Temmuz27 , 2024

Bizans’ın hala yazılmaya devam eden tarihi!..

İlgili Yazılar

Türk sanatının zarif temsilcileri

Geleneksel Türk sanatlarının ve kültürünün yaşatılmasında, dünyaya tanıtılmasında büyük...

“Biz onu en çok siyah beyaz görüntülerinden sevdik…”

“İlk işimiz Atatürk belgelerini kurtarmak. Bunu bu ülkeye ve...

Bir nesil onun sesiyle büyüdü: Jeyan Tözüm

Tiyatro, sinema ve seslendirme bütün olarak bir insan olsaydı...

“Fotoğraf, benim için müthiş bir terapi aracı oldu”

Uzun yıllardır fotoğraf sanatı ile ilgilenen iş insanı Serhan...

“Fotoğraf makinem, fırçam; yaşamın kendisi ise boyalarım oldu”

Çektiği fotoğraf karelerine yaptığı dijital müdahalelerle ortaya koyduğu eserlerinde...

PAYLAŞMAK GÜZELDİR!

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi tarafından sanatseverlerin beğenisine sunulan “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!: Popüler Kültürde Bizans” sergisi Bizans’ın popüler kültürdeki eklektik varlığını keşfe çıkmaya davet ediyordu.
Biz de bu davete kayıtsız kalmadık…

RÖPORTAJ: HALİME SÜREK KAHVECİ

Pera Müzesinin yeni sergisi “Bu Ne Bizantinizm!”i görebilmek için soğuk bir kış gününde uzunca bir kuyruk oluşturan insanların yüzüne bakıyorum, çaktırmamaya çalışarak. O sırada hala devam eden pandemi kuralları nedeniyle içeriye belli sayıda kişi alınıyor. Ne kadar bekleyeceğimiz, sergiyi gezen kişilerin her eser başında geçireceği süreye bağlı. Ve biz bunu bilemiyoruz! Bir bilinmezliği beklerken kimsenin yüzünde sıkılmışlık ifadesi yok. “Sıra ne zaman bize gelecek?” diye güvenlik görevlisini sıkıştıran da yok. Sanatı, sergileri öyle özlemişiz işte! Birkaç gün önce müzenin önünden geçerken yine bundan daha uzun bir bekleyenler sırası gördüğümü hatırlıyorum. Yüzümde bir gülümseme oluşuyor. Bu gülümseme sergi boyunca yüzüme kazınıyor, bazen şaşkınlık ve beğeni ifadeleriyle yer değiştiriyor. Bu ifadeye “İthaf’ın yeni sayısında muhakkak yer vermeliyiz” düşüncesi de eklenince karşınıza bu satırlarla çıkmam kaçınılmaz oluyor.

Sergi küratörü Emir Alışık: Tüm eserler aslında Bizans tarihinin hala yazılmakta olan, yaşayan bir süreç olduğunu düşündürüyor.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi, 23 Kasım 2021 – 13 Mart 2022 tarihleri arasında sanatseverlerin beğenisine sunulan “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!: Popüler Kültürde Bizans” sergisi Bizans’ın popüler kültürdeki eklektik varlığını keşfe çıkmaya davet ediyordu. Küratörlüğünü Emir Alışık’ın üstlendiği sergi, popüler kültürün Bizans mirasıyla etkileşimini, Bizans’ı temsil etmek için seçilen motifleri, görsel sanatlar, edebiyat, metal müzik, çizgi ve grafik roman, video oyunları, film ve moda üretimlerinden örneklerle doluydu. Popüler kültürün Bizans mirası ile etkileşimini, Bizans’ı temsil etmek için seçilen motifleri, sergi danışmanları Brigitte Pitarakis, Elif Demirtiken, Felice Lifshitz, Haris Theodorelis-Rigas, Jeremy J. Swist, Marco Fasolio, Roland Betancourt, Sinan Ekim, Vedran Bileta ve Yağmur Karakaya’nın katkılarıyla detaylı bir biçimde sorgulayan sergini adı nereden mi geliyor? Sergi, adını Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun romanı Panorama I-II’den (1953-1954) alıyor. Yazar, Bizantinizm kelimesi ile bir ulusun mensupları arasındaki toplumsal karmaşa ve kini, aynı zamanda da başka türlü içinde yaşadıkları kaosu açıklayamayacak aynı kişilerin benimsediği batıl inançları ima ediyordu. Peki, şimdi bu sergiyi küratöründen de bilgiler alarak gezelim mi?

