Keman eğitimine Mannheim Müzik ve Gösteri Sanatları Üniversitesinde devam eden Ada Yalın Yücel, uluslararası ödüller kazanmış genç bir müzisyen. İş Sanat Parlayan Yıldızlar Meriç Soylu Ödüllerinde de birincilik kazanan Ada Yalın Yücel ile müzik yolculuğunu ve hedeflerini konuştuk.
SÖYLEŞİ: SELİNAY YÜKSEL
Genç müzisyenler için daha yolun başındayken desteklenmek, sahne deneyimi kazanmak deyim yerindeyse “can suyu” yerine geçiyor. İş Sanat’ın Parlayan Yıldızlar konserleri de onlar için sanatseverlerle buluşmak ve müzik yolunda ilerleyebilmek için önemli bir motivasyon kaynağı oluyor. Ayrıca sezon boyunca sergilenen sahne performanslarının ardından, 2012 yılında kaybettiğimiz İş Sanat Sanat Yönetmeni Meriç Soylu adına, ailesi tarafından verilen başarı ödülleri de genç müzisyenler için önemli bir destek.
Henüz 19 yaşındaki Ada Yalın Yücel de bu yılki performanslarda öne çıkan isim oldu ve Meriç Soylu Ödüllerinde birincilik kazandı. Sıra dışı yeteneğiyle dikkat çeken, dünyaca ünlü müzik akademilerinde burslu eğitim gören Ada Yalın Yücel, “Hedefim her zaman müziği biraz daha anlayabilmek, daha iyi aktarabileceğim yöntemler geliştirmek. Keyif almaya devam ettiğim sürece dinleyicilere de aynı keyfi yaşatacağımdan eminim” diyor. Ailesi ve öğretmenlerinin desteğini her fırsatta dile getiren Ada Yalın Yücel’i daha yakından tanıyalım mı?
Nasıl bir ortamda büyüdünüz? Çocukluğunuzdan ve eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
2005 yılında Mersin’de dünyaya geldim. Çok keyifli ve rahat bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Ailem yapmak istediklerimle ilgili hiçbir zaman baskı yapmadı. Birçok müzisyen için çocukluk süreci zordur. Yolumuz çok uzun olduğu için işler biraz sıkı tutulur, disiplin esastır. Ailem böyle bir baskıyı asla yaratmadı. Yapmak istediğim işi seçtikten sonra kendi yolumu çizmemi istediler.
Müzikle nasıl tanıştınız ve keman çalmaya nasıl başladınız?
Babam İtalyanca öğretmeni, annem de sınıf öğretmeniydi. Onların konservatuvarda eğitim vermesi, benim müzikle tanışmamı bir hayli hızlandırdı. Müziğe başlamam 7 yaşımda Lily Tchumburidze’nin Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarındaki sınıfına girmemle gerçekleşti. İlk üç dört sene müziği hobi olarak öğreniyordum ancak ortaokulda konservatuvarın tam zamanlı eğitim sistemine geçtikten sonra müziğe bakış açım daha da ciddileşti. Lisenin son yıllarına kadar sevgili Lily Tchumburidze ile çalıştım. Onunla geçirdiğim yıllar benim için çok özel. Bir nevi ikinci annem oldu diyebilirim. İlgisi, müziğe bakış açısı ve disiplini beni bu günlere getiren şeylerin başında gelir.
Lisenin son yılında aynı zamanda dünyaca ünlü Salvatore Accardo’nun İtalya’daki sınıfından mezun oldum. Burada geçirdiğim günler de beni büyüledi diyebilirim. Cremona’da Viktoria Mullova, Mischa Maisky, Gil Shaham, Michael Barenboim ve daha nice müzik kahramanımla çalışma şansı buldum.
Şu anda eğitimime Almanya’da Mannheim Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesinde Dora Bratchkova ile devam ediyorum. Kendisi ile kurduğumuz iletişim, müzik dostluğu ve onun enerjisi inanılmaz. Çalışmalarımız çok yoğun ve keyifli geçiyor. Onun bir sonraki seviye için doğru kişi olduğundan hiç şüphem yok.
DÖNÜM NOKTALARI
Hayatınızdaki önemli dönüm noktalarından ve aldığınız ödüllerden bahsedebilir misiniz?
Benim için en önemli dönüm noktalarından biri, liseden mezun oluncaya kadar 11 yıl birlikte çalışacağım öğretmenim sevgili Lili Tchumburidze ile yola çıkmış olmam. Sonrasında, pandemi döneminde, kendi yaş kategorimde birinci olacağım 2. Brüksel Müzik Yarışması’nda henüz sonuçlar açıklanmadan, aynı zamanda mentörüm diyebileceğim, performansımı beğenen jüri üyelerinden çok değerli ve harika kemancı Niklas Walentin beni Münih Marktoberdorf Bayerische MusikAcademie’ye burslu davet etti. Orada gördüğüm müzikal zenginlik ve insanların müziğe yaklaşımı çok etkiledi beni. O günlerde müziğin ne kadar içimde olduğunu ve hayatıma dahil olmasını çok istediğimi anladım.
Son dönüm noktası ise henüz lise son sınıfa başlamadan İtalya Cremona’daki üst düzey, sadece yaylı çalgılar odaklı Stauffer Academy’de Maestro Salvatore Accardo’nun sınıfına kabul edilmem oldu. Eskişehir Senfoni Orkestrası, Mersin Akademik Oda Orkestrası, Mersin Devlet Opera ve Bale Orkestrası ile solist olarak çalmak deneyim kazanmamı sağladı.
Uluslararası Harmony ve Silk Way yarışmalarındaki birinciliğim, Mersin Uluslararası Müzik Festivali “Nevit Kodallı Genç Yetenek” ödülü ve son olarak tabii ki İş Sanat Parlayan Yıldızlar Meriç Soylu birincilik ödülü çok benim için çok onur verici.
Eğitiminize, yukarıda da belirttiğiniz gibi dünyanın sayılı müzik okullarında burslu olarak devam ettiniz ve ediyorsunuz. Yurt dışında müzik okumak, müzik yapmanın olumlu ya da olumsuz yönleri neler sizin için?
Yurt dışında okumak tabii ki ilk tercihim olmaz. Keşke ülkemde de aynı kalitede eğitimi ve fırsatları bulabilsem. Ailemden, arkadaşlarımdan ve kültürümden ayrılmak tabii ki zorlayıcı bir durum. Ancak müziğe olan sevgim bunların hepsinin üstesinden gelmeme yardımcı oluyor. Umarım ileride bu fırsatları ben de gençler için sağlayabilirim ve ülkeme sanat konusunda bir şeyler katma şansım olur.
Müziğin sizin hayatınızdaki yeri ve müzik yapmanın size sağladığı kişisel tatmini nasıl tanımlarsınız?
Müziğin hayatımdaki yeri tabii ki çok büyük. Müzisyenler olarak çaldığımız enstrümanlar, keman, piyano, çello ve daha niceleri müziği aktarabilmek için kusursuz araçlar. Teknik olarak enstrüman hakimiyeti, müziği anlayabilmek ve çalmak için çok önemli. Ancak teknisyen olmanın ve sadece bunu bir hedef haline getirmenin de yanlış olduğunu düşünüyorum. Önemli olanın enstrüman olmadan, müziğin üstüne düşünebilmek, yeni yorumlar getirmek ve bestecinin gerçekten ne istediğini kavrayabilmek olduğuna inanıyorum. Müzik hakkında okumak, tarihine hakim olmak da bunu gerçekleştirmek için hayati önem taşıyor bence. Bir insanı iyi bir müzisyen yapan başlıca şeyin ve bu işin gerçekten lezzetli gelmeye başladığı anın, bunlar olduğunu düşünüyorum.
OPERAYA ÖZEL BİR İLGİM VAR
Müzik kariyerinizde ilham aldığınız sanatçılar veya örnek aldığınız müzik tarzları var mı?
İlham aldığım yüzlerce sanatçı var desem yanlış olmaz herhalde. Kemancı olarak öncelikle çalıştığım kişiler benim için idol ve örnek oldu. En sevdiğim müzisyenlerin başında tabii ki besteciler geliyor. Aslında en iyi öğretmenler de onlar. Beethoven, Mozart, Bach, Schubert…
Özellikle operaya karşı özel bir ilgim var. Küçüklüğümden bu yana operada sürekli bulunmam, aile dostu opera sanatçılarıyla iletişimde olmam müziği anlamama çok yardımcı oldu. Halen zamanım yettiğince operaları takip etmeye, konserlere izleyici olarak gitmeye çalışıyorum.
2022 sezonunda İş Sanat’ın düzenlediği Parlayan Yıldızlar konserlerine nasıl hazırlandınız?
Parlayan Yıldızlar konserine özel olarak bir program hazırladım çünkü benim için çok özel bir etkinlik. Meriç Soylu’nun bu değerli anısını yaşatmak, bu değerli anıyı devam ettiren çok değerli ailesi Sedef Soylu ve Murat Soylu’ya olan saygım ve sevgim, benim için ayrıca bir motivasyondu. Konsere beraber hazırlanıp performans gösterdiğim değerli piyanist Joanna Zathey’den bahsetmezsem olmaz. Kendisi çok değerli bir müzisyen ve sürekli birlikte müzik yaptığım çok sadık bir dost. Onunla Danimarka, Almanya, Polonya ve birçok farklı ülkede beraber çaldık ve hiç kuşkusuz çalıştığım en yetenekli müzisyenlerden birisi. Onu bu konser için aradığımda en az benim kadar heyecanlandı. Ayrıntıları da anlatınca vereceğimiz konsere olan ilgisi ve duyarlılığı özel bir hale geldi.
Peki, Meriç Soylu Ödülleri’ni kazanmak nasıl bir duygu?
Birincilik ödülünü kazanmak tabii ki çok büyük bir onur. Yarışmanın ve serinin arkasında bu kadar özel bir hikaye olması bu ödülü benim açımdan çok daha kıymetli bir hale getiriyor. Meriç Soylu’nun hikayesini öğrendiğimde henüz çocuktum, çok etkinlemiştim. Ne yazık ki sanatın baş tacı edildiği ülkeler arasında çok da yer almadığımız için genç müzisyenlere verilen destek ve gösterilen ilgi her zaman eksik kalıyor. Ancak Meriç Soylu gibi özel ve bunun farkında olan, gençlere fırsat tanıyabilecek yerlerde çalışan insanlar biz genç sanatçılar için bir umut ve sevgi kaynağı oluyorlar. Keşke bu özel insanı tanıyabilme şansım olsaydı…
Önceki yıllarda da çok prestijli çeşitli yarışmalarda en iyi performans sanatçısı, en iyi keman sanatçısı ödülleri kazandınız. Bu ödüller sizi, genç sanatçıları nasıl etkiliyor?
Yarışmalarda veya festivallerde ödüller almak tabii ki biz gençleri her zaman motive ediyor, onurlandırıyor. Ancak yarışmalara katılmayı ve ödüller kazanmayı hiçbir zaman asıl hedef haline getirmedim. Ben müzik yapmayı ve yaptığım müziği paylaşmayı seviyorum, sonucunda gelen ödüller de doğru yolda olduğumu anlamamda bana yardımcı oluyor…
Müziğe olan tutkunuzun yanı sıra ilgi duyduğunuz veya hobileriniz var mı? Bu ilgi alanlarınız müziğe nasıl katkı sağlıyor?
Spor yapmayı, yeni ülkeler görmeyi, arkadaşlarımla zaman geçirmeyi ve kamp yapmayı müzikten uzaklaşmak için kullanıyorum. Yılda bir kez programıma göre bir aylığına ara veriyorum çalışmalarıma. Kendimi tamamen uzaklaştırıyorum, soyutluyorum. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ne kadar seversem seveyim, gösterdiğim performansı ve çalışmaları sürekli olarak en üst seviyede tutmak çok fazla efor ve mental güç istiyor. Fırsat buldukça bu kaynakları güçlendirmek ve biraz ağırdan almak tahmin edilenden çok daha faydalı olabilir.
Geleceğe dair hedefleriniz ve planlarınız neler?
Şu anda çalışmalarıma Almanya’da Dora Bratchkova ile devam ediyorum. Programımda bir sonraki sene için festivaller, konserler ve planladığım yarışmalar var. Ancak asıl olarak hedefim her zaman müziği biraz daha anlayabilmek, daha iyi aktarabileceğim yöntemler geliştirmek. Keyif almaya devam ettiğim sürece insanlara da aynı aynı keyfi yaşatacağımdan eminim.