir canlı veri heykeli geliştirdik; insan beyni. Çalışmanın hala büyüyen veri setini canlı bir sanat eseri olarak sürekli olarak yansıtacak bir beyin heykeli geliştirmek için yaklaşık 70 TB fMRI verisi kullandık. Parça ayrıca Venedik’teki çevreyi altı ay boyunca ‘hissedecek’ çünkü şehrin çevresel verileri gerçek zamanlı makine öğrenimi algoritmaları aracılığıyla büyüleyici görsellere dönüştürülecek” açıklamasını da yapmıştı.
Anadol, dünyanın birçok kentinde, birbirinden farklı ve etkileyici sergiler açtı. Bu görüntüler ve açıklamalar geniş bir kesim tarafından heyecanla karşılansa da sosyal medya postlarının altına yazılan yorumlar “Bu çalışmaya neden resim diyorsun?” sorusu etrafından yoğunlaşabiliyor. Fikir ayrılıkları “yapay zeka, sanat ve yaratıcılık” tartışmalarının uzun yıllar devam edeceğini gösteriyor.