Aleksander Todorovic, Saint Mr. Zuck, 2018
Ahşap levha üzerine tempera, akrilik, altın ve
paladyum varak, 30 x 40 cm

EĞLENCELİ VE ÖĞRETİCİ BİR SÜREÇ OLDU!

Serginin bir bölümü topos adı verilen, Bizans’a dair algıların benzeştiği noktaları vurgulayan motiflerden oluşuyor. Bu motiflerin tespit ederken tarihsel kaynaklarda ve güncel popüler işlerde görülebilen, bir şekilde tekrar eden temaların dikkate alındığını anlatan Alışık, “Sonuç olarak Bizans’a Yelken Açmak, Kainatın Revnakı, İsyankar Renkler ve Cadı Kazanı adlarını verdiğimiz bu motifleri; edebiyat, müzik, video, illüstrasyon, çizgi roman gibi üretim mecralarını Bizans bağlamında birleştiren ve güncel üretimlerin tarihsel kaynaklarla bağlarını sorgulayan bölümler olarak kullandık” diyor.
Bizans üzerine güncel üretimleri sistematik bir şekilde bir araya getirmenin eğlenceli ve öğretici bir süreç olduğunu anlatan Alışık, eser seçimi için çok kapsamlı bir literatür ve veritabanı taramasına giriştiklerini vurguluyor. “Hem sergi kataloğuna makale veren hem de sergiye danışmanlık yapan araştırmacılar kendi çalışmalarının malzemelerini de kimi zaman beraberlerinde getirdiler. Bu sayede üretim mecralarına ve türlere ve hatta alt türlere yayılan, seçkimizi oluşturabileceğimiz bir envanter toparladık” diye devam eden Alışık, farklı türden işleri bir arada sergilediklerini belirtiyor. Eser yerleştirmeleri ise popüler kültürde Bizans’la karşılaşmalarda ön plana çıkan motiflere göre düzenlenmiş.

FANTASTİK VE BİLİM KURGUYA İLHAM KAYNAĞI!

Ayrıca birbirinden ayrışan üretim mecraları ve türleri Bizans’la ilişkileri bağlamında bir araya getirilerek gösterilmiş. Bu arada, serginin bir dokümantasyon ve tarih araştırması sergisi olduğunu, hiçbir eserin bu sergi için üretilmediğini de aklımızda tutmamız gerekiyor. Bu nedenle serginin, eserleri tek tek ön plana çıkaracak şekilde olmadığını ifade eden Alışık, şöyle devam ediyor:
“Sergi, eserlerin, Bizans’la bağlantıları haricindeki meziyet ve değerleriyle doğrudan bir ilişki kurmuyor. Ancak özellikle edebiyat, video ve illüstrasyonlarda Bizans’ın spekülatif alanlardaki gösterimlerini vurgulamak istedik. Orta çağ Avrupasının, neredeyse fantastik ve bilim kurgu türleri ortaya çıktığı andan itibaren bu türlere ilham olduğunu biliyoruz. Bu üretimlerin en bilinen örnekleri Vakıf, Yüzüklerin Efendisi, Yıldız Savaşları gibi serilerdir. Bizans’ın böyle spekülatif üretimlerce kullanılması nispeten yeni sayılabilecek, öncesinde var olsa da son yirmi yılda yoğunlaşmış bir durum. Bu örneklerin, örneğin siberpunk bir Konstantinopolis hayal eden Max Bedulenko’nun Streets of Constantinople’unun, Stelios Faitakis’in Bizans ikonografisini distopik bir gelecekte hayal ettiği Moloch, Enlightenment ve The Lunch Break ikonalarının, kendisiyle aynı ismi taşıyan romanın kapağı için resimlenen, Scott Eagle’a ait City of Saints and Madmen’in yoğun ilgi gördüğüne şahit olduk. Bunlar dışında Türkiye, Yunanistan ve Fransa’dan çizgi romanları bir araya getirdiğimiz paneller, İmparatoriçe Teodora ile ilgili kısımdaki kitap kapakları ve film afişlerinin ve Özgür Masur ile Dice Kayek moda evlerine ait eserlerin şaşırtıcı ve ilgi çekici olduğunu ziyaretçilerden sıklıkla duyduk.”

üstte solda, Benjamin Baumhauer, Neo-Constantinople, 2020, üstte sağda, Max Bedulenko, Streets of Constantinople, 2020, üstte, Yurii Nikolaiko, Frozen Byzantine City, 2021

NEON UNSURU ESERLERİ BİR ARAYA GETİRİYOR!

Sergi salonuna gelenleri, büyük bir kubbe karşılıyor. Başlı başına bir eser gibi ziyaretçileri selamlayan bu neon kubbe Pattu Mimarlık imzasını taşıyor. Neden kubbe, neden neon? Alışık, bu sorulara cevap verirken şunları söylüyor:
“Pattu ekibiyle serginin özellikle son aşamalarında çok yakın çalıştık, onlar da içeriği çok iyi çalışıp buna uygun fikirlerle geldiler. Altın yaldız, porfiri gibi Bizans deyince akla gelen ögelerden kaçındık. Neonun tercih edilmesi, öncelikle birbirinden estetik anlamda derince ayrışan bu malzeme topluluğunu bütünlüklü bir sergi temasıyla bir araya getirme arayışının bir ürünü. Roland Betancourt’un Bizans estetiğini kavramsallaştırmada kullandığı ve sergi kataloğundaki makalesine başlık olan ‘Neon Bizans’ tanımı bu tercihte ilham verici oldu. Bunun yanında neon kubbenin, sergide sıklıkla karşılaştığımız fütüristik bazen siberpunk estetiğe sahip Bizans betimlerine vurgu yapan bir tercih olduğu söylenebilir.”

HALA YAZILMAKTA OLAN BİR TARİH!


Tüm eserler aslında Bizans tarihinin hala yazılmakta olan, yaşayan bir süreç olduğunu düşündürüyor. Çünkü tarih yazarkenki bakış açısı sürekli bir dönüşüm içinde. Bu konudaki yaklaşımın düşmanlaştırıcı bir araç değil de insanların, şehirlerin, hayvanların hikayelerine odaklanan bir hale dönüştüğünü, en azından bu yönde yoğun çabalar olduğunu memnuniyetle takip ettiklerini de dile getiren Alışık, sözlerini tamamlarken sergiyi düzenleme amacını da yeniden vurgulamış oluyor:

“İstanbul’un geçmişinin ve kültürel mirasının böyle uluslararası bir üretimin parçası olduğunu vurgulamak, hem tarihsel olarak hem de bugün şehrin çevresindekilerden, barındırdıklarından ve barındıramadıklarından bağımsız olmayan hikayelerin içinde var olduğunu göstermek çabasının bir ürünüdür bu sergi.”

İstanbul Araştırmaları Enstitüsünün Pera Müzesinde düzenlediği “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!”: Popüler Kültürde Bizans sergisi yepyeni bir podcast serisi ve çalma listesiyle sergi salonundan dışarı taştı. Farklı sanat mecralarındaki Bizans izlerinin tartışıldığı sohbetlerde Bizans tarihi araştırmacıları ile ünlü yazar, sanatçı ve müzisyenler buluşuyor. Spotify, Apple Music ve Podbean gibi mecralarda yayınlanan podcast serisine, sergiye ses veren müziklerin bir araya getirildiği Spotify çalma listesi eşlik ediyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi, “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!”: Popüler Kültürde Bizans sergisi kapsamında yayınlanan podcast serisi ile dinleyicileri Bizans algısına ait temaları kullanan sanat çalışmaları üzerine düşünmeye davet ediyor. Dört bölümden oluşan “What Byzantinism Is This in Istanbul!” isimli podcast serisinde Hugo ödüllü A Memory Called Empire romanından ünlü yönetmen Zack Snyder’in Justice League filmine, farklı popüler kültür ürünlerinde karşımıza çıkan Bizans temaları inceleniyor.

Murat Sertoğlu, Bizansın Aşk İlahesi Teodora, 1948, Kitap kapağı

MÜZİKLER DE SERGİNİN PARÇASI

Düzenlediği sergiler ve film programları kapsamında Spotify kanalına yeni listeler ekleyen Pera Müzesi, “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!” sergisinin bir parçasını oluşturan müzikleri Bizans’a Kafa Sallamak isimli çalma listesinde bir araya getirdi. Heavy metalin çeşitli alt türlerindeki parçalardan oluşan liste ile dinleyiciler yaklaşık iki saat boyunca metal müziğin Bizantinizm’e yaptığı yolculuğa eşlik ediyor. Listede, Rotting Christ ve Amon Amarth gibi metal müzikseverlerin yakından takip ettiği grupların çalışmaları bulunuyor.

ÖDÜLLÜ BİLİM KURGU ROMANINI YAZARINDAN DİNLEYİN

Podcastin ilk bölümü, 2020 yılında En İyi Roman dalında Hugo Ödülü kazanan A Memory Called Empire isimli bilim kurgu romanına ayrılıyor. Bizans tarihçisi ve şehir plancısı Dr. Anna Linden Weller’in Arkady Martine takma adıyla yazdığı roman, Teixcalaanli İmparatorluğu’na büyükelçi olarak gelen Mahit Dzmare’in selefinin ölümünü ve bu toplumdaki istikrarsızlığı araştırmasını konu alıyor. Yazar Anna Linden Weller’in İstanbul İsveç Araştırma Enstitüsünün eski direktörü Ingela Nilsson ile bir araya geldiği sohbette, romanda Bizans kültürüne yapılan göndermeler konuşuluyor.

 

ROTTING CHRIST MELODİLERİNİN EŞLİK ETTİĞİ BİR TARİH SOHBETİ

Jonathan Godoy, The Byzantine Stones, 2007

İkinci bölümde yine ilgi uyandıran konu ve konuklar bir araya geliyor. Heavy metal üzerine akademik çalışmalar yürüten ve sergi kataloğuna Bizans’a “Kafa Sallamak”: Bizans İmparatorluğu’nun Metal Müzikte Alımlanması başlıklı makalesiyle katkıda bulunan Jeremy J. Swist’in moderatörlüğünde gerçekleşen sohbete, Yunan trash metal grubu Exarsis’in solisti ve Metal Hammer dergisi yazarlarından Nikos Tragakis ile ünlü black/death metal grubu Rotting Christ’in solisti ve kurucusu Sakis Tolis konuk oluyor. Efsanevi müzik grubu Rotting Christ’ı odağına alan podcastte, tarihi referanslarla üretim yapan grubun parçalarında mitoloji ve Bizans etkisi konuşuluyor.

BİR BİZANS ŞEHRİ OLARAK AMBERGRIS

Podcast serisinin üçüncü bölümünde İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm! sergisi küratörü Emir Alışık, Nebula Ödülü ve World Fantasy Awards sahibi yazar Jeff VanderMeer ile bir araya geliyor. Ambergris Üçlemesi olarak bilinen City of Saints and Madmen: The Book of Ambergris (2001), Shriek: An Afterword (2006) ve Finch (2009) kitapları üzerinden fantastik edebiyatta tarih temsilinin mercek altına alındığı sohbette, Ambergris şehrinin Bizans ile paralellikleri ortaya konuluyor.

ZACK SYNDER’IN JUSTICE LEAGUE’İNDE BİZANS SANATI

Serinin dördüncü ve son bölümü ise sergi kataloğunda Neon Bizans: Las Vegas’ta İkonografiden Yoksun Estetik makalesiyle yer alan Bizans sanatı profesörü Roland Betancourt’u, Game of Thrones, Harry Potter, King Arthur ve Macbeth gibi ödüllü dizi ve filmlerin set tasarımında çalışan Rohan Harris ile buluşturuyor.
Söyleşi, Harris’in son çalışmalarından Zack Snyder’s Justice League (2021) filmine odaklanıyor. 2017 yapımı Justice League filminin Zack Snyder’in kurgusuyla yeniden yorumlandığı bu versiyonda, seyirci neredeyse üç dakika boyunca süper kötü kahraman Darkseid’in dünyaya ilk saldırısının sahneleriyle bezenmiş freskolu bir odayı izliyor. Sahneyi derinlemesine inceleyen Betancourt ve Harris, bu ürkütücü duvar resimlerini geç Bizans sanatı bağlamında tartışıyor